Sunday, July 29, 2012

"Dikis Nakis" 'in

Ingilizcesini bilsem bu yaziyi Ingilizce yazmayi tercih ederdim cunku yazacaklarim her ne kadar benim icin degerliyse de Turkiye icin cok sasirtici bir hikaye degil.
Universitenin birinci yilinin sonunda yaz icin Malatya' ya donmustum. Doner donmez evi yasamama elverisli bir hale getireyim derken uc gun boyunca kole gibi calistiktan sonra duygusal bir bosluga dustum. Bir anda farketmistim ki uc gun boyunca kendi depresyon cukurumu kaziyormusum, hatta daha oncesinde matematik calisirken, her vaktimi degerlendirmek icin caba harcarken ve bunlarin hepsini birden hayatimdan cekerken aslinda hic de iyi bir sey yapmamistim. Iste eskiden boyle hallerim vardi, sudan cikmis baliga dondugum an depresyona girerdim ve bir daha cikamazdim. Yemeden icmeden kesilir, sabah aksam aglar, sonra mideme oturmus bir agirlik varmis ya da akcigerlerimin yarisi civa ile doluymus ve nefes alacak azicik yer varmis gibi bir hisle aylarca yillarca yasadigim olmustur.
Konumuz o degil ama iste oyle zamanlarin birinde kumas boyamayi ogreneyim bari diyerek bir dikis nakis atolyesine baslamistim. Guzel gorunen birseyler uretebilirsem acilarimin bir kismi dinebilirdi.  Bu atolye  bir odadan olusuyordu, yeri yillardir orda duran mahalle bakkalinin yanindaydi ve evden iki dakika bile uzaklikta degildi. Atolyenin bir sahibi ve ona yardim eden de iki tane genc kiz vardi. Bu iki kiz kardesti ve iclerinde E benim boyama hocamdi. E buyuk bir sevecenlikle beni kabul etmis bildiklerini ince ince ogretmis, desen kitabindan sevdigim desenleri kopya etmemi saglamisti, cok konusmamistik ve en son yazismak icin adreslerimizi degistirmistik ama bir sebepten tekrar iletisime gecemedik o yuzden bu yaziyi yazmak boynumun borcu oldu.  Bir ay kadar devam etmistim derslere. Oyle bir ruh halim vardi ki, renklerle oynayarak sekiller cizip boyadigim kumaslarla  rahatlarken bir taraftan da atolye sahibinin dinledigi arabesk muziklerle olup olup diriliyordum fakat bir turlu de nasil bunu dile getirecegimi bilmiyordum. Zaten pasif bir hayat tarzi surdugum icin sessiz kalmayi tercih ettim. Benden bir iki hafta sonra kuzenim S de heves edip ayni sekil ayni yere basladi ama o baska saatlerde/gunlerde gidiyordu. Sonra S bu muziklere nasil katlaniyor diye dusunuyordum ki atolye sahibinin "S senin kuzenin ama biz seni daha baska seviyoruz" demeleri uzerine anladim ki S her zamanki acik sozlulugu ve direkt haliyle atolyenin duzenini degistirmeye kalkmisti ve iyi tepkiler almamisti. S en sevdigim kuzenlerden bir tanesidir(en sevdigimdir) ona ragmen en son yillar once konusmusuzdur, o da telefonda... S, 25 yasindayken girdigi "evde kaldim, hepimiz evde kaldik!!" krizi ile alti ay icinde evlendi.  Evlendigi adami asiri kiskanmasi ile baslayan sonra karsilik bulmayan bosanma talebi ile duygular aleminde savrulmakla mesgul S, bu son 7 yildir boyle.
Aslinda kendisinden bahsetmek istedigim E' idi, boyama hocam. E, o zamanlar 23 yasinda filan olsa gerek. Onunla gecirdigim ikinci dersin ardindan bileklerindeki derin kesikleri farketmistim, bir kac ders sonra da kesiklerin sadece bir kac aylik oldugu ve bir intihar tesebbusunden kaldigini, intihar etmesine sebebin de sevdigi adam oldugunu ogrendim. E'nin basi ortuluydu, asiri zayifti ve bembeyaz bir yuzu vardi. uzun sayilmazdi, incecik sesi alcak volumlu kibar bir konusmasi vardi ve intihar bilgisi bu imajin uzerinde absurd durmuyordu. Asiri inceltilmis kaslari soluk yuzunun uzerinde onu oldugundan da gucsuz gosteriyordu. Sevdigi cocuk radyocuydu ve yaptigi radyo programindan onu sevmisti, bu bilgi uzerine atlayip radyonun buyuk abimin evde dinledigi bir radyo oldugunu ogrenince atolyedeki muziklerin de E' nin tercihi olmadigi anlamakla biraz olsun rahatlamistim. Cunku atolye sahibi Ankara' li ablanin muzik zevki benim depresyonuma hic iyi gelmiyordu ve bu muzik bile denmeyecek seyleri dinlerken ablanin kaynanasi ve kocasiyla sidik yarislarini dinlemek zorunda kalmak iyice kendimi yalniz hissettiriyordu. E' ye uzulmeye baslamistim ama neyseki hassas halinden dolayi prenses muamelesi goruyordu ve emin ellerde sayilirdi. E' nin kiz kardesi ise oyle zit bir karakterdi ki: kibar degildi, ne sesi ne de konusmasi'nda incelige dair kirinti vardi, uzun boyluydu ve butun gun oturarak gelinlik kizlarin ceyizlik yatak odasi takimina makinayla sekiller islemesine ragmen tenisci kollari vardi. Teni yanikti, yuz hatlari muntazamdi ve "al gotur  survivor yarismasina koy" turundendi. Onunla bir cift laf ettigimizi bile hatirlamiyorum. E' ye donersek: E ile radyocu cocuk arasinda once biraz yakinlasma olmus, E cocuga iyice asik olmasina ragmen adam evlenmek ya da beraber olmak icin bir istek gostermeyip uzerine de celiskili tavirlar sergilemis. E de gidip bileklerini keserek hayal kirikligina son vermek istemis.
Malatya' nin etrafimi saran bosluguna, sicagina ve bunlara ragmen memnun insanina dayanamadigim icin annem  biletimi alip beni azad ederek Ankara' ya gonderdi, abime doktorun "erkek arkadasi olursa iyi gelebilir" tavsiyesini iletmis olsa gerek ki ulasir ulasmaz ilk isim o zamanki yavuklum L'yi eve getirmek abimle tanistirmak oldu. Sonra ise L evimizin bir parcasi oldu. Hatta abimim beni hayata dondurmek icin ayarladigi deniz tatiline L'yi birakip gitmek istememem uzerine L de bize katildi. Geleneksel abim, kiz kardesini kiskanmak olayini kendini biraya vererek hergun icmek suretiyle hafifletmeye calisiyor, ben her gun bir aglama  nobeti geciriyor, L bir sey yapamiyor diye bazen dayanayip o da agliyor, onun disindaki zamanlarda ise denize girip, alisveris yapiyor, aksamlari yuruyuse cikiyor, evde buz dolabi olmadigi icin aksam bitiremedigimiz karpuzlari sabahlari hemencecik yenmek uzre siraya koyuyorduk. Tabi tatilde sadece ucumuz yoktuk, o sira askerden gelmis sevgili T ve T' nin sevgilisi B de ordaydi. T' nin piskolojisi feci bozuktu o yuzden B haric hepimiz kendine gore bir telden caliyorduk. T bahcedeki yesil uzumlerden uzum eksisi yaptigi gun ilk defa mutlu omustu ve yuzundeki duygu karisikligi ifadesi sonunda birseye donusmustu. B ise abisini uyutmus, sevgilisi ile tatili cikmis olmanin yari gerginligi yari zevki icinde bir tatil gecirdi. B abimin o zamalar kiz arkadasi olan A' nin arkadasiydi, ve  A tutucu babasindan dolayi orda olamadigi icin B.  A.' ya karsi kendinde bir ustunluk hissediyordu. Sonra T, B den ayrildi, B oldukca uzuldu ama T baskasi ile evlendi sonra B'de baskasi ile evlendi. Abim ile A evlendi. Ben ile L' de ayrildik. L baskasi ile evlendi, onun yalnizliga pek dirayeti yoktu zaten. Ben ise yoluma cikan doktorlara muhendislere kanmadim butun tekliflere ragmen hep kendi kutuma gittim. Kuzenimin kuzenleri olan guzellikleri ile meshur iki kardes var. Bu iki kardes dogru duzgun kariyer sahibi olmamalarina ragmen gelecek vadeden mesleklerden kocalar bulmalari ile meshur. Buyugunun esi doguda bir sehirde dis hekimi ve anladigim kadariyla iyi kazaniyor. Ikincisinin esi ise avukat, onun kazanci hakkinda bilgim yok ama adamin tipi o kadar kotu ki kizin tas gibi haliyla o adamla evlenmesinden anlasilacak sey adamin gelecek vadediyor olusu olsa gerek. Bu ikinci kardesin dedigi "zamanla bir kizin kismetlerinin de buyuduguydu", umarim kendisi optimal zamanda secimini yapmistir. Iste galiba benim evlenmem icin de adamin doktor muhendis filan degil, bildigin zengin olmasi, tipinin Kivanc Tatlitug ayarinda  olmasi, uzerine de bu parayi kazanmak icin calismamis olmasi boylece hayat dair zevklerinin olmasi filan lazim. O zaman  kendi basina ulasamayacigim bir kombinasyon havadan inmis olur ki, kismet deyip ben de atlarim herhalde.
Konu yine dagildi ama E' den bahsediyorduk degil mi. O meshur yazin sonunda bir iki gunlugune Malatya' ya dondugumde dikis nakis atoylesine ugradim E' nin haberlerini almak icin. E' nin baska biriyle nisanlandigini ve havalarda uctugunu ogrendim, atolye sahibinden. O mutlu haberden sonra E icin endiselenmeyi biraktim ama her firsatta bana ogrettigi boyma teknikleri ile birseyler boyadim.  Abime A ile evlendigi gece giymesi icin beyaz bir atletinin uzerine kirmizi kocaman bir kalp boyadim ve sagina soluna bir iki aksesuar koydum. O gece kullanmadiysa bile daha sonra abimin o atleti giydigini gordum. Final haftalari sonunda vucudumda biriken enerjiyi atmak uzre boyayacak bos bir kumas bulamadigimda annemin beyaz donlarina cicekler ve kalpler yaptim, bos beyaz buluzlarimin sirt kisminin ortasina mavi gri bulutlar boyadim, hersey iyi oldu...

5 comments:

G.o.D said...

Bu kadar karmaşık şeyleri bu kadar net ve açık özetlemen çok hoş. En sevdiğim kısım ise boyanan atlet ve donlar oldu.

brownian said...

Dogru en yapici kisim boyama kismiydi. Neler neler boyadim, L' nin annesine de boyadiklarim icinde gozumde en kiymetlisini hediye etmistim, severek alip ceyizlik esyalarinin arasina koymustu. Beyaz donlar boyaninca da hic fena olmadi en azindan bir kimlik kazandilar, onca beyaz, ayni kaliteden ve bu yuzden birbiriden ayirt edilemeyen don ve atletin icinde.

G.o.D said...

Tek boyama deneyimimi kendi kıyafetlerim üstünde gerçekleştirdim ama ojeyle... güzel de olmuştu bence ama o kadar çok giydim ki ömrü çok kısa oldu... Ama el becerilerinden yoksun olduğum gerçeğinin farkındayım ancak anlaşılan senin için durum çok farklı. El becerileri gelişkin bir matematikçi alışılagelmiş bir durum değil benim için.

brownian said...

Oje ilginc bir fikir, kuruyunca sertlesip dokulebilir gibi geliyor ama neden olmasin, hem boyadir, firca'dir palettir ugrasmaya da gerek yok.. Matematikci'lerin muzik'e ilgisi oldugu bilinir. Benim de ne konuda yetenegim yoksa onlarin hepsine asiri bir ilgim oluyor, resim/boyama da onlardan biri olsa gerek.

G.o.D said...

Net sonuçlar elde etmen de matematikçi kişiliğinin etkisi olabilir. Ben dün gece de tutup kuş tüyü boyadım ojeyle... Ne yapacağım onu bilmem anlamsız yani ama güzel görünüyor. Çok takdir ettim cidden yaa...