uzre, gelismelerin comertce belirledigi gunluk yazi:
Cathy O'neil diye bir blogcu var, kendisi matematikciyken iki yil once bir anda finansa gecmis simdi de data science (veri analizi) yaparak hayatini devam ettiriyor New York sehrinde. Blogunu okumamin bir sebebi kadin olusu, ikinci sebebi elbetteki yazilari, ucuncu sebep ise ozel olarak zihnimi mesgul eden konularda yazisi. Matematik, kadinlarin matematik yaparken karsilastigi onyargilar ya da sadece akademiye has problemler, bir matematikcinin akademi disinda yapabilecekleri, bankacilik ve alternatif bankacilik... bunun yaninda data analizi uzerine cok iyi propoganda yapiyor. Bugunki yazisi tuvalet kagidi duzenekleri uzerineydi ki pek begenmedim, hatta kendisini oyalarken bu turlu mesguliyetler bulmak zorunda olmadigini dusundum. Bu insanin zihniyle var olmasini anliyorum ama saatlerini vererek tuvalet kagidi duzenegi uzerine yazi yazmasina bir de insanlara(nerd' lere) bunu okutarak onlarin yazik ettigi vaktine acidim ve okuyanlari daha da detayci insanlar haline getirerecek bu tur bir yaziyi yerinde bulmadim. Cathy: Birak sen dusunme bunu! Duzenegi yapan dusunsun, bir on yilda bulamadiysa ertesi on yilda bulur, belki de dusunmeye degmeyecek birsey, senin dusunmen ise bildigin etkinsizlik!
Neyse konu o degil aslinda, gunun gelismesi su ki bugun arkadasim H. iki yildan sonra benimle iletisime gecti. Hic bir sebep yokken (belki de vardir) iletisimini durdurmustu. H ile gecmisimiz yatili lise yillarina dayanir, birbirimizin en iyi dostuyduk. H'nin tarafinda cok fazla tutkudan kaynakli fazla inisli cikisli bir iliskiydi(tutku dedim ama bu bir kiz-kiza iliski). Bir yerde bikkinlik seviyesine gelmisti o inisler, darginliklar. Sonra universite'de yollarimiz ayrildi, H buyuk bir hayal kirikligi ile Istanbul'da bir tip fakultesine gitmeyi beklerken Konya'ya gitti ki, "H bundan sonra toparlamaz artik" derken, tersine bu sehir ona cok yaradi. Depresyonda gecirdigim Bilkent yillarinda onun yoksunlugundan dem vuraken ve herseyi paylasabilecegin iyi bir kiz arkadas arayisi icindeyken, o gittigi okulun en basarili ogrencisi olarak etrafindan gelen ilgi ve icine girdigi dindar kizlar grubu ile hayatindan daha once olmadigi kadar memnundu (anladigim kadariyla). Sonra H' nin yolu uzmanlik icin tekrar Ankara' ya dustu, benim yolum da ABD' ye. Boylece dostlugumuz yilda bir gorusmek uzerinden yurudu. Ta ki iki yil once bir Amasra gezisinde birbirimizi cileden cikarana kadar. Suya nazir oturdugumuz kafede ben sarap icerken H de basortusu icinde nargilesini iciyor, elinde ki Cemil Meric jurnal' inden parcalar secip okumami istiyordu. Absurd bir goruntu olusturuyorduk goruntuden de ote ben onun dini inanclarini anlamiyordum o da hayatima dair yeni ogrendigi detaylari sevmemisti. Aramizda bir gerginlik oldugu ikimize de malumdu. O geceyi gecirecek otel bulamamistik bu da geri donmek anlamina geliyordu, gun batiminda yuksek bir tepeye cikip kasabayi seyrettik. Gunun en guzel kismi oydu. Ardindan aksam yemegi icin bir balik lokantasina oturduk. H ile yemek zevklerimiz birbirine uymuyodu, ve onun akdeniz mutfagina, istahla yemek yemeye, yemekten buyuk zevk almaya atfettigi garip bir onem vardi. Bunlarin birinde basarisiz olursaniz onun elinden cekeceginiz vardi. Kizarmis bir tava balik (kucuk balik, istavrit olsa gerek) istedi, ben de izgarada pismis buyuk balik istedim, sonra getirdiklari salataya yag koymamalarini yagi yaninda getirmelerini istedim. Salata dibindeki bir su bardagi birikmis yagin yaninda bir sise zeytin yagi ile geldi ki, garsonun bu kadar basit bir seyi yapamamasi ya da belki hic bir musterinin bunu talep etmemesi hosuma gitmedi. Ya da adamlar karsisindaki memnun etmek yerine elindeki seyi satmak derdindeydi ki Turkiye'ye dair bu farkindalik sinirlerimi bozma asamasina gelmisti. Garson memnun olmamama, bende bir terslik varmis gibi bakti. Ayni sekil H de. Cogu esnafi bu ve buna benzer sebeplerden sevmem (bunu soylerken Istanbul'da kapali carsinin gobekli esnafi gozumun onune geliyor, cin mallarini el yapimi diyerek turisti kaziklamaya calisan, sagdan soldan gecen hatuna yiyecekmis gibi bakan, arada da laf atmaktan cekinmeyen), yasam kavgasi diyeceksiniz ama her isin bir ahlaki olmali, hayatinda hicbir iste basarili olmadi da sonra bu isi yapmaya basladi ve son para kazanma sekli bir yolunu bularak benim cebimden o parayi cikarmaksa ona ne saygi duyucam, neresini sevicem.
Hikayenin devami var, o yemekten kalktik ve plaja indik. Plajin gerginligimizi alacagini dusunuyordum oyle de oldu, kuma dokunarak ayaktan elekriklerimizi bosalmaya baslarken birbirimize soylemeyi istedigimiz fakat o ana kadar engelledigimiz seyler de agiz yoluyla disari cikmaya basladi. H' nin bu derece karamsar olusuna, kendini iyi hissetmek icin hic bir sey yapmamasina sinir oluyordum, o ise o haliyla onu kabullenmemi ve sevmemi bekliyordu. O da benim fazla pragmatik, pratik ve odun vermis halimi sevmiyordu. Onu yari yolda birakmistim ve onun kadar uzgun degildim.
H' nin insanlarla olan dengesiz ve degismeyen iliskisi onlardan beklentileri yillar boyu saskinlikla izlemekte oldugum bir sey. Bir insanin bu derece insanlari anlamamasi her seferinde tanimadigi bir insanin uzerine dunyanin en sirin canlisini bulmuscasina atlayisi sonra hayal kirikligi icinde o insani silisi... H' yi hayal kirikligina ugrattim, o da beni. Ama ben pratik bir insanim alt-ust olmadim 5 saat otobus yolculugu sirasinda iki buz parcasi gibi yanyana oturuyor olusumuzdan. Eve geldim ve iyi bir hastalik gecirdim, abim H' yi aradi ve ne yapmamiz gerektigini sordu, H ise onun kalbini almami bekledi. Bu uzadikca da dostlugumuzu sildikce sildi. Aylar sonra onun yas gununu kutlamak icin mesaj yolladim ve hic ses vermedi. Boylece " dostum beni terketti!!" itiraflariyla etrafima cok da iyi bir insan olmadigimi anlatmaya calistim. Hic bir dostu olmayan ve dostluklarina sahip cikmayan insan olmanin yaninda baska insanlarin iliskilerine de "bu ne bicim arkadaslik!" diye saydirarak, ya hep ya hic prensibi ile calistim.
H bugun geri donus yapti facebOk(evet facebok) uzerinden, eve gidince kendisine bir mesaj aticam ama bu ayriliktan ikimizin de bir ders aldigini sanmiyorum, ders alincak bir durum da yok. O halde ne var, kuru bir hikaye...
No comments:
Post a Comment