Tuesday, December 31, 2024
yeni yil dilegi
Tuesday, December 24, 2024
gecmiste yaptiklarinizdan ziyade yapmadiklarinizdan pisman olacaksiniz
demis bir düşünür, bence dogru degil ama haklilik payi var. Mesela master'in ikinci yili, Ah. boylu boyunca odamda yerde yatiyor, kivircik uzun saclari kadife haliyla butunlesmis, iyice gerinmis, karni (gobegi degil) bir miktar acilmis, gozleri tavanda ya da kapali... ben yatagin ustunde oturuyorum, neyle mesgulum hatirlamiyorum, ama zor durumda hissediyorum, surekli servis saatini hatirlatarak onu evden postalamanin derdindeyim. Bir servisi bahaneyle kacirdi, bir saat sonrasi icin ikinciyi beklemekte, ayni zamanda benim de bir hamle yapmami bekliyor. Beyefendi, sessiz ve calsikan bir cocukken, birden bire saclari uzatip, bir rock grubuna gitarist atandi, ondan beri sadece tek gecelik iliskileri var, dersleri de baya bosladi, odevleri yapmiyor, arada benden aliyor. Sanki 22 yasinda orta yas bunalimina girdi, oyle bir zivanadan cikmak. Aman tanrim simdi de guya benden hoslaniyormus, hic inandirici gelmiyor, tek gecelik iliskilerden sonra yerlesik duzene gececek? ancak caliskan bir kizi kafesleyip odevlerini yaptirmanin pesinde olabilir. Bir de tipim degil, eski hali iyiydi de, yeni hali yok...
Esmerler tipim degil diye genelleyecektim ki, aklima bir esmer geldi. Yine "yasanilmamis"lardan...
Lisenin ilk gunleri, yatil okul henuz bizi cemberinden gecirmemis. 5-6 kisi sinifta oturmus konusuyoruz, hepimizin gurur duydugu bir gecmisi var, herkes farkli bir sehirden, apayri kulturlerden ancak ortak nokta geldigi yerin gözdesi oluşu. Hepimizin kendine dair umudu yuksek, ve karizmasi var.
Me. uzun boylu, yapili, yazin bolca yuzmekten esmerligine koyu bir bronz kahve eklenmis, bileginde deri bir bileklik, ayrica nasil guzel bir ses tonu var...tabi bunlarin hicbirinin farkinda degilim, sonradan hatirlayacagim. Cumlesini bitiriyor -ki genelde gulumseyerek konusur, hatta o guzel bir seyden bahsederken gulmekle konusmak birbirine girer-, ve kahverengi gozlerini gozlerimin taa icine dikiyor ve birkac saniye orda kaliyoruz! o an bunu farkettim mi bilmiyorum, hatta boyle bir an gerceklesti mi artik emin bile degilim, ama aklima kaziliyor o bakis... Acaba o bakisin bir anlami var miydi yoksa haddinden uzun olmus, rastgele muhtesem otesi bir bakis miydi?
Yatili okulda günler ilerledikce, kim oldugumuzu unutmaya basladik, karizmalarimizin yerini zavallilik aldi, bazisi kilo aldi, bazisi kilo verdi, aileden alinan guc artik yoktu, ve zor derslerin altinda ezilirken kendimize dair umudumuz da kayboluyordu. Me. 'nin kahverengiye calan tonu, siradan bir esmerlikle yer degistirdi, zayifladi, ve hatta kamburu cikti, kiyafetleri artik ütüsüzdü, ceketi sökulmustu... ben ise "evimi ozluyorum" diye gunlerce ve hergun saatlerce agladim, beyaz dolgun yuzumun yerinde sivrilmis bir surat ve huzunlu bakislar vardi. Sevimli ve guclu olmaya dermanim yoktu, onun yerine zavalli ve siradan hatta sinir bozucu olmakta karar kilmistim. Bir daha Me. ile birbirimize ne guzel iki laf ettik ne sevimli bir bakis...
Ta ki universitenin ikinci ya da ucuncu senesinde bir yemekte 5 dakika karsi karsiya gelene kadar. Mekani bilmedigimden, indigim duraktan uzunca yurumek zorunda kalmistim. Odtu kampusu girisindeki o kebapciya ulastigimda herkes yemis-icmis, bolca sohbet etmisti, Me. de ordaydi, sanirim bir kac kadeh yuvarlasmisti ki cok sevecendi, en son lisede biraktigim cocuk degildi, lisenin ilk gunu gordugum cocuktu. Karsilasma nasil oldu, sanki ilk o gordu de geldi ve ardi sira guzel seyler soylemeye basladi, ben de gulumseyerek ve sevecenlikle kabul ettim, "simdi bunlar nerden cikti" diye bile dusunmedim, abimden biliyorum bazi insanlar karsisindakine iltifatlari ardi sira dizer. Ben de kendime gelmistim hani.. biraz bunalimim vardi ama ona inat yuzum guluyordu, yatili okuldaki bakimsiz ve zavalli cocuk degildim, acik mavi, ust bacaklarimi kavrayan ince bir kotun uzerine, derin V yakali , siyah, yine ince bir kazak giymistim, ayrica siyah duz saclarim yuzumdeki anlik isiltiyi daha da one cikariyordu Mutlak ki o kalabalik da Me. de ilk defa bu halimi goruyordu. Ilhamin kaynagi kiyafet miydi, yoksa baska birsey mi bilemeyecegiz, tipki o ilk bakista bir anlam var miydi, yok muydu onu bilemeyecegimiz gibi.
Bazen insanin aklinda bir soru kalir, olsaydi veya yasansaydi ne olurdu diye....
Monday, December 23, 2024
neseli yazi
Bu gece ruyamda Ca., kirpikerimi parmaklariyla severek, cocuksu bir sesle ve ruha ulasan bir sevecenlikle, sekillerinden bahsediyordu, o sirada uyandim ve Ca. ile anilarimizi yazmak geldi icimden.
Kendisi su anda oldugum insana en cok katki saglamis arkadasim, dunyada benzeri olmayan bir karakter. Ca. ile ilk karsilasma animizi hatirlamiyorum bile, ama okul basladiktan kisa sure sonra onun yaklasmasi benim karsilik vermemle arkadasligimiz kuruldu. Ogleden sonra kahve icin bulusur, bolca laflardik, hizli konusur, aklindan geceni hic filtrelemeden yumurtlar, kendisi de dahil az-cok herkes hakkinda kücültücü yorumlari gülerek siralardi. Tabi ben de nasibimi aliyordum bu etkilesimden. Onceleri kiyafetlerimi elestirirdi, pazar mali olduklari ve beni ucuz gosterdikleri icin. Ilk basta bozulurdum, ama bunun sayesinde bir ayrimin daha farkina varmistim. O zamana kadar pahalli/ucuz kiyafet ayrimi yapmadan, ne hosuma giderse, onu gordugum yerden alirdim ve karsimdakilerin kiyafetlerime o gozle bakiyor olabilecekleri hic aklima gelmemisti. Okyanus'un oteki kiyisinda yasarken Ankara'nin Kizilay'indan, ya da Demetevler'den alisveris yapma sansim yoktu, haliyle zamanla J. Crew, Banana Republic, Gap ile gardrobum yenilenmek zorunda kaldi, boylece Ca.'nin goz zevkini daha az yorar oldum.
Ilk donemin sonunda, hatta tam bu zamanlar -Christmas zamani- kaldirimlarda kar varken ve evlerin buyuk camlarindan gorununen suslu ve isikli Noel agaclari esliginde Blackstone Park'a ilk kosumuza cikmistik. Zaten o zamana kadar hersey harikayken, o kuzey aksaminda , isikli pencereler nasil da guzellestiriyordu icinde oldugumuz masali! Ca. ' ya o ana vesile oldugu icin minnettar hissetmistim(hissediyorum). O gunden sonra duzenli bir sekilde, yaz-kis demeden evden parka ve parkin icinde nefesimiz yettigi yere kadar kosar, sonrasinda yuruyerek geri donerdik. Donuste benim evde hem laflamak hem dinlenmek icin mola verir, yakin zamanda cilalanmis sari tahta parkeli odada, yani dunyanin en huzurlu yerinde, yerde oturur laflamaya devam ederdik. Herseyden konusurduk, arada bir Ca. "Ha., benimle ne zaman yatacaksin?" diye espirisini yaparak fikri aklima koymak icin sistematik olarak calisirdi, gulup gecerdim. Bana uygun biri degildi; uzun boyu, dalgali saclari ile fazla dikkat cekiyordu, butun sehir onu taniyordu ve o sokakta yururken gozler hep ona takiliyordu, boyle fazla iddiali bir partner secerek sakin hayatimi ve huzurumu altüst edemezdim. Atletik vucuduyla gurur duyar, yüzünü ise begenmezdi. Anne-babasi gibi iki cok guzel insandan nasl abisi ve kendisi gibi cirkin suratli insanlar ciktigina inanamadigini soylerdi. Benim ise agzima burnuma övguler yagdirir, bir genetik sasirtmacasi olarak ailemin genlerini astigimi ama cocuklarimin bu rastlantisal guzellige erisemeyecegini soylerdi. Ayni zamanda bu dar kalcalarla ve minyonlukla cocuk doguramayacagimi da soylerdi.
Ca. libidosu biraksa nasil akademik olarak daha cok basarili olacagindan, gun boyu 100 defa aklindan seks gecmeyenlere ozendiginden bahsederdi. Hizla akan dusuncelerini kontrol edemediginden, bazen suratima bakarak hafif bir gulumseme icinde yuzu degisik sekillere girerdi, simdi daha iyi anliyorum o zamanlarda ne hissettigini. Iyi arkadastik, ikimiz de bekardik, ama bir kadin nasil katlanirdi boyle patavatsiz birine. O da icten ice olasi bir iliskinin matematigini yaptigindan, surekli onun hakkinda bilmedigim seyler oldugundan bahseder dururdu. Bilmedigim seyler ne olabilirdi, ve neden bilmedigin seyler konusu hep dile getiriliyordu? Ca. 8 sene Ege Universitesinde (babamin da okulu) gecirdigi zamanlardan, derslere ilgisizliginden, zor bela mezun olmasindan ve Amerika'ya gelip muhtesem okulumuza kapak atabilmesindenki sans silsilesinden bahsederdi. Annesinin, babasi ile para kavgasini, babasinin kazandigini daha cok arkadaslariyla alem yaparak harcadigini da biliyordum. Ustune kendisinin parayla ilgili obsesif bagindan, belki universite okurken yokluk cektigini ve para icin garip isler yapmak zorunda kalmis olabilecegini dusunurdum, bilmediklerim bu muydu acaba? ...iki yil sonunda acilip sirrini soylediginde ogrendim ki teorim yanlismis! Aklimdan gecen tahminleri duyunca o da cok eglenmisti.
Ca. ile seyrek ama yogun gorusurduk, onu ayda bir defa gormek yeterdi, yorucu bir insandi. Turkce konusmak istedigimde ve eksikligini hisseder oldugumda arardim ve hemen gelirdi. Zamanla onun elestirilerinden alinmaz olmustum, ben de onun diliyle ona yaklasmaya baslamistim, ve ikimiz icin de ozgurlestirici olmustu. Derim kalinlasmisti, hayata dair gozlerim acilmisti, ve bunlar olurken cok eglenmistik.
Ca. bencil bir insandi ama anne/babasindan aldigi bazi gorgu kurallari vardi ki onlari onun uzerinde gormek cok eglenceliydi. Mesela zamani onun icin cok kiymetliydi, ama külüstur arabasi ile birini gara birakmaya soz verdiyse, baba edasiyla sabah erkenden tastamam hazirlanir, gayet uyanik bir sekilde adrese gelir, son hazirliklar yapilirken olgun ve rahat bir edayla beklerdi. Bu tarz iyilikleri söylenmeden yapmasi ama baska hersey icin söylenip durmasi cok garip gelirdi.
Tabi ikinci yilin baharinda bazi olaylar oldu. Campus'de cilgin bir bahar vardi, renkler, kokular bas dondurucuydu, uzun bir kistan cikmistik, ozgurluk hissi sarhos ediciydi ve daha da ozgurlesebilirdik... kim ilk adimi atti bilmiyorum ama birseyler oldu, planli da olabilir, "hadi artik bu gece bir yere oturalim, ben bir Mimoza iceyim sen iki bira, sonra da..." tarzi bir anlasma uzere de gerceklesmis olmasi cok muhtemel. Biraz deneysel takildik, ama olanlar yerine oturmadi, ve geri adim attim. Ardindan yaz tatili oldu, seyahat ettik sonra tekrar masal sehrimize donduk ve isler-gucler basladi. Ca. bir guzel ictikten sonra gece yarisi kapiya gelip, asagidan ismimi bagirip, "asagi in bir seni goreyim" diye duzen tutturmaya meyillendi, acikcasi ürktüm ve ondan kurtulmak icin gerekeni yaptim. Bir alti ay hic gorusmedik, sonra ben kendime düzgün bir iliski kurdum, ondan sonra yeni bir dũzene girdik.
O sir neydi, ve sirrindan kurtulmasi nasil mumkun oldu, baska bir yazinin konusu. Peki herkeste bir kusur bulan Ca. 'nin hayalindeki partner nasil biriydi? Zengin ailenin, egitimli ve guzel bir kizi, tabi onu sirriyla kabul edebilecek biri... Bu hayalin bu sekil olmasinin da hikayesi var, hem de ne hikaye... Ca. da hayaline kavustu sayilir. Fasli, varlikli olacagini dusundugu ailenin, eli-yuzu duzgun, Harvard okumus kizinda karar kildi. Karar asamasinda, yani 9 sene once konustugumuzda, icinden gelen sesi durduramayarak benimle La. 'yi karsilastiriyor, ikimizin de farkli iyi taraflari olduguna vurgu yaparak kararini temize cekiyordu.
Gorgulu arkadasim Ca. her yilbasi ve bayramda mesaj atar, onunla tekrar bir araya gelip yarin yokmus gibi birbirimizi gömmenin ve kahkahalar atmanin hayali bile cok guzel.
Tuesday, December 10, 2024
Guzel hisleri
yazmak, eski anilarin uzerinden tatli tatli gezinmek en cok sevdiklerim. Bir de yazmayi sevmediklerim var, tatsiz dusunceler. Yarginlanma korkusu degil, baska birsey... Utanc mi? hayir degil.
Yazi cerez gibi, acisi/tatlisi/eksisi hepsi tuketmelik, okuyup- gecmelik. Iste o yuzden akli allak-bullak eden, dengemi sasirtan seyleri yazmak istemiyorum. Acima duydugum saygidan, ve onu neye donusturmeli, nasil takdim etmeli henuz bulamadigimdan.
Bugun hava da kapali icim de... elimden geldigince isleri halletmeye calisiyorum ama fazlaca tatsizca. Içe donuk bir insanim, en guclu iletisimim yine kendimle. Sadelik iste boyle olur.
Thursday, November 28, 2024
sukran gunu
bu aralar unuttuklarimi ogrenmeye calisiyorum, mesela duzgun bir nemlendirici ile cildimi biraz iyilestirebilirim, ve hastalik kendi kendine gecmediginde doktora gidebilirim. Is ve cocuk arasinda mekik dokurken gercekten bazi seylere sira gelmiyor. Uc haftadir devam eden oksurugun altinda zaturre varmis. 8 yil sonra ilk defa kendime dair bir hastaliktan doktora gidip, doktor agzimin icine dusercesine dikkatle beni dinlediginde, ilgiden biraz utandim, alisk degilim tabi, ama hosuma gitti. Hele ki su antibiyotik ise yarasin, uc haftada bitmeyen oksuruk ve yorgunluk 5 gunluk antibiyotik tedavisi ile gecsin, ilaca ve doktorlara inancim yeniden canlanir.
Thursday, November 14, 2024
bir zamanlar kitap okurken
karakter delirdi delirecek korkusuyla gerilip dururdum. Yorgunluk katmanlandiginda, isler bozulunca, sevdiginden karsilik alamadiginda, yavas yavas delirilinirdi. Cok yoruldum, ama delirmedim. Oyle zamanlarda gerceklik algim bozuldu, karamsarlik cokuverdi ustume, soylemek istediklerim birikti, kac defa,ozellikle gece baslarken, agzimi acip iki laf etmek istedim, ama yine yorgunluk musade etmedi. Soylenememis onca sozun, cumlelere dokulemeden kaybolup giden hislerin yasini kim tutacak simdi..
Tuesday, November 5, 2024
Mükemmelliyetçi degilim,
mükemmel'e dair tahminlerim var, ve yaptigim seyler hicbir zaman o seviyede degildi. Enerjimin/konsantrasyonumun tamamiyla bir isi yapmak fazlasiyla tatmin ediciydi, sonucun seklinin/seviyesinin onemi yoktu.
Ancak sonradan anliyorum ki, mukemmeliyetcilik prensibi degil ama "olmasi gereken" kalibi yasamimda bazi noktalarda belirleyici olmus. Ozellikle insanlarla olan ilisklerimde o tarz bir iliskinin ideasi fikriyle hareket etmisim, ve ona gore davranislari/hisleri yargilamisim, ve bu yuzden çokca bocalamisim.
Arkadaslik, ya da romantik iliski... ikisi icin de kafamda bazi sablonlar vardi, ve bazi cok yuksek standartlar karsilanmaliydi. Arkadaslikta asiri samimiyet (samimi bir sevgi ve seffaflik) esasti. Mesela dostum beni korkusuzca elestirebilir, bunu bir samimiyet belirtisi olarak gorurum. Ama dostum yapmacik sevgi gosterilerinde bulunmamali. Arada duygular otesi bir cikar iliskisi asla olmamali, cunku o zaman neyin ne oldugunu asla anlayamam ve kafam/kalbim karisir. Bir ornek vereyim: Yatili okulda basarili ogrenciler, derslerde zorlanan ogrencilerin sorularini cozerdi. Yuzde yirmibeslik kismin boyle duzenli soru getireni vardi. Duygu da sorularini Banu'ya getiridi ve Banu'ya mutemadiyen yumusak bir sesle "guzellik" diye hitap ederdi. Arada tek tarafli bir fayda iliskisi oldugu icin o "guzellik" hitabi kulagima zorlama/yalan gelirdi, ve kucuk boyutlu(?) bir tiksinme hissederdim.
Ayni sekil kadin erkek iliskileri de sarsilmaz ve kutsallik boyutunda bir ask uzerine kurulu olmaliydi. Azi rezillikti. Inandigim standardi yakalayamadigimda kendime/karsima/iliskiye cok yuklenirdim. Simdi ise cok farkli prensipler uzerine kurulu bir evliligi sadakatle ve buyuk bir performansla yürütüyorum. Kulagima surekli "olmasi gerekeni" fisildayan o hayaleti bir noktada basimdan savmisim ve huzuru bulmusum.
Thursday, October 31, 2024
Bir anne
kaybettigi cocuguna taze yasinda soyle birsey diyor: "ozlemimimden bir parca her kapiya biraksam, yine azalmaz" . Tarif ettigi büyüklük "sonsuzluk", demek ki bu hissedilebilen bir kavram, baska hislerde de sonsuzluk mumkun mu, ya da varolusumuzun hangi boyutlarinda mevcut ... Lakin aci ne kadar sonsuz olabilse de, onu da duzlestirebiliyoruz, sadece zaman lazim, bir de iyilesmeye gonullu olmak. Sonsuzlugu yenen mekanizma nedir, onu düşünüyorum...
Tuesday, October 22, 2024
central limit theorem
hayatin adalet prensibi, cok fazla iyi seyin ayni yerde - ya da ayni sekilde fazla sayida kotu seyin- ust uste gelip toplanma sansi az. Basimiza gelenlerin toplamiyiz ve toplamda bir orta noktanin etrafinda ya saga ya sola savrulmus haldeyiz, bu savrulmalar (variance)'i kabul etmemiz lazim, because "it is not personal, and is supposed to happen to anyone".
On the other hand, life makes sure thaat we are exposed enough, so that you are a proper sum of diverse experiences, which we know is a random variable normally distributed, equally likely to be on the lucky or unlucky side.
What is the mean for this distribution? it is mediocre average, because too good and too bad requires too much effort (and luck).
I know that nature is simply playing with us, it wants us all broken. That is what life is about, getting broken enough to meet at the average with some dispersion. Surely, someone is watching us. We are here in an experiment to please someones's curiosity. Each of us is a data point, all together a data set to a wild experiment , about which we can never ask the right questions. I wonder if "why" exists in the universe beyond the dimensions we exist.
dedikodu
yapmaya geldim. Bu yaslarda insana bir olmuşluk hissi geliyor, hayatin kaosunun icinde bir duzen kurmus, onun icinde yuzde seksen de mutlu hissediyorsa, "olmuştur" demektir. Bir de hersey zittiyla anlamli. Kendini yedigin 20'li yaslar, kariyerini sekillendirdigin ya da coluk cocukla ugratigin 30'lar sonrasi ilk dinginlikte bunu hissetmen normal. Konuya donersek, Instagram'da olmusluk hissi etrafinda paylasim yapan iki kisi taniyorum, hatta birbirleriyle de arkadaslar, bu arkadaslardan birinin basina cok fena bir olay geldi. Soyle soyleyeyim, hayatinda gercek aci gormemis birinin basina 40'indan sonra dunya uzerinde yasayabilecegi en buyuk aci...Diger arkadas ise, felaket onu teget gectigi icin nazli hayatina fazladan bir sukran hissiyle baglandi, ve belki bunyesi herseyi herkesle paylasmaya oyle alisik ki duygularini gizlememeyi secti, ya da gizleyemedi. Bana ters geldi, en yakin arkadasinin kayip noktalarindan sukran hissetmek degil ama bunu fazla acik etmek, bunu gorunce cani aciyanin cani daha cok acimaz mi...
Wednesday, October 16, 2024
Binbir surat
Sabah onceden yogurdugum hamuru ince ince acip oglan icin hem yagda kizarmis hem sade ekmek yaptim. Bu, gunluk sabah rutunimiz, herkesin misir gevregi ile kahvaltisini yaptigi ulkede, her sabah sicak taze ekmek yapmak(nenelerimle ayni kader)... Cocuk ekmegi yerken, sallanan disi kanamaya basladi ve o panik icinde aglarken, agzinin icine dalip, gozumu bile kirpmadan disi cektim (doktor ben!) Cocugu yolcu ettigim gibi hizla aklanip paklanip, okula gelip ilk dersimi verdim, dersten sonra biraz ogrencilerle lafladik. Ardindan ofise gelip, hizla sonraki derslerin notlarinin uzerinden gecip diger iki dersim icin sinifin yolunu tuttum. Ayni sinifta ardi sira iki farkli dersim var. Ikinci dersten sonra yine ogrenciler toplastilar, ayni zamanda ofis saatim de basladigi icin onlari da onume katip ofise getirdim. Kapida bekleyen uc kisi daha vardi. Bu donem nasil bir hikmettir ki ogrencilerle hic olmadigi kadar guclu baglarim var, nasil oldu bu?, sonunda isim icin biraz daha vaktim var, evde cozmem gereken acil problemler yok ve bu son 6 yillik hayatimizda cok onemli bir gelisme . Kiz ogrencilerden biri, konulari sebepleriyle anlatma bicimimi cok sevdigini soyledi (masallah masallah), gelecek donem benden alabilecegi bir ders var mi diye sordu, istatistik dersini tavsiye ettim, o sirada ofiste bekleyen istatistik ogrencisini de gostererek. O cocuk da derste anlatacak hep ilginc bir seyim oldugundan bahsetti, ona da memnuniyetle sasirdim. Sonra hoslarina gidecek birkac gozlemimden bahsettim. Sonunda bir bucuk saat icinde 5 ogrenciyle bir bir ilgilenip onlari yolcu ettim. Galiba yaslandim artik, hem daha sabirliyim, hem de biraz daha anac.
Saturday, October 12, 2024
Bugun
yakinlardaki tek kuzenimi ziyaretteydik. Birbirimizi ozlemisiz, bolca lafladik. Gunun sonunda hic olmadigi kadar yorgunum. Insan iliskilerini yorucu buluyorum, yani karsimdakinin varligini sevsem de konusmak, bakismak, dogru laflari secmek yorucu. Kibar bir insanim ama gercekciyim de, kibarliktan ödün vermeden gercek dűşüncelerimi soyleyebilmek isterim, iste en cok zorlandigim ve yoruldugum nokta bu. Bugun de kuzenimin bebekliginde ne kadar guzel oldugundan, sonrasinda diger kizkardesleri ile beraber hepsinin burun yapilarinin degismesinden bahsettim. Biri bunu bana soylese hic hosuma gitmezdi sanirim(emin degilim), demek ki daha cok filtrelemek lazim, o halde ne anlami kaldi biriyle yanyana gelip iki laf etmenin.
Kuzenim, kiz kardes hevesi ile yandigim yillarda dogdu. Teyzem dunyanin en sevimli insani oldugu ve hobi olarak cocuklari mutlu etmeyi cok sevdigi icin, dogumdan sonra hastanede onu ziyarete gittigimizde bebegi (kuzenimi) hemen kucagima vermisti, ben de 9 yasindaymisim o zaman. Sari sacli, yesile calan ela gozlu, akca bir bebekti ve gozumde dunyanin en guzel bebegiydi, ilk goruste cok sevmistim. Teyzemin evi okul yolumun uzerindeydi. Okuldan giderken veya donerken, kapisini tiklar Elif'i opmek istedigimi soylerdim, o da hep sevincle bebek kuzenimi bana getirirdi. Teyzemin Elif'i soyup ciplak sekilde guneslendirdigi minicik yeni dogan hali, sonra gun gun toparlayip yuvarlak yanakli, kucagimi dolduren bir bebek olusu hafizamdan silinmeyenlerden.
Thursday, September 26, 2024
mental growth spurt
yasiyorum. Annelikle beraber gelen, kendi anneme kizginligim, bir anda gecti. Uzun zamandir soyledigi her seye kulak tikamisken, simdilerde kaza eseri bulduklarima bir bakiyorum ki onun yillardir bana tekrar ettikleri. Annem bilge bir kadinmis, bu dusuncelerimi ona soylesem, dunyanin en mutlu insani olacak...
Friday, September 20, 2024
Mutluluk
ile aitlik arasinda bir bag olmali, 2007 yilinin ekim ayinda ilk defa balkabagi oyarken, nasil da ait hissediyordum yeni dunyaya! ilk defa bu derece mutluydum, ve ilk defa bir yere bu kadar aittim. Nasil burdan koparilmis, ama sonunda gelip yerimi tekrar bulmustum, yasasin reankarnasyon. O küçük ve asil sehirdeki sonbahar, butun sonbaharlara inat simsicakti, üsütmüyordu, ürkütmüyordu, aklimda hep ayni soru vardi, neden burasi? burasi benim vatanimdi ve bir mucize eseri, o kadar yer varken, buraya ait oldugum yere konmustum. Mutlu olunca ait hissediyoruz, oraya, o seye, o insana... hatta ask dedigimiz sey de sanki bir yana yana bir ait olma arzusu. Aslinda derinde, tek bir arzumuz var, gonullu bir ait olma. Ayni sekil sahipleniyoruz da (bize ait), ve sahiplendigimizin bizden gitmesi bir travma! olumle ya da ayrilikla... birseyin bizden koparilmasi, bizim ondan koparilmamiz. hayattaki en buyuk aci degil mi? Acaba dogarken anne rahminden koparilisimiz olabilir mi bu derin aitlik arayisinin ve ayrilik travmasinin sebebi.
Monday, September 16, 2024
Buyuk bir bardak ılık cay
master yillarina goturdu. Kahvalti yaptiktan sonra bir bardakta hazirladigim sallama earl-grey cayimi alip, tekrar yataga girer ve matematik okumaya baslardim, ayni bugun cocugu oyun ablasina emanaet edip odama cekildigim sakin Pazar sabahi gibi.
O gunleri sonradan hatirlayacagimi bilirdim, kendine ozgu bir huzuru vardi. 7. kattaki lojmanin orta odasi benimdi, yerleri pembe tonlarinda kadife bir haliyla kapliydi, geri kalani ise annemden aldigim battaniyeler ve kenarlari dantelli masa ortuleri ile sevimli az esyali bir oda haline gelmisti. Odada cok vakit gecirdim, yalniz ve yalnizliktan hic gocunmadan, zamani cok guzel kullanarak. Sabah bir posta evde calistiktan sonra ofise giderdim, master/doktora ogrencileri arasinda cok sicak bir ortam mevcuttu, o ortamin bir parcasi olsam da tamamen kendimi sosyal hayata kaptirmis degildim, yapmam gereken odevleri/isleri fazla ciddiye almaya devam ettigim bir donemdi.
Master'in ilk yili undergrad'a gore fevkalede guzel gecmisti. Oncelikle Özge yoktu, undergrad biter bitmez doktoraya Amerika'ya gitmisti, ve onsuzluk ruhuma cok iyi geliyordu. Sadede gelirsek, bu yazinin konusu Ozge! Kim mi? hayatimda kiskandigim tek insan, ama nasil bir kiskanma!!! sinif arkadasligimiz boyunca, yani 4 yil, buyuk bir tutarlilik ve siddetle Ozge'yi kiskandim. Biraz anlatayim onu, Ozge yardimsever, "sevimli", hayat dolu, akilli, caliskan, herseyi rahatlikla yapan guzel bir kizdi. Kimseye zarar verecek, kendisini oldugundan farkli gosterme telasina girecek biri degildi. Sakin, duz, mutlu ve basariliydi, hersey onun icin teryagindan kil cekmek gibiydi, ve iste bu kisim beni cileden cikariyordu! Ilk donemim ortasinda soyut matematigin ilk sinavindan 35 aldigimda, o basarisizlik sayesinde ortaya cikan butun kiskanclik hislerim bir top olup ozge uzerinde yogunlasmisti. O siralar tek kaldigim yurt odasinda, yataga girip dinlenerek olanlari anlamlandirmaya calisirken, Ozge'nin neseli sesi kulaklarimda cinliyordu. Ben yapamazken, baskasi nasil yapiyordu? Nasil olurdu, ilk defa basarisizdim, ustelik basarmak o zamana kadarki butun hayatim boyunca bir onur meselesi olmustu!
Universite sinavinin oncesinde baslayan depresyon azalmak yerine dallanmisti. Mutsuzlukta beynim butun calisma kapasitesini yitirmisti. Normalde cok basit gelecek fizik labi sorularinda tikandigimda durumun vahametini anlamistim, sonunda "kafam calismiyordu!". Bu kafayla nasil isleri yoluna koyacak, sinavlardan butun dengemi bozacak o dusuk notlari almamayi basaracak, boylece kendimce bir duzen icinde egitim hayatima devam edecektim. Kampus, universite sinavinda potansiyelini gerceklesitirmis ya da kendini bile asip Bilkent'e girdigi icin cok mutlu hisseden birinci sinif ogrencileri kayniyordu, ve herbirini tek tek sinir bozucu bulmak yerine butun ofkemi "Ozge'ye" yonlendirmistim. Ozge sahip olamadigim herseyin temsiliydi, zihni tertemizdi, cocuksu mutlulugunu kaybetmemisti, hayat ona hic acilar gostermemisti. Mutluydu ve matematik okumak onun icin cerezdi! Dorduncu sinif oldugumuzda, siniftan biri odul alacakti, haftalarca o odulu Ozge alirsa nasil berbat hissedecegimi dusundum, sonunda korktugum olmadi ve baska bir arkadas aldi. Ben Ozge'ye kafa tutarken Y. sessiz ve sakin bir sekilde gemisini yurutuyormus. Cok mutlu oldum, Y ile hicbir sorunum olmazdi, oldukca yuzeysel, suratindan dusen bin parca, huysuz gorunumlu bir kizdi, benden iyi not ortalamasini kiskanacak degildim. Ama Ozge oyle miydi, mutluydu, huzurluydu ve hayat doluydu. Ben ise sanki bir Dostoyevsky romani kahramaniydim, ancak ki ruhun aci cekmesinde sampiyondum, dopamin eksikliginden beynimin icinde kroniklesmis kecelesme hissi hala hatirimda...
Saturday, September 7, 2024
Apar topar
gezmeyi bitirip evimize döndügümüzde, ailece okullarimizin baslamasina hazirlanacaktik ki bir guzel hasta olduk! Nasil korkunc bir haftaydi, "birkac gun icinde 300 yeni ogrencinin karsisina cikacak kadar iyi olur muyum" diye, yeni bir stress bicimi eklendi, butun kaygilarin uzerine. Ikinci haftada, hastalik etkisi artik azalmisti ama iyilesme baskisiyla panik atak gelistirmenin esigine gelmistim, kalbim durduk yere carpinti yapiyordu. Carsamba aksami hafif bir gevseme geldi, uc haftadan sonra ilk defa, persembe gunu yuzum gülüyordu ve stress hormonlarimin seviyesinin düştüğünü hissedebiliyordum. Sonunda, bugun sakin bir kafayla işe gittigim ilk gundu.
Son yillarda hayatimin en mucizevi tarafi, buyuk felaketlerin eşiğinden kil payı dönmek...
Friday, August 16, 2024
Devam
Nuran apart'tan ayrilirken son gun ev sahibemiz ile ani bir yakinlasma oldu. Acida bulustuk mu yine!
Son simitleri almaya firina giderken, tarhana kasesine iki minik yogurt bir de kagittan beyaz bir gul koyup kaseyi iade ettim. Biraz sonra, oglan uzerindeki cekinikligi atip gunlerdir merak ettigi mutfak bolgesine bakmak icin disari cikinca, onun pesinden gittim. Nuran bir taraftan kabakciceklerini ayiklarken bir taraftan da ona mal temin eden baska biriyle alisveris halindeydi. Bizi gorunce ayaklandi, oglanin istegi dogrultusunda ona mutfak turu verdi. Sonra ben hersey icin tesekkur ederken, Nuran benim guler yuzume vurgu yapti. Bunu duyduguma biraz sasirdim, ve istemsiz bir sekilde "bu kaybolmus hali, hayat kosturmacasi..." diye gevelerken, Nuran neyden bahsettigimi cok iyi anladi ve kendi hayatindan ornek verdi. Esi uzun yol kaptani iken, kendisi iki cocukla ve butun islerle nasil basa cikmaya calistigindan (ki o noktada kendisine sempatim artti) ve onun uzerine 31 yasinda kanser oldugundan, sonra kizinin 8 yasinda Tip 1 seker hastasi olusuyla cektigi ruhsal acilardan, tek hayalinin onu 18 yasina getirebilmek oldugundan, fellik fellik pasta/tatli ne varsa kizini onlardan kacirdigindan, cocuklarin okul hayatindaki problmlerinden, sonra kizinin yine 31 yasinda kanser olup, simdi son 5 yilda onun bozulan ruh haliyle ugrastiklarindan... diye anlattikca, bunca aciya ragmen boyle ayakta olusunu takdir ettim. Ona karsi sevkat hislerim costu. Nuran'in bunca kosturmacasi da durmamak icinmis, onu anladim.
Ps: Son gunde, taksiyle ordan oraya giderken, once sevimli bir taksiciye denk geldik. Ikinci seferde ise taksi sirasi bekledigimiz yerde araclari koordine eden kisi bizi taksiye bindirirken, "Turk yolcu" diye sofore tanitti. Belli ki bir dolandiriciya denk gelmistik veya dolandiricilik cok yaygindi ve bu bilgi faydali olabilirdi.
En son 20 yil once Bodrum'dan yolum gecmisti, bir 20 yil daha gitmem, umarim ki turizm çöker ve mecburen şu anki esnaf mantigi yok olur, belki o zaman.
Saturday, August 10, 2024
Nuran Apart'in sahibi
Nuran Kayralikizi, babasindan kalan mandalina bahcesini kardesleri ile paylastiktan sonra kendisine kalan arazideki agaclari sokup yerine 10-15 dairelik bu apart oteli kondurmus. Isletme 30-40 yillik var, Nuran kisin ogretmenlik yapmis, yazin ise turizmcilik, simdilerde ogretmenlikten emekli ama burda kosturmacaya devam ediyor. Nuran, biraz fazla uyanik, herseyin bir cozumu var ona gore, ama butun onerdigi cozumler onun isine gelecek sekilde olanlar. Doviz olarak verdigim parayi Turk parasina cevirirken kaybi olacagini soyleyerek doviz burosu kuruyla parayi Turk parasina cevirdi, kaybini karsilamasi icin bir 100'luk daha istedi. Istedigini verdim ama boyle davranilmak hic hosuma gitmedi, o yuzden ilk gunden beri biraz bozugum ona. Bugun sabah ailece firin ziyaretimizden donerken Nuran da denize sabah yuzmesine gidiyordu. Adeti oldugu uzere bizimle biraz lafladi, samimiyetten mi musteri ile iyi iliskiler kurma telasindan mi yapti emin degilim. Sonra ben cocugu almis denize giderken, kumda oynamak icin cocuga oyuncaklar verdi, belli ki ayrilan musterilerden kalma seylerdi ve elden cikarmak onu da hafifletecekti. Sonra, aksam kapi calindi, Nuran bizim cocuga kendi torunu icin pisirdigi tarhana corbasindan getirmeyi teklif etti. Cocugun kismetini reddetmedim, yemeyecegini bilsem bile birinin ona corba getirmesi hosuna gider diye dusundugumden. Simdi oturmus, Nuran'in sempatisini ve sefkatini nasil kazandik diye dusunuyorum.
Gezinin ikinci ayagi
Bodrum'du, ve beklentilerin cok altinda kaldi. Deniz guzel, ancak kara pek guzel sayilmaz. Fiyatlar ucuk, kalite dusuk, esnaf fazla acgozlu, en sevmedigim! Hal boyle olunca memleket sicakligini hissedemedik, buraya gelmenin yanlis bir secim oldugu muhakkak, ayrica bir gelenin bir daha gelmeyecegi de.Halbuki insan gittigi yerle daha guzel baglar kurmak istiyor, ayrilirken o yeri ozleyecegini dusunmek guzel olurdu mesela.
Sabahlari taze simit, ve oglen yuzmesiyle birkac gun daha avutacagiz kendimizi, sonrasi ise evimizin rahatligi ve kosturmacali hayatimiz.
Tuesday, July 30, 2024
şișelenmesi gereken duygular
Eski mezarlarin icinde bulunan kucuk camdan gozyasi siselerini ilk gordugumde cok takdir etmistim, kesinlikle cok yerinde bir adetti, cunku acinin kayit altina alinmasi, haykirilmasi lazimdi ve aci bosluga birakilamazdi... Ölüm, dunyadaki en sasirtici sey, dusunsene: var var var var....var ve bir anda YOK! Hele bir de hayatinizin en ortasindaki insanlardan birinin boyle aniden yok olusu... elbette ki o acilarin her zerresine kadar ozelenle sarilmasi ve saklanmasi lazim.
Lisede (yatili), ilk donem cok bunalmis ve cok aglamistim. Aglarken de peceteye ihtiyaci olur ya insanin, o gozyaslari ve sumuklerin gittigi peceteleri toplamis bir posete doldurmus eve donem sonunda eve getirmistim. Cektigim acilari nişâni.
Siselenmesi gereken bir duygu daha taniyorum. Mesela yeni bir adim atarsin, evinden ayrilir bir yere gidersin, belki yeni bir ise baslamissindir, ilk bir hayal kirikligi olur, dengeni kaybedersin, onu asip kendini tekrar iyi hissedene kadar gecen zamanda yasadiklarini kucuk bir balona koyabilirsin, ama tabi agzini sıkıca baglamak sartiyla.
Duygulari element olarak dusunebiliriz, aci, sevinc, saskinlik... ama aslinda biz duygulari boyle element haliyle yasamiyoruz, complex duygu kokteylleri halinde yasiyoruz. Ayrica hissettiklerimiz belli bir olay ve ana spesifik ve bu yuzden cok boyutlu, beynin bircok bolgesi birden uyariliyor ve hal boyle olunca yasadiklarimiz anlayabilmek cok daha zorlasiyor. Zamanla ve deneyimle o karmasik duygulari tanimlayabilir hale geliyoruz. Benim de listemde el atimasi gereken bir duygu daha var, simdi daha degil... Zamani gelince onu da șişeleyip vitrine koymali.
Thursday, July 18, 2024
Friday, July 5, 2024
Öznur
Ortaokul zamanlari miydi, yoksa lise mi? Bos gecen yaz gunlerindde spontane yasiyorduk hayati. Bir gun sadece yidizlari seyretmek icin, bir geceligine köye gitmeye karar verdik. Köy arabasina binip kendimizi köye attik. Nene-dede evinin onunde, ahir daminda, alcak tahta iskemblelere oturmus, basimizi goge dikmistik. Nasil yildizli bir geceydi, surekli yildizlar yer degistiriyor, kayan yildizlarla beraber hizlica dileklerimizi siraliyorduk, icimizden. O gece hem sohbet ettik, hem hakkini vererek yildizlarla dolu gokyuzunu seyrettik. Yorulunca, gece yatmasina kime gittik acaba, Mayre Hala'ya mi Gule Teyzeye mi? Sabah da gunes dogmadan yine koy arabasina binip sehre donmus olmaliyiz. Uykusuz oldugumuz icin, tasli-toprakli yollardan sallanarak gelen arabada hic konusmadan seyahet etmis biraz da uyuklamis olmaliyiz. Sabahin ilk isiklarinda sehre ulastigimizda eve en yakin yerde aractan inip, memleketin her saatte kavurucu gunesinde eve yurumus, hemen kendimizi yataga atmisizdir.
Sonra, bir gun benim zorumla Ali'nin yeni bisikletine bindirmistik seni. Gunun sicagi gecince sokak saatleri baslardi, ertesi aksam ben carsidan gelirken sen bisikletin ustunde, "Ali tut, tut!!" diye cigliklar atarak pratik yapiyordun, hic sorma firsatim olmadi, ogrendim mi o bisikleti surmeyi...
Ayni yazdi degil mi, fırının ustundeki dairede oturan cocugu begeniyordum. Adinin Selim oldugunu saniyordum, ve akrostişli sisirler yaziyordum ki, adinin Sinan oldugunu Dilek'ten ogrenmistik. Sen de platonik askima eslik etmis, Sinan'in kardesi Selcuk'tan hoslanmaya baslamistin. Selcuk ile ayni okuldaydik, bir yil buyuktu ve ayni servise binmisligimiz vardi, ondan cok hazzetmezdim, biraz cocuksu gelirdi, ama sen boyle hașari seviyorsan demek ki... Yaz aksamlarinda sokak kedileri gibi disarida dolaniyor, sevdiceklerimizle goz goze gelmenin yollarini yaratiyorduk.
O yaz anilarla dolu, sizi salcali makarnaya alistirmistim mesela. Ilk yapisimizda bol zeytinyaginda salcalarin kucuk bezecikler halinde kavrulusu gozumun onunde, sonra o makarnayi severek yemistiniz.
Sonra bir ara Istanbul'dan halanlar gelmisti, gunun en az yarisini sizde gecirdigim icin onlarla da kaynasmistim. Ozelikle enisten ne tatli bir adamdi, hayat dolu ve neseliydi, mutfagin kontrolumuzde oldugunu bildiginden bir gun malzemelerini alip gelmis, onun tarifiyle et-sote pisirmistik. O yemegin tadi da aklimda, ve sebzeleri nasil kucuk kucuk dogradigimiz. Ha bir de enistenin yepyeni, koyu yosun yesili Mercedes'ine binmek oyle guzeldi ki, paranin ekstra mutluluk alabilecegini oylece ogrenmis olduk.
Aah Oznur sen nasil ozenli bir insandin. Bazen tatli yapmak aklina gelirdi, kucuk tatli tarifi defterini cikarir icinden bir tane secerdin. Eksik malzemeleri almak uzere bakkala gitmek icin, etegini utuler, kiyafetlerini degistirir, upuzun acik kahve saclarini ozenle tarar, birkac defa bukerek ve katlayarak topuza donustururdun. Evden cikmadan, buzdolabinda tuttugun gul esansli Johnson Baby kolanyayi hem kendine doker hem bana ikram ederdin, ve oylece bakkalin yolunu tutardik. Yaptigin herseyi cok buyuk bir titizlikle ve sonucu mukemmel cikacak sekilde yapardin. Hem arkadasim hem kuzenimdin ve sana hayranligim cok buyuktu. Seninleyken senin hayatini izler, ona uyum saglardim, eve gelince ise kendime donerdim.
O yaz o kadar cok vakit gecirdik ki, annem birgun "sizi ayni aileye gelin verelim de birbirinizden hic ayrilamayin!" dediginde birbirimize bakip nasil kikirdamistik, Sinan ile Selcuk! O hayal o yaz oracikta kaldi, ta ki buraya yazana kadar.
Wednesday, July 3, 2024
Bu yil
neredeyse biyolojik bir ritme donusturerek iki haftada bir birseyler karaladim burada, son yillarin sessizligine gore buyuk bir disa vurum. Bu performansi bir ilham perisine borcluyum, evet hemsirem sen!
Bugun itibariyle yaz okulu bitti, sicak ogleden sonrasi sessizligine bir gevseme hali eslik ediyor. Biraz da kronik uykusuzluk var...son ayda gececi oldum. Gece el-ayak cekildiginde, ofis niyetine kullandigimiz bos odaya geciyorum, pencereyi aciyorum, hava durumuna gore bazen serin bazen sicak ruzgari iceri davet ediyorum, sari isikta ve yerdeki acik renk kalinca halida, gecmise dair tanidik bir zamani yasiyorum sanki. Icime tatli bir genclik heyecani geliyor, sanki onumde bilmedigim guzel bir gelecek var ve o guvenle ani yasiyorum.
Bu odadan, geceden, heyecandan ve genclikten ilham alarak aklima Hatirla Sevgili dizisi geldi, Icinde fazla miktar aci olan Turkiye'nin yakin gecmisine dair tarihsel dizileri izleyemiyorum. Ruhum parcalaniyor, mahkeme/hapis/iskence sahnelerinde, o yuzden sadece "askli" kisimlari secerek izledim. Oyunculuk nasil olursa olsun, o yogun asik olma simulasyonunu verdi, ve oylesini hic yasamamis olsam da masallardan tanidik o hissi hatirlamak guzeldi. Askin en yuksek mertebesine dair bir algimiz var, ve bu tamamen dusunme gucumuzden geliyor. Gercekte, pratikte, ise ask bambaska birsey. Sanirim hayatimda eksikligini hissedecegim tek sey, hayal edebildigim kadar buyuk yasamamis oldugum duygular. Ikisi arasindaki aciklik,- duymamaya calistigim- bir aclik hissi olusturuyor olabilir.
Sunday, June 16, 2024
Ask/sevgi
Hayatta en zor verdigim karar evlilik karariydi. Ardi sira isler ve ulkeler degistirdim, hicbirinde cok dusunmedim, kalbim ve aklim bir uyum icindeydi, onlarin kararina ayaklarim eslik etti sadece. Ask ve sevgi meseleleri ise cok zordu, iki merci de birbirinin karalarini kesinlikle onaylamiyordu ve Dogu Anadolu'nun kati tabulariyla beyni yikanmis bir kadin olarak "deneyip gorme" hakkimi asgari seviyede kullanmayi tercih ettim, ancak isik varsa bir iliskiye basladim, yoksa hic test surusu yapmadim, bu yuzden ahh ne doktorlar ne muhendisler kacirdim :) (Dogru) . Birgun kalbimin ve aklimin ikisini birden ikna edecek biri cikar mi diye bakindim etrafima, ama bir umut goremedim. Birini cok sevecek olsam onun tarafindan cok kirilma potansiyelim olacakti, birini fiziksel olarak cok begensem kendimi ona layik gormeyecek ve onun hakkim olmadigini dusunecektim. Boylece toplamda, "nerd" camiasindan, ruhumu bunaltmayan, karsi tarafin ilgisiyle baslattigi iliskilerde bir dengeye gelip gelemeyecegimize baktim. Evlenmeden once de hic yakalayamadim o dengeyi. Yani hicbir iliskide tam bir huzura ermedim, sorgulamalarim bitmedi. Sonra dusunmekten yoruldum, ve gecmisimiz de olan simdiki esimde karar kildim, 8 yil onceydi. Bu iliskiye 20 yil vermistim (dogru), kaldi 12 yil :)
Nikahta keramet varmis, bekledigimden cok daha iyi performans sergiledik. Kendi acimdan, sorgulamalarim bitti, ve aldigimla memnun olmayi basardim, sonra ortak sorunlarda aile birligimizi saglamlastirdik. Esimin dedikodusunu yapmak ayip geliyor, o yuzden yuzeysel gececegim, bir cok turk kadini boylesi bir iliskide ilgizilikten ya kendini asardi, ya da kocasini fare ilaciyla zehirledi, ama bana boylesi daha az yorucu geliyor, ve onun yuzunde nadir bir gulumseme gordugumde icim bir hos oluyor. Birde karsi taraf cok sevgi dolu oldugunda ve sizde bu derece guclu bir karsilik yoksa, iliskinin dengesi bozuluyor, sanki iliski ona sizden daha cok tatmin veriyormus ve siz alacakliymissiniz gibi hissediyorsunuz. Bana oyle olurdu kesin :) su anda kimsenin beni zorla burda tutmak istemedigine eminim, ve istedigim icin burda oldugum hissinin tadini cikariyorum.
Friday, June 14, 2024
Mutlulugu
sonradan bulanlardanim. Hayat kafama vura vura mutlulugu buldurdu. Cocukken anne/babadan birini kaybettigin an hayatin en soguk yuzuyle hasbihal oluyorsun, ustelik cocuksun ve bunun ustesindne gelmen icin hicbir donanimin yok. (1)
Ilkokulun ilk yillarinda koy yolu uzerinde Fen Lisesi'nin onunden gecerken birgun orda okumayi cok istedigimi biliyordum, zamani geldigi zaman memleketin en iyi fen lisesi'ne girecek puani rahatlikla alacak durumdaydim, ve en iyinin izinden evden ayrildigimda, buyuk bir yalnizlik ve guvensizlik hissine kapildim. Evin huzurunda dunyayi kurtaracak gucum vardi, ama yurt koselerinde hakkini arayacak, yasama tutunacak o cocuk degildim. (2)
Universite zamani geldiginde, kanim kurumustu sanki, hayat donuklasmisti , ustelik sadece 18 yasindayken. Hayattan samimiyetle bir beklentim kalmamisti ve kendimi bilime feda etmenin bir yolu olarak matematik okumayi sectim. (2.5)
Universite hayatima koca bir depresyon eslik etti, bir yandan matematigin farkli farkli branslariyla tanisip, onlari derinlemesine ogrenmeye calisirken, diger taraftan hicbir yere baglanamayan amansiz bir benlik arayisim vardi. Ikisi bir arada olmuyordu, o hengamede olebilirdim. Bir gun yine, huzurlu bir nefes almak icin savasmaya devam ediyordum. Lanet olasi bir huzursuzluk butun beyin hucrelerime sinmisti. Bir noktada umudum bile bitti, 22 yasimda artik bir daha mutlu olmayacagima ikna olmustum. Baska seyler de oluyordu hayatimda, bu cirkinlikle savasda yanimda buyuk bir destegim vardi. Ona omur boyu minnettar kalacagim. Yasamayi acisiz hale getirecek bir zihin hali yakalamaya calisirken, aylar gunler hatta bir 5 yil gecmisti. (4)
6. yil, master'in ikinci yili, hayatimdaki tek guzellikten kurtulup, sek mutsuzluga, kafa karisikligina, kendimi kandirmaya, bir yandan da doktora basvurularina konsantre oldugum o korkunc yil. Undergrad'in uzerine, ona yakisir bir sos oldu. O yil yas tutmak ve ozlemekle gecti. Benim icin cok degerli birinden vazgecmistim, bir gun aski deneyimlemek icin bunu yapmam gerektigini dusunuyordum. Asik olmak istiyordum. Masallarda anlatilan o duyguyu yasamadan olmek, bosuna yasamak olacakti. (5)
Amerika'ya gelip, uc ayin sonunda Brown'a transfer olduktan sonra, tam olarak 2007 Agustos ayinin son haftasinda bir mucize gerceklesti, bir anda olmasa da belki bir hafta icinde hissetme bicimim degisti. Gozlerimin gorme sekli degisti, renkler belirginlesti, esyalari farkeder oldum, hatta baktigim seylerin ardindaki ruhu hissetmeye basladim. Binalar, odalar, kapilar, duvarlar bile canlandi. Cok sevdigim odamin penceresinden gordugum manzara ile gercek manzaranin farkli olduguna emindim: disariya bakinca denize nazir beyaz bir ev goruyordum. Gunes isigi dolan turuncu/bej tonlarla doseli odamda, cenneti yasiyordum. Tek bir korkum vardi, bir anda buyulu arabamin bal kabagina donmesi. Mutluluga alismaktan ve bunun siradanlasmasindan korkuyordum, ama oyle olmadi. Her gun ve birkac yil boyunce cok mutlu olmaya devam ettim. Brown'dan ayrilirken, okul bahcesinin duvarlariyle bile onlara dokunarak ve onlari severek vedalastim. Onca acidan sonra, bu hediye nerden gelmisti...
Wednesday, June 12, 2024
Minicik,
ancak cok uyaranli cekirdek ailemiz icin bir gun cok iyi gecerken ertesi gun cok kotu olabiliyor. Sabahtan, evdeki kuru kimin ruh hali belirliyor diye dusunmeye basladim. Kocamdan supheleniyorum. Cocuk tamamen bizim ruh halimizden besleniyor, ben pozitif olmaya coktan niyetliyim, ama evimizin babasi icin mutluluk sartlarinin bir araya gelmesi daha zor. Boris mutluysa eger hepimiz mutluyuz, kesin... Bu sifreyi cozmem iyi oldu, artik gizli yonlendirmelerim olabilir.
Tuesday, June 4, 2024
Dile getirilemeyecek
kadar buyuk hayal kirikliklarini ortuyoruz, dikkatleri hayatimizdaki sevimli ayrintilara cekerken. Bu bahar bize iyi gelmedi, oglan yeni huylar gelistirdi, insani hayattan sogutan cinsten. Yapabilmem icin tam iyilik hali gerektiren islerin cogunu yapamiyorum, cunku o kadar iyi hissetmiyorum. Bebeyle 3 saatten fazla gecirince, sinirler darmaduman oluyor. Vahsi bir gucu ve kararliligi var, sadece bizim uzerimizde ve kotuye kullandigi. Aciklanamayacak duzeyde bir kaynak israfi, doga nasil buna musade edebilir...
Monday, June 3, 2024
Evde
insaat var. Bu hafta isi bitirme telasiyla, ustalar daha fazla calisiyor. Bugun, Jose son enerjisine kadar indir kaldir isleriyle ugrasirken, insanin ailesi icin bu kadar calisabilmesi icin onlari ne kadar cok seviyor olmasi gerektigini dusundum.
Bu aralar her yapilan isi sevgi ibaresi olarak goruyorum, Boris'in eve harcadigi her zerre emek gozumun onunde. Esim bize sevgisini evin ihtiyaclarini hatirlayarak gosterir, bitti dedigim seyin ilk alisveriste yerine konulmasini buyuk bir jest olarak gorurum. Annemin sevdigim bir lafi var "Her becerikli kadinin arkasinda onu destekleyen bir erkek vardir!" Bu sozu oyle icsellestirdim ki, neyi guzel yapssam arka plandaki destegi dusunur oldum.
Thursday, May 23, 2024
Donemin bitmesi
ile yaz okulunun baslamasi arasinda bir hafta vakit var. Yaz okulunun online gerceklesecegini ogrenince kendi rizamla ders vermek istedim. Evinin konforunda hergun 1 saat 20 dakika matematikle hașir neşir olmak cazip geldi. Temmuz basinda dersler bitince ise 5 haftalik gezi planimiz var, iki hafta Portekiz sonra Turkiye. Karamsar dusuncelere sureklenmemek ve anne-babalik deneyimimizin hayatimizin geri kalanini belirlememesi icin merkezi cocuktan almanin yollari bunlar. " High demand" cocuklar ileride "high reward" olur diye teselli olmak -belki de gerceklesmeyecek seyleri beklemek- yerine, gunu kazasiz belasiz kurtarmanin, o sirada verilen tavizleri de kontrol altinda tutmanin, akip giden hayatin icinden bir yudum huzur ve tat almanin pesindeyim. O kadar.
Wednesday, May 15, 2024
Genc Perelman
bazen gormek icin kafamizi kaldirmamiz lazim, su anda ofisimde ben bu satirlari yazarken o da fazla "umursayamadigi" icin kacirdigi final sinavini cozuyor. Derste kurallarin/teoremlerin ispatlari anlatmayi severim, matematik dersinde ispat olmayacak da ne olacak... Cogu ogrenci burun kivirir, takdir etmek surda dursun, ogretmeni topa tutar, dersi zorlastiriyor diye. Ama Genc Perelman yapmadigim ispatlari da yapar, bana gosterir. Anlamadigi seyler ona rahatsizlik verir, anlayarak kucuk adimlarla ilerlemeyi, biliyormuscasina kosmaya tercih eder. Bilmediklerini bilir ve onlar bir yuk gibi biner omzuna, o yuzden ogrenirken hafifler ama ogrendikce de iste bilmedigimiz tonlarca sey daha cikar karsimiza... Genc Perelman artik guvenli ellerde, taniyorum seni ve hissetme bicimini, biliyorum bu en zor yaslar, beynin kontrol edebileceginden cok daha buyuk hizda endiseler uretiyor, ama korkma sana yardim edebiliriz, biliyorum cok yalniz hissediyorsun ama yiktigin normlari sabirla insa edeceksin, icinde yasanilabilir hatta mutlu olunabilir bir denge mevcut, oldugunu bilmek ulasmana yardim edecek.
Tuesday, May 14, 2024
kayin aile
Yilin basindan beri vazo bos kalmadi, subatta sevgililer gunu, martta kadinlar gunu, nisan'da yildonumu, mayis'da anneler gunu ve dogum gunu derken cicek almak acisindan oldukca verimli gecti. Bu yil itibariyle ozel gunlerde kayin ailem direk whattsup'dan ulasip bir de hediye gondermeye baslayinca ailenin parcasi oldugumu hissetmeye basladim. Gecen yaz Turkiye'de beraber guzel vakit geciririrken aile olarak baglanmamiz tamamlandi. Ufak jestlerle karsilikli olarak birbirini dusunmek cok guzeldi. Denize giderken herkes icin simit almak, kayin pederin cocuk arabasini itmesi, sabah kayin validemin bir saat de olsa cocugu alip disari cikarmasi, evde yemeklerde bir araya gelmek...
Hayatin icindeki guzellikleri yakalamanin bir yolu da aile iliskilerine yatirim yapmak, anlari ozellestirmek. Esinin ailesine kucak acmak da tam boyle birsey, herkesi kusatacak bir aile sicakligi olusturmak. Bu yaz bunu dogal bir sekilde gerceklestirdik. Aslinda kayinvalide simartmayi severim, nasil kendi anneme zamaninda kalbimde cok buyuk yer verdiysem, benzer sefkati sevdigim kisinin annesine babasina da duymusumdur. Ozellikle annelere karsi daha baska bir ilgim olmustur, hatta iliskiler bitse bile bir zamanlar hayatimdaki ikinci anneye sevgim devam eder.
Thursday, May 2, 2024
Nisan
yilin en guzel mevsimi... bu defa biraz harcandi diylebilirim.
Yine de,
Bes yildir bos olan pencere onu saksilarina renk renk kadife cicekleri koydum, karsimizdaki agac manzarasi yesilin en korpe tonundayken, gordugumuz guzellikler taclansin diye camlari disaridan yikadim. Kucuk saban makinesiyle bahcenin otlar sicramis yerlerini surdum, yeni bir gul, yaban mersini, uzum ve bogurtlen tevekleri, birkac fide domates, patlican, biber ektim. Elimdeki capayla bolca yabani otun canina kiydim :) Birini kokunden kaldirip atip, yerine ozenle baska bir bitkiyi koyarken insan yapmakta oldugu eylemi sorguluyor...
Ay tam biterken, hayatimin icinde olan ama es gectigim guzelliklere yoneldim, kocami sevdim ve cok iyi geldi, ertesi gun yine sevdim :) bir anda evdeki hava degisti. Sevgi iki uçlu, kimin baslattigi muhim degil.
Nisan bitti.
Friday, April 26, 2024
Bu hafta iki defa ogrencilere karsi sinirlerime hakim olamadim, karsisindakinin zekasini yok sayarcasina girdikleri argumanlari kisisel algilamaya basladim, kendimi tutacak gucu bulamadim, ve saldirdim resmen. O kadar ki kendileri karsimda anlayisli kaldi.
Evden cikarken eslerini open erkekler, opmeyenlere gore ortalama 4 yil daha uzun yasiyormus. Erkeklerin evden ayrilirken kadinlarin hala evde oldugu zaman diliminden bir gozlem olsa. Bizim evde kimsenin kimseyi opecek hali yok, hele evden cikarken, ne alaka...
Evimizin babasini konferansa gonderdik, onun yoklugunda en cok gozumu korkutan sey bulasiklar, o yuzden aksam yemegi icin cocugu karsi tepeye restorana goturdum. Ben burger, oglan salca soslu makarna yedi. Hesap yanlis gelince, yan masayla hesaplarin karistigi ortaya cikti. Yine anne-ogul bizimle ayni yemekleri istemislerdi. Kadin samimi bir sekilde bizle konusmus, bizim oglanin sorularini sevecenlikle yanitlamisti. Demekki bizim siparisler kadar ucret odeyip gitmislerdi, icecekleri restoranin armagani olmus :)
Donus yolunda, oglan sinirlerimi ziplatmak icin cok defa tesebbus ettiyse de, sirf olay cikarmak icin sordugu sorulara kulaklarimi tikamayi basardim, aferin bana. Karanlik daha cokmemis, tepeden yola dogru inerken, ebeveynlik sacmaligi ile bu cennet hayattan mahrum kalisimiz geciyordu aklimdan- bir milyon yuz doksan katrilyonuncu kez. Hayatimdan bir seyi silecek olsam onun ne oldugunu biliyorum.
Bahar bu kez coskusuz geciyor...
Friday, April 12, 2024
Derin bir ozlem
Bir benlik yetmiyor, katman katman olmuslar birbirlerini incitmeden komsuca yasiyorlar zihnimde. Bazen ayni benlik bile ufacik bir bakis acisi zorlamasiyla bir eksenin en tepesinden en asagiya inebilmekte, ve tersi de mumkun. Manik depresiflik degil, zihne dair bambaska bir esneklik bu.
Boyle gerceklikler arasinda balerin gibi yatay ve dikey kaymalar yaparken evrenin bir sirri cozuluverir mi zihnimde? Tanrim gondermeyeceksen o sinyali, neden verdin bu dalga boyunu.
Asil sorun ne mi, oldurmeye kiyamadigim anilarin gereksiz yere yasattigi hisler. Ne mi diyor: Yas 40 oldu, sevimlice bir canli oldum, hircinligim, mutluluga tahammulsuzlugum gitti, sanki kaldigimiz yerden baslamanin tam zamani.
Thursday, April 4, 2024
Hayatimdaki tek huzursuzluk kaynagi cocugum, onu sevdigim kadar ona kizginim. Kafasi farkli calisiyor ve su ana kadar o minik kafasiyla sadece herkesin hayatini zorlastiracak sekilde davranmayi secti. Daha iyisini yapabilecekken, iradesiyle yanlisa gitti... Bu yil son care dua etmeye basladik, dua ederken bile Tanri'dan kendisi icin kotu seyler diliyor, boylesi daha eglenceli geliyor, hem kotulugun ona ne zarari var ki, anne -babasi dusunsun yeni gelecek sorunlari nasil cozeceklerini.
Ben de Tanri'ya bazen isleri kolaylastirmasi icin dua ediyorum bazen de basima astigi bu proje icin kufrediyorum. Caresiz bir durum, hayatta hic boyle koseye sikismamistim, akil fikir sahibi bir cocuk ama sahip oldugu enerjinin birsey donusmesi icin caba gostermesi lazim, buna ikna olmasi lazim, Anne baba olarak travmatize olmus durumdayiz, bu yasta bir cocuk nasil kendini bu kadar salabilir.
April 4, 2024
Thursday, March 28, 2024
Barisarak buyumek
Insan ne zaman vazgeciyor fazlaca kontrol etmekten, gencliginin guzel ve ince olma dayatmasindan. Kahvaltida krebin arasina bir kasik nutelleyi ozensizce atip uzerine koca bir muzu koyup dürüm yapiyorum. Cok lezzetli geliyor, sanki hayatimda ilk defa yemek yemek bu kadar zevkli. Sekiz sene once, -yani onceki hayatimda- is gorusmelerine giydigim pantolonu, dun okula gitmek icin giyindim. Zamaninda uzerimde bol olan o pantolonun dugmesi ancak kapandi. Buna icerlemedim, "dugmeyi kapatirken disariya yag fiskirmadi" diye sevindim, son zamanalrda aliskanlik haline getirdigim sabah pilatesi sayesinde -Moving with Nicole- kutle olarak buyumeyi sekilli kaslarla yapmisim. Iki kilo aldim diye sabah krebini yerken en azindan tatli olmayan bir secim yapabilirdim ama hayir, icimdeki ses bana dur demiyor artik. Yemek guzelse otur ye, bir zaman dilimi sorunsuzsa tadini cikar diyor.
Basit zevkleri arttirmali. Biliyorum insan hayattan zevk almayi birakinca basit zevkler ancak ki tiksinti yaratiyor, mutlu insanlar yuzeysel geliyor. Mutlulugun sirrini buyuk dusuncelerde ariyor insan. Ama aslinda kucuk seylerden buyuk zevkler alabildigimizde mutluyuzdur ve mutlu olmaya devam edecegizdir. Bazen pahalli ve asil zevkler ediniyor insan, mutluluga ulasmak icin buyuk bir mental efor sarfediyorsun, henuz cozulmemis bir problemi aliyorsun, cozmek icin herseyini veriyorsun ve sonunda belki cozuyorsun ve mutlu oluyorsum ama bil bakalim ne oldu, o kadar mutluluk icin cok fazla bedel odedin ve seni hayata ve kotu dusuncelere karsi koruyan gucunden kaybettin.
Thursday, March 21, 2024
Spring Break Day 4
Day 2' da American vatandasligima kavustum. Yemin toreninin gerceklesecegi salon nerdeyse doluydu, cogu kisi ailesi veya bir yakini ile gelmisti, ben ise tektim ve orda yalniz olmak bir yuk gibi ustume cokmustu. Biden'in tebrik mesajlari esliginde gozumden yaslar dokulmeye basladi. Haklisin baskan, bu gune kavusmak kolay olmadi. Yorgunluk, gozyasi olmus; hizlica vucudumu terketmeye kalkmisti. Bu halimle etraftaki neşenin ortasinda ancak ki cikintilik yapiyordum.
Day 3'de, evde cati degisiyordu. Bu ülkedeki sığınağımı güçlendirme zamani.
Day 4, yemeden icmeden sabahin köründe pasaport basvurusu icin postaneye gittim. Yikanmis paklanmis ve oylece evden disari atmistim kendimi. Postanede sirami beklerken cantamdan once kremi aldim ve zamanin asagi dogru cektigi derimi yukari dogru masaj yaparak nemlendirdim. Sonra gozluk bezine uzanip, gozlugumu temizledim, en son da sirt cantamda kalemlerin oldugu bolmeden kirmizi ruju cikarip aynaya ihtiyac duymadan bir guzel dudaklarimi renklendirdim, saclarimi ellerimle sekillendirdim. Sonra basvuru formunu cikarip eksik kalan son bir bilgiyi ekledim, gerekebilecek butun kartlari ve kimlikleri cebimde hazir ettim. Boylece yarim kalan hazirligimi bes dakikada tamamlandi ve huşu icinde beklemeye devam ettim. Butun islerim bitip kasada odemeleri yaparken, randevu saatiminden bir saat once geldigimi ogrendim. Boyle bir sabirsizlikla bekliyormusum bu pasaportu.
Tuesday, March 19, 2024
Spring Break Day 2
Koca bir hafta, baharin arefesinde, yasa yasayabildigin kadar. ..
Herseyin azi kiymetli, zamanin da. Bahar tatili, Bilkent'te ogrenciyken hayatima girdi. Ankara'nin gunes altinda sicak, golgede ve ic mekanda fazla serin oldugu haftalar. Ucuncu sinif olsa gerek, bir bahar tatilini yatagin icinde koca bir Maeve Bincy kitabi okuyarak bitirmistim. Yillar sonra internet sayesinde izini buldugum ortaokul hazirlik sinifindan arkadasim Burcu' nun yazari tavsiyesi ile merak edip bu kitabini secmistim. Kitabi, akici olusu (ozellikle sonrasini merak ettirmesi ile) ama son ceyrekte hikayenin gereksizce uzatildigi hissini yasatmasiyla hatirliyorum. Koca tatili yemisti bir kitap, ve buna degecek kalitede degildi. Tek guzel tarafi ise aktivitenin butunselligi idi, ve o koca zamanin tek bir amaca hizmet edisi ve boylece anilarima yerlesebilmesiydi. Yesil uzerine koca mavi nazar boncuklari olan nevresim vardi uzerimde, ve kokusu hala burnumda bir Mart ayinin taze havasi ve ona eslik eden gizemli aksam ustu. Her mevsimin bir hissi var, ozellikle bahar baslarken aksamlar anlamadigimiz bir dilde hikayeler fisildar, biraz daha dinlersem kesin anlayacagim diye kulak kesilirsin ama nafile. Sessizligi dinlerken, delilige bir adim daha yaklasir insan bu gunlerde.
Monday, March 18, 2024
Spring break day 1.
Bu hafta "spring break", benim icin de "self-care" haftasi. O yuzden gecenin bir vakti yari uyur vaziyette kafamda kelimeler ucusurken, kurdugum cumleler anlamli oldu mu stresiyle yazmak yerine, sabah sevismesi niyetiyle, taze kafayla geldim.
Anilarimi cok seviyorum, iki dakika bos kalsam zamanin icinde anilarla sorfe cikarim. Meger bu da kafamin calisma bicimiyle ilgiliymis, oglanin surekli yasanmisliklarla, duyduklari ve gordukleriyle mesgul olusu sayesinde kendime dair ogrendigim yeni bir bilgi de bu olayin fizyolojik boyutu oldu. Dusunceden, gormekten, hissetmekten zevk almak, ve yeni birseyler olmadiginda anilari ziyaret edip onun uzerinden yeniden yeniden hissetmek... bizim yaptigimiz tam da bu.
Olgun yasimizda, iyi hissedecek sekilde bakabilmeyi hakkiyla ogrenmis, pratik etmis ve hattta aliskanik haline getirmisken, hislerle dans ediyorum. Huzur icinde pencereden disariya bakiyorum, dusunceyi ozgur birakiyorum, cunku artik tepelere cikma, yol alma kaygisi yok. Cicekli yollardan, yeni manzaralar icin yurumenin derdinde. Anilar zihnimde, bir bebegin agzindaki emzik gibi...
Sunday, March 17, 2024
Ruhsal hastaliklar
hassas ruhlar icin kacinilmaz bir son. son yillarda kaybolan hassasiyetlerim ve sonunda ruhsal ve fiziksel olarak bir domuz gibi guclu olsum uzerine cok guzellemeler yaptim. Lakin hayat gecmisi bir kez daha gozden gecirme ve kendini daha iyi anlama sansi verdi. Megerse ben insan degilmisim dostlar, yetenek sandigim seyler kafa yapimin bir sonucu, buyuk basari gostermedigim alanlarda kaytarisim ise konuyu dagitabilme gucumdenmis. Artik nerden gorursem taniyorum aykiri kafalari. Aykiri olmayanlar icin ise diyecek hicbirseyim yok, savaslar ve dunyadaki acilar ancak ki onlar yuzunden olsa gerek, cunku bizim gibilere kalsa dunya cok daha bariscil, adil ve sessiz-sakin bir yer olurdu.
Saturday, February 24, 2024
Dogmamis cocuk
Cakir gozlu, beyaz tenli, dalgali siyah sacli, sakin ve utangac cocuk... Yoksun ama hayalimin bir kosesine yillar once yerlesmissin ve neden bilmem olmadik zamanlarda aklima geliyorsun. Bir ogleden sonra, mevsim belki kis, hatta belki subat ayi, gunes yavas yavas alcalirken, evin kapisi aciliyor, sen icerdesin ben disarida, ve o kapinin arkasinda beni bekliyorsun. Yuzun sitemkar, sessizce birseyler mirildaniyorsun. Dort yasindasin, hep dort yasindaydin. Birbirimize biraz mesafeliyiz, belki hic gercekten kucaklasamadigimiz icin. Ama ahh evlad, annenim iste...
Feb 24, 2024
Thursday, February 15, 2024
iyilik, guzellik
14 Subat 2024, Ailece sevgililer gununu kutladik. Okuldaki kutlamalar, ust uste gelen hediye seker ve cikolatalar oglanin modunu zaten yukseltmisti, ve onun etkisiyle gunun geri kalanini da guzel gecirdigimiz nadir ozel gunlerden biriydi.
Aksam hep beraber yuruyuse ciktiktan sonra eve gelip hizlica yemek hazirligina koyuldum. O kosturmacanin ardindan masada beraber oturup uzun uzun yemek yedik. Su aralar aile saadetini en yogun (ve yine nadir) hissettigimiz anlar herkesin nese icinde sofrada gecirdigi zamanlar.
Aile olmak, iki yetiskinin birbirine es olmasinin cok otesinde. Ailenin surekliligi icin gosterilen her caba takdir ediliyor, belki esler olarak birbirimizin yuzune bakmaya vaktimiz olmuyor ama biri yemek sofraya konsun diye, digeri aksam mutfak toplansin diye kostururken, affoluyor eksikler. Eskiden olsa gozlerim kusur arardi, karsimdakinin sevgisini/samimiyetini surekli sorgulardim. Simdilerde (uzun yillardir) boyle lukslerim yok, tek sansim elimdeki guzellikleri gorebilmek ve onlara sahip cikmak.
Hayata karsi tutumum da tarihsel en olgun seviyesinde. Cozmek zorunda oldugumuz aktif bir problem olmadigi surece kaygiya kapilmiyorum. Kayginin dibine vurduktan sonra gerceklesti bu tutum. Beynimim yanlis calisan bir merkezi daha kendini yemek uzerinden feshetti. Huzur....
Sunday, February 11, 2024
Bir zamanlar
Eski yazilara bakarken, 2013 ocak ayinda kisa sureligine konferans icin San Diego'ya gidisimi hatirladim. San Diego'nun ilik ruzgarlarinda ruhum gidiklanmis ve kalbimin acittigi bir gece haric sadece guzel deneyimlerle ayrilmistim bu okyanus sehrinden. En belirgin ani olarak, Balboa parkinda cennette oldugum hissini yasadigimi biliyorum. Kutsal kitaplarin anlattigi, o cok guzel ve insana sadece huzur veren yeri dunyada deneyimlemistim, ve o ani yasarken istemsizce o mekani cennet ile bagdastirmistim.
Kisin ortasinda, sicak bir iklime isinlaninca bana hep olagandisi seyler olmustur. 2010 Mart'inda Arizona'ya konferansa gitmistim. Kuzey'in soğuğundan, çölün sicagina inince havalaninda yuzumu yalayan tatli ve sicacik hosgeldinden sonra ertesi gun hem matematik sarhoslugu hem yaz havasi derken, artik dümenin basinda degildim. O aksam konferans salonunda bir calismadan sonra masada Ar.'nin sohbetini dinledim, ne afacan bir cocuk, gozleri parliyor, once ablaca hislerle sevimli buluyorum o halini, "cute genius" cok guzel konusuyor ve anlatacak ne cok seyi var. Ertesi gun ogle yemegine gidiyoruz grup olarak ve Ar.'da var gurupta, cikista kapiyi gecmem icin tutuyor ve bana capkin bir bakis atiyor, aman allahim, seni bacaksiz! O andan sonra, onun gozu benim ustumde, benim gozum de onda. Gunun aksaminda kampüsun sessiz bir kosesinde bir bank'in uzerinde aksam ruzgarlari esliginde oturuken artik ikimiz de cok aşığız. O anlatiyor ben dinliyorum, ben anlatiyorum o dinliyor, ama konusmamizin tek sebebi birbirimizi daha cok anlamak, hissetmek ve daha da aşik olmak. Işe yarıyor. Konferansin iki gunu daha var, ve biz sadece el ele, Göz göze, dudak dudaga... Bir kac hafta sonra bahar tatili olacak ve ben onu ziyarete gidecegim diye anlasiyoruz, boylece dönuş kolaylașiyor. Hayatimda ilk defa böylesi karsilikli ve yoğun bir romantik his yasiyorum. Sonra yazismalarimiz ve gorusmelerimiz devam ediyor, yani bir sure...
2013 San Diego'da bir aksam arkadaslarla yemege gittigimizde Ar. ile karsilasiyorum. O da konferansa gelmis ve onu gorunce kalbim sıkışıyor, sonucta ona karsi hissettigim guzel hisler kaybolacak seyler degillerdi. Onu gordugume cok memnunum, biraz mesafeli konusuyoruz ama ikimiz de dostca birbirimizi incitmemeye ozen gostererek. Gecenin bitiminde, cok fazla yiyecek ismarlamisiz ve kalanlardan bitkisel olanlari kahvalti'da yemesi icin onun icin paketliyorum. (Ben sevgimi en kolay yoldan yemekle gosteririm, eger birini seversem onun karnini dusunurum :) bu hep boyledir). Son bir sevkat parcasiyla ona hislerimi gostermis oluyorum ve geceyi bitiriyoruz. Herkes oteline dogru ayriliyor ve o son gorusme oluyor.
Friday, February 2, 2024
Cuma en sevdigim gün, önünde biraz olsun özgürlük oldugu icin. Babamin karli bir Cuma gunu hayattan kopusu, ne Cuma gününe ne de taze yagan kara küstürdü beni. Çünkü güzel seyleri ve özgürlük hissini Tanri'dan bile cok severim, daha dogrusu Tanri'yi bunlar icin severim diyelim, ve yasadigim kötü seylerin sevdigim iyi seyleri öldürmesine izin verecek kadar saf degilim.
Babam o cocuk yasimda öldügünde, iki secenegim vardi. Ya basima gelen kotu seylerin beni tanimlamasina izin verecektim, ya da....Acinin beni kusatip daha da büyümesine izin vermedim, onun yerine kendimi büyüterek acîyî kücülttüm. Babam gittiginde cok garip seyler oldu zihnimde. Ondan once, icimde neye donusecegini bilmeyen bir bulut vardi, kafasi karisik, hayat dolu, iyimser, rengarenk bir seydi, memleketin kirac topraginin kahverengisi ve kayisi bahcelerinin yesili ile animsadigim bir renk cümbüsü. Gri gomlegini ve kahverengi takimini heryere uniforma gibi giyen, kahverengi gozluklu o gobegi tombis babam gidince, cocuk olma hakkim da bitti. Ufak tefek seylere üzüldügümde yanina gidip derdimi anlatacagim, cocukca sizlanacagim o insan artik olmadiginda, incitebilecek herseye kapadim kendimi. Taziyenin üçüncü gunu ders kitabimi actim ve 3 yil boyunca kafami kaldirmadim. O kucuk sehrin icindeki hayata karismadan bir perdenin arkasinda yetiskin ruhlu bir cocuk olarak etrafimi izledim, ögrenerek kendimi özgürlestirdim.
Monday, January 29, 2024
Iki saat ust uste dersten sonra saat 12'de ofise girip kapiyi kapatinca, 6m2 odada dunya ayaklarimin altina serilmiscesine ozgur hissediyorum. Bana ait bir saat , bana ait bir oda, ve yapabilecegim tek sey kendimle basbasa kalmak, sevdigim bir kac seyi okumak, biraz internet sörfü yapmak.
En sevdigim sey de dönem sonu dersler bitince ivir zivir seyler icin ofice gelmek durumunda kaldigim gunler. Kutlama bahanesiyle asistanlarla yemege cikiyorum, ofice donunce bir taraftan is yaparken, kucuk oda icin kocaman kalan pencereden giren gunese yüzümü bolca öptürüyorum :) bundan daha keyifli ne olabilir. Bu gunlerin sayisi bir ikiyi gecmiyor, ve evet az olduklari icin bu kadar degerliler.
Jan 29, 2024
Wednesday, January 24, 2024
Ikinci donemin ilk gunuydu
Donemin en heyecanli gunu, ilk gun. 250'den fazla yeni ogrenci ve onlarda derse karsi olumlu bir izlenim birakma kaygisi... Uc sinifimda da konusurken hissettigim enerji patlamasina ben de sasirdim, buna gucum oldugunu dusunmuyordum. Dersler bittikten sonra aceleyle eve donmek yerine faculty meeting'e katildim, amac etrafimdaki dunyayla baglantilarimi tekrar kurmak. Onceden seminerleri kacirmazdim, hatta cocuk bir yasindayken arabanin olmadigi bir gun, sadece bir konusmaya katilabilmek icin okula shuttle ile gidip donmeyi goze almis, 6 saatimi yolda harcamistim. Nasil bir kararlilikmis. Hayat sartlari bu heveslerimden yavasca elimi cekmeme sebep olmus.
Is gunumu bitirip saat 5'e dogru park yerine yururken cok iyi hissediyordum. Hava gecenki gunler kadar soguk degildi, dolu dolu icime cekebiliyordum ve donemin ilk gununun altindan kalkmis olmanin gururu ve evin disindada isler yapabilen tarafimin farkindaligi ile tatli bir his cumbusunun icine dusmustum. Marathon havasinda gececek bir 16 hafta onumuzde.
Friday, January 19, 2024
Dis guzellik
bu gece yarisi 10 dakikayi zihnimdeki karmasayi cumlelere indirgemeye vermek istiyorum. Dusunmeye vaktim yok, basladigim dusuncenin devami gelemiyor. zihnim baslanmis ama bir turlu karara baglanamamis hislerle dolu.
1. Yaslilik etkilerini gostermeye basladi. Saclarimdaki aklar yeni degil ama yuzumde hafif hafif gevseyen deriler yeni. Gencken "guzel yaslanacaksin" yorumunu birkac defa farkli kaynaklardan duydugum olmustu. Erkeklerin kadinlara bu tur bir yaslandirma simulasyonu yaptigini ogrenmis oldum boylece. O gunden beri de nasil yaslanacagimi merak eder oldum. Yuzume gulumseme ilistiremedigim zamanlar korkunc gorunuyorum. Ama eger moralim iyiyse, agzim ve gozum bambaska bir sekil aliyor, ustume bir de siyah bir bluz giymissem, yuzum altin rengi bir basak gibi isik saciyor. Mutlu olabildigim surece yaslanmayla derdim olmayacak, ve guzellesmek adina cirkinlestiren hicbir estetik operasyondan medet ummaya kalkmayacagim (soz). Not: Guzellik bir gulumsemeye bakiyor.
2. Disi kusluk da diger gorevim. Birinci olarak anayim, ikincil olarak evin hanimi. Birinden firsat buldukce digerine kosuyorum, severek, dusunmeden. Bazen bahceye yetisiyorum, bazen ev islerine, mutemediyen yemeklere. Iyi olmaya calistigim bir alan degil bu, dogal akisinda icimden geldigi gibi.
Sunday, January 7, 2024
Yeni yila girmeden once 2024 icin hedefler listesi yapmadim, firsat olmadi. Ama hedef koyup, hedefe giden yolu sekillendirmek icin beyin mesaisi yapmak, hedefe ulasmanin buyuk bir kismi, bunu ilk duydugumda inanmamistim, ama yaptim ve oldu, ordan biliyorum.
2014 yili Turkiye'de aradigimi bulamamisim ve gelismis ulke ozlemindeyim. Is yerinde, egitimi hatta hayat deneyimi seyircinin cok daha altinda oldugunu tahmin ettitgim kisisel gelisim egitmenleri, hizli okuma kursunun devami olarak yeni bir "mucize" egzersiz paylasiyorlar. Gerceklestirmek istediginiz bir hayalinizi yazin, sonra ne kadar sure icinde gerecklesebilecegini, bunun icin atilmasi gereken adimlari mumkun olan en ince detayina kadar dusunun ve yazin diyorlar. Once zorlaniyorum, kafam cok karisik, hangi hayale tutunsam, bir suru ihtimal var: buluyorum, hedef Turkiye'den gitmek. Peki nasil olacak? Bir yil icinde Jean Monnet bursunu kazanip Ingiltere'ye gidecegim. Peki detaylar, once istatistik alaninda okullara ve bursa basvuru yapacagim, Mart'ta burs sinavina hazirlanacagim ve bursu aldigim kabullerle birlestirecegim. Ve tam da boyle oluyor. O bir yil icinde baska ihtimallere de yatirim yapiyorum ama hicbirine bu cizip-yazdigim kadar degil, ve hicbiri gerceklesmiyor, sadece Jean Monnet eksenli olan gerceklesiyor.
Onemli olan istemek, isteyebildikten sonra herseyi gerceklestirmek mumkun. Keske zihnimiz bu kadar karisik olmasa ve daha guzel isteyebilsek.