Cuma en sevdigim gün, önünde biraz olsun özgürlük oldugu icin. Babamin karli bir Cuma gunu hayattan kopusu, ne Cuma gününe ne de taze yagan kara küstürdü beni. Çünkü güzel seyleri ve özgürlük hissini Tanri'dan bile cok severim, daha dogrusu Tanri'yi bunlar icin severim diyelim, ve yasadigim kötü seylerin sevdigim iyi seyleri öldürmesine izin verecek kadar saf degilim.
Babam o cocuk yasimda öldügünde, iki secenegim vardi. Ya basima gelen kotu seylerin beni tanimlamasina izin verecektim, ya da....Acinin beni kusatip daha da büyümesine izin vermedim, onun yerine kendimi büyüterek acîyî kücülttüm. Babam gittiginde cok garip seyler oldu zihnimde. Ondan once, icimde neye donusecegini bilmeyen bir bulut vardi, kafasi karisik, hayat dolu, iyimser, rengarenk bir seydi, memleketin kirac topraginin kahverengisi ve kayisi bahcelerinin yesili ile animsadigim bir renk cümbüsü. Gri gomlegini ve kahverengi takimini heryere uniforma gibi giyen, kahverengi gozluklu o gobegi tombis babam gidince, cocuk olma hakkim da bitti. Ufak tefek seylere üzüldügümde yanina gidip derdimi anlatacagim, cocukca sizlanacagim o insan artik olmadiginda, incitebilecek herseye kapadim kendimi. Taziyenin üçüncü gunu ders kitabimi actim ve 3 yil boyunca kafami kaldirmadim. O kucuk sehrin icindeki hayata karismadan bir perdenin arkasinda yetiskin ruhlu bir cocuk olarak etrafimi izledim, ögrenerek kendimi özgürlestirdim.
No comments:
Post a Comment