belki kotu beslenmekten belki kendine cok ozen gostermiyor olmaktan, sivilceden daha derince, gozun hemen altindaki hassas yere yerlesmis yara goruntusu ve ona eslik eden bir iki sivilce, kikirdagi hafif yamuk biraz da kalkikca burnu, kucuk fakat olanca cekik gozleri, fazla zayif bedeni ve hafif kambur durusu , alninin ust kisminda her yone sacilmis, daginik ve zayif acik kahverengi saclarini farketmezdim eger ona bu kadar dikkatli bakmasaydim. Hatta odasina E.'yi sormaya gidip de bulamadigimda, onun dedigine gore, "tanistigimizi hatirlamiyorum, ben..." demesem onunla tanismazdik ve ben sadece kendi dunyasinda bir matematikciyi tanimadim diye dusunerek hic uzulmezdim, ta ki aksam yemegi icin disari cikmayi dusunup dusunmedigimi sorup benim ise kibarliktan, "evet neden olmasin" dememe kalmasaydi isler. Sokakta gezisimiz, Ren kenarinda Turk restoraninda aldigimiz durumlerimizi yememiz, donuste tiyatro salonunda oyunlara ve dans gosterilerininin tarihlerine bakmamiz, karnimizi doyurmus olmamiza ragmen meraktan ve kesfetme arzusuyla "delicatessen" diye duydugum ancak yerinden emin olmadigim dukkani aramamiz, o sirada ayni isme sahip filmeden baslayarak Fransiz sinemasindan konusmamiz, onun bana en son okudugu kitabi hararetle anlatisi, benim bir suredir kitap okumadigimi soylemem, evrenden, uzaydan, karadeliklerden bilimsel ve bilim kurgu boyutunda konusmalarimiz, bir sise sarap alip enstitudeki sehrin merkezini seyreden balkonun yolunu tutusunuz, aksam ruzgarinda yururken onun bana dogru hafifcee egilerek, ince ince, dogru telafuz ettirmek icin tekrar ettigi Almanca ya da Fransizca sozcukler ve o sirada yuzundeki titiz ve kararli ifade geceye dair aklimda kalanlar...
No comments:
Post a Comment