Wednesday, June 24, 2015

San Paul Cathedral'da, Haydn'in Creation'ini

dinlerken gunun son hesaplarini yapiyordum zihnimde: patron ne demisti, herkes calisirken 7 olunca ofisten ayrilmam yanlis miydi vs  tarzi muhasebelerle aksam etkinligini sabote ediyordum. Bir yandan da, muzik akustigi iyi olmasa da icerinin ihtisaminda, estetik duskunlugum utanmadan sikilmadan ortaya cikiyordu ve mekanin icinde huzur buluyordum. Oglen, Stoke Newington'dan 149 otobusu ile asagi inerken normal hayattan kopus adina teklikeli bir adimi atmis oldugumu anladim. Ic dunyalarini bilmesem de ustunden basindan estetik akan insanlara, yuksek teknoloji ile donatilmis gicir binalara, spot lambalarla apayri dunyaya cevrilmis dukkanlarla sarilmis is muhitime cok erken alisip, hepsini normallestirmistim gozumde. Normallik hizla sinif atlamisti, ve bu tehlikeli bir durumdu.
Ayak uydurmaya basladigim hayatin temini icin isimi kollamam lazimdi, ve bugun  sehir bana surekli olarak bu mesaji veriyordu.
Ayrica iste yasadigim sorunlarin bir aciklamasi vardi: Onumuzde uzun bir yaz varken, kasvetli bir sonbahari dusunduren onceki gunun yagmurlu ve fazla serin Londra sabahiydi; Neseli baslayan sabah mesaime ragmen, gunes alip basini ofisten ote yana giderken umutsuzluga kapilmama sebep olan ise robotlari dile getiren Eman.' in bunaldigi programlama sorularima verdigi ve vermedigi kibar(!) cevaplardi. Bugun ise Primrose Street' den ana yolun tanidik olmadigim gorkemli binalara bakan bir tarafindan disci randevuma gitmek uzre ogle gunesi altinda otobusu beklerken  bu sehri ne kadar sevdigimi hatirladim yine, ve onun icin degerdi.

No comments: