Monday, January 13, 2025

Canim kardesim

 En buyuk agabeyim ile aramizda  8 yas var, ondan sonra iki agabeyim ve ben 4 yil icinde ardisira dogmusuz, yas farki az olunca ikisine de ismiyle hitap ettim, son yillarda ise ucumuz birbirimize "canim kardesim" diye hitap ediyoruz, hem de hissederek. Konusmalarimizi "seni seviyorum" diyerek bitiriyoruz, hem de hissederek. 

Cocukken erkekler birbiriyle takilirdi. Kucuk canim kardesim ile kavaklikta basbasa piknik yaptigimiz, onun agacin tepesinde ikimiz icin erik topladigi  zamanlar disinda  beraber hatirlanasi anilarimiz yok. O zamanlar,  ortanca  abimden ise sıklıkla  nefret ederdim, dunyadan birini silip atma sansi olsa oyum canim kardesim Ali Riza'ya olurdu. Huysuz, cigirtkan, etrafina verdigi rahtsizligin farkinda bile olmadan surekli olay cikaran bir cocuktu. Aman tanrim, o cocuk bir 10 yil icinde nasil buyudu ve dunyanin en duygusal en dusunceli innsani oldu, hayatin mucizesi bu olsa gerek.  20'li yaslarimizda Ali Riza ile cok yakindik, ikimiz de ayni yil okul icin memleketten Ankara'ya gelmistik, onun universitesinde kutuphanede yan yana ders calistigimiz gun aklimda, huzursuz yatili gunlerimin icinde huzurlu birkac saatti. 

Biraz daha zaman gecti,  buyuk ve kucuk abiler evlenip gidince geriye 3 kisilik bir grup olarak kaldik,  canim kardesim herseyi beraber yapmak isterdi, tatillerini bana gore ayarlardi, alisverise beraber cikardik, begendikleriminin ucretini israrla kendisi oderdi.  Bana sevgisi ve hayranligi oyle buyuktu ki,  kardesi oldugum icin arada soylenirdi  :)  Aile baglari onun icin cok onemliydi, ben ise henuz o olgunlukta degildim o yuzden onun sevgisine ayni coskuyla karsilik veremezdim.  

Bilkent'in son yili, yasgunumde surpriz yapip  annemle okula gelmislerdi, Ankara'da son aylarimdi. Tepedeki cimenlikte oturmustuk, herkesin yuzunde bir gulumseme...Ezel Hoca adeti oldugu uzere fotograf makinesi ile  o gulumsemeleri  tarihe kaydetmisti.  Yesil cimlerin ustunde,  mavi gokyuzu  tepemizde, annem ve ben tesaduf acik yesil renklerde bluz giymisiz,  Ali Riza ise acik mavi bir t-shirt, doga ile uyum icindeyiz, yuzumuzde bir rahatlik, guclu bir gulumseme, seviyoruz ve seviliyoruz. 

Thursday, January 9, 2025

babaligin kimyasi

 Costco'nun otoparkinda 50'li yaslarinda irice bir baba toptan satin aldigi yieyecekleri ve icecekleri bir cirpida kaldirip pat -küt arabasinin bagajina dolduruyor. Pantolonu biraz asagi dusmus, poposunun catali gorunuyor, arkasindan zevkle boylesi adanmislikla is yapan birini gozlemliyorum, tanidik bir hali var.  Yanindaki cocugun boyundan  en az 18-19 yillik baba oldugu belli,  kendinden vazgecmis, su anda hicbirsey sorgulayacak hali yok, onun yerine ben sorguluyorum, yazik degil mi ya sana!

Bizim evde bunun her aksam bulasiklari toparlayan, sabah bulasik makinesini bosaltan, market alisverisi yapan, kar yaginca kar küreyen (ve daha onlarca is yapan) modeli var, 

Buyuk yengemde, elinden butun ev isleri gelen modeli...

Tamam biz anayiz da sizi ne tutuyor aile birliginin icinde?

gercek olan

 hangisi, dün sikayet ettigim hayatim mi, bugun yine var gucumle ve umutla koșturdugum mu? ustelik dunden bugune hayata dair degisen birsey yokken. 

Bu  gereksiz coskunun kaynagini buldum, "annelik"!  Doganin oyuncagi oldugumuzun farkindayim, herseyi birakip ozgurlugune kacmak varken, kalkip lavabo ovalamanin, kek cirpmanin sebebi ne olabilir? Cevap: Ailemize daha iyi hizmet verebilmemizi saglayan "annelik coskusu".  Bizi, icinde kole oldugumuz hayatta mutlu oldugumuza ikna eden duygu,

 Bazi gunler o  cosku yerinde olmadiginda ise  sistem fena kilitleniyor. Neyse ki guzel bir uykudan sonra, hersey harikaymis ve daha da harika olacakmis inanciyla kaldigimiz yerden devam... 

Analigin kimyasinin arastirilmasi lazim. 

Tuesday, January 7, 2025

iki yaz

 once rastgele bir kararla  Turkiye gezimizin iki haftasini  Cesme, Dalyan'da gecirmistik. Tepedeki evin manzarasi fena degildi ama evin ici ile kiralama sitesindeki resimler kesinlikle ortusmuyordu: karanlik bir giris katiydi. Ön kisimdaki penceler, arkaya uzanan evin geri kalanini aydinlatamiyordu ve bu kisimlar rutubet kokuyordu. Ev sahibi artik kullanmadigi ama atmaya da kiyamadigi eski esyalari buraya yigmisti, esyalarin birbiriyle uyumu olmadigi gibi, ortamin butun enerjisini yutuyorlardi. Evin oldugu sokak ise fazlaca sessizdi, tam karsidaki iki devasa yazlikta in-cin top oynuyordu, kimbilir zengin sahipleri ne zaman vazgecmislerdi buraya her yaz gorev icabi gelmekten.

Bu bunaltici evde,  ne oldugu belli olmayan kafa karistirici kasabada ne isimiz vardi? boyle pismanlik anlarinda ruhumun üstune karabasan oturur ve ordaki zamanin cogu o karabasanla birlikte gecti.  Mesela, arka sokakta bir balikciya oturup hizlica karnimizi doyurmus omanin derdindeyken, Bim ya da Sok marketten taze meyve/sebze ne bulabilirsek alip, elimizde posetlerle tepeyi tirmanirken ve bir gunun daha bitisiyle avundugumuz anda...

Dalyan'a gelisimizin ilk gunu, ogleden sonraydi. Oglan buyukce bir porsiyon makarna yemisti ki, ogurmeye basladi, hizla bahceye cikardim, maalesef yediklerini cikardi ve o sira zayif siyah bir kedi belirdi, agresif bir sekilde miyavliyordu,  taze kusulmus makarnaya oyle bir saldirdi ki ne yaptiysak uzaklastiramadik. Biliyorsunuz kotu seyleri anlatma becerim yok, ama oyle travmatik bir andi.  

O kasabayi bir turlu sevemedik,  gunduz sicaktan soylenerek plaja yuruyerek gider- gelir, aksamlari limana inerdik, ancak ki o zaman ultra-luks yazliklarin cocuklariyla kasabanin ulta-fakir cocuklarini ayni parkta oynarken gorurduk. Ebeveynligimizin depresif gunleriydi, kasaba bunaticiydi, ve sokak hayvanlari cok acti. O siyak kediyi hergun beslememize ragmen acligi ve agresifligi gecmedi. Bizi masada gordugu an hizla gelir tehditkar sekilde miyavlar,  ortaliga bolca aksirirarak hayatimizi daha da zorlastirirdi.