Friday, July 31, 2015
Londra standartlarinda yayla gibi bir odam var. Tuvalet ve banyodaki yogun umumiyet hali, ayrica bulasiklari biriktirme huyumla ortak mutfak mantigi birlesmese de yeni yerimde huzurluyum. Koreli iki ev arkadasim ve Andy ile kalin bir tabaka kir kapli yerleri paylasirken kimsenin bir digerine zarari yok. Sabah, tuvaleti ve banyoyu bos bulup butun islerini halleettikten sonra bir zafer kazanmis hissi yasamak da komunal hayatin yeni bir getirisi. Biraz zorlasa da burayi evim olarak gorebilecegimi dusunuyorum. Ozellikle memleketini gozden cikarmis olduktan sonra burayi evim yapmaktan baska care de yok.
Tuesday, July 28, 2015
Zaman hizli geciyor, bahara dogru evi saran fareler tasinmak uzre yerinden kaldirilan valizlerin altindan kurumus halde orta cikiyor. Birakip gidecekken burda yasanmisliklarin bir kismi daha da belirginlesiyor. Kis tatilinde saglam bir gezmenin ardindan bir aksam vakti eve huzur icinde, gule oynaya gelince farelerce delinmis cop torbasinin hafizama kazidigi gun var mesela. Hersey muhtesemken minicik bir kusurun olusturdugu buyuk hayal kirikligi vardi o zaman, simdi ise yine guzel hatirliyorum o gunu. Bir de Kings Cross'daki kurtlu evdeki tavan kati odamdan tasinmak uzre bu eve ilk defa alici gozuyle bakmaya geldigimde evin guzelligi, koca camlari, sade ve temiz banyosu karsisinda nasil sasirip kaldigimi hatirliyorum. Artik gitme vakti, daha guzel anilar umuduyla, yeni yerlere...
Sunday, July 19, 2015
Bir pazar sabahi, makinadan islaga yakin cikan camasirlar askida; ben ise salas yatagin uzerinde --kendini yaymis bir sekilde, birimiz gunesle, otekimiz zamanla toparlanmayi bekliyor, ve sabirla. Sabir ise sadece yorgunluktan, daha az yorgun olsak emin olun hic beklemez baska dertler acardik basimiza. Parkta kosardim, belki biraz tez yazar-biraz form doldururdum, telefonla aranacak yerleri arardim. Ama yok...
Saturday, July 18, 2015
Preslenmis yorgunluklarla beraber, ardi sira birbirini kovalayan dusunceler/hisler bir daha ulasilmamak uzre katman katman kecelesen hayatin icinde kayboluyor. Bu durumdan endise ediyorum,cunku uzerine dusunulmemis, hesabi yapilmamis, fidyesi verilmemis her hissiyatin intikami aci oluyor. Ancak simdiki hayat bicimim bunu mumkun kilmiyor. Bir taraftan da duygular teferruat diyorum:Hayat henuz kotu surpsizlerini yapmamisken, sevdiklerimiz saglikli iken yorgunluklarla ya da daha fazlasi icin beklentilerle mutlulugu golgelememek lazim, bunu cok iyi biliyorum; o yuzden dusunce egzersizleri yapiyorum: butun sartlar ayni iken, en kotu iluzyonlara kapildigimda var olanlarin varligina tutunup saglikli olana ulasabilecek miyim diye.
Thursday, July 16, 2015
Kolelik boyutunda calisiyorum, ilerde rahat etme mantigi ile yasadigimiz butun gunleri cabalayarak, akintiya kurek cekerek gecirmisiz. Halen rahat edemedik ama eminim, su gunlerin sonunda rahatlik var, neden mi? her alanda zordan kolaya giden bir hayatim var, once turlu zorlugu kesfetmek ve mucadeleyi vermekle baslayip sonra daha az zoruna gecip keyif yapmak uzre bir dinamik sistemin icinde oldugumu onayliyor, yasanmisliklar. Ornekler vererek seni aglatmak istemiyorum! O yuzden inaniyorum ki bundan sonraki isimde cok rahat edecegim.
Monday, July 13, 2015
Demetevler'in ruhumda actigi travmadan sonra fakir mahallesi fobisi olusmus ki gocmen mahallesine tasinamadim, yani evsizim yine. Tam konsantrasyon iste gecirdigim her verimli gun, o kadar saatten sonra aksam eve bitmemis enerji ile donmek, gunlerinin suyunu sikarcasina yasamak ozguven patlamasina sebep oluyor. Bunun fazlasi da iyi degil biliyorum ama, oldugum seyin sevdigim sey olusu buyuk sey! cok emeklerle oldu, onu da bir daha soylemeden gecemiyorum. Cok calistim ve bitmedi.
Saturday, July 11, 2015
Haftasonu ne kadar iyi geldi, bir gun olsun dinlenmek hastalikli bakis acisindan uzaklasmaya yetti. Ve ustelik bunun yarini da var, kendince yasayacagin 24 saatinin daha olmasi fikri heyecanlandiriyor. Zaman hic bu kadar dolu dolu gecmemisti ve bu kadar degerli olmamisti. Muhtelemelen yarin dinlenerek degil evden tez yazmak ile gecek, fakat oteki ve sonraki ve daha sonraki haftasonlari siraya girmis beklemekte.
Friday, July 10, 2015
Ofiste zihnimi ve ruhumu "neural network" lara teslim ederken, kendimin ve yorgunlugumun farkina vardigim anlarda, icimde biriken anlamsiz duygu yigini yuzunden ancak ki tuvalete kapanip aglamayi dusluyorum. Ogle arasi gelip, parkta yere oturup bacaklarimi ve kollarimi comertce gunese sundugumda ise sanki hersey normale donuyor. Calisirken herseyi unutarak, yepyeni bir dusunme biciminin icinde kaybolmak hosuma gidiyor ve o yuzden isin ayarini kaciriyorum, sabah makul olmak uzre ise gidip, kopmus bir ruh hali icinde donus yolunu yuruyorum. Canonbury Grove' a gelip oyuncak misali sevimli minik tas evlerin ve onlari susleyen semiz yesilliklerle gozlerim bulusunca, gunun odulunu almis oluyorum. Bircok sey aileme ozlemimi hatirlatiyor; fakat ozlemek de sacma geliyor hele kavusmak ihtimali yokken.
Bu aralar farkediyorum ki cogun icindeki azi buyuterek yasama aliskanligi edindim. Basit isteklerimin boylesi bir kaynak bollugunda karsiliksiz kalisina alistim ve beklemek yerine buldugumu bir nimetmis gibi aldim.
Bu aralar farkediyorum ki cogun icindeki azi buyuterek yasama aliskanligi edindim. Basit isteklerimin boylesi bir kaynak bollugunda karsiliksiz kalisina alistim ve beklemek yerine buldugumu bir nimetmis gibi aldim.
Thursday, July 9, 2015
Gun boyu
Buraya yazmak icin tonla sey geciyor aklimdan. Sucluluk duygusunin yakami birakacagini biliyorum, belki de yasananlar olumlu seylere hizmet ettigi surece kotu hatirlanmaktan gocunmamam lazim.
Olumsuz davranislarima olumlu sebepler aradim bugun, dusuncesizligimin sebebi belki de ilgimin ve yogunlugumun baska alanlarda olusuydu: saglam bir kafam var ve buna ulasirken bazi seylerden vazgecmis olabilirdim, ayrica belki de suclu filan yok ortada, sadece havada birakilmis beklentiler var.
Bircok insanda gorup tahammul etmedigim sekilde, ketum tarafalarimi kabullenemezdim. Hic degilse iyice uzerine dusunup, varliklarina ikna olmam gerekirdi. Ciddiyetsizdim, ciddiye aldigim seyler sadece sorumluluklardi ve kendimi insanlara karsi yeterince sorumlu hissetmiyordum. Bu bir kusurdu ve insan iliskilerinden uzak oldukca farketmiyordum bunu.
Yalnizlikta cok sey edinmistim, ancak daha fazlasina da yer var: en zorundan baslayip kolaya ve guzele gitmek seklinde hayatimi planlamis gibiyim. Ve son noktada herseyi guzellestirecek tek sey var, onun da gercekleseceginden hic suphem yok.
Olumsuz davranislarima olumlu sebepler aradim bugun, dusuncesizligimin sebebi belki de ilgimin ve yogunlugumun baska alanlarda olusuydu: saglam bir kafam var ve buna ulasirken bazi seylerden vazgecmis olabilirdim, ayrica belki de suclu filan yok ortada, sadece havada birakilmis beklentiler var.
Bircok insanda gorup tahammul etmedigim sekilde, ketum tarafalarimi kabullenemezdim. Hic degilse iyice uzerine dusunup, varliklarina ikna olmam gerekirdi. Ciddiyetsizdim, ciddiye aldigim seyler sadece sorumluluklardi ve kendimi insanlara karsi yeterince sorumlu hissetmiyordum. Bu bir kusurdu ve insan iliskilerinden uzak oldukca farketmiyordum bunu.
Yalnizlikta cok sey edinmistim, ancak daha fazlasina da yer var: en zorundan baslayip kolaya ve guzele gitmek seklinde hayatimi planlamis gibiyim. Ve son noktada herseyi guzellestirecek tek sey var, onun da gercekleseceginden hic suphem yok.
Wednesday, July 8, 2015
Bugun mutlulugumda bir eksiklik oldugunu hissedebiliyordum. Gozumun segirmesi gecmisti, ise iyice alisiyordum, arkadaslarim sanki senkronize bir sekilde sicak davranmaya baslamislardi, ayrica bugun biraz daha erken kalkip ise 15 dakika daha erken varmayi basarmis boylece ofisten iceri uc arkadasimla birlikte girerken boylesi bir duyguyu ilk defa yasiyordum. Bipolar yasmaya alismis bedenimin bu sartlarda manik mutluluk icinde olmasi gerekirdi fakat bilincim yeni bir eksiklige isim koymustu ve onunla kendini rahatsiz etmeye karar vermisti: herseyim vardi ama gulumsemelerimi paylasacak, uzun uzun muhabbet edecek kimsem yoktu. Sebepsiz yere, hic tanimadigim Max' in gozume sevimli gelmesine sebep de ufacik seylere kahkahalarla gulmesiydi, hayatimdaki bir boslugu doldurmasi icin onu gorevlendirmistim ve bu fazlasiyla barizdi.
Ogleden sonra grup halinde, 11. Kat ziyaretine gittik; insanlarla ilgilenmek yerine guney yonundeki manzaraya bakmayi sectim, sonra asagi kata donerken kendisine en fazla bir saniye tek baktigim Max' i dusundum. Her aksam cubuk makarna yedigimizi, onun kilolarindan dolayi erken oldugunu arkasindan cok agladigimi dusundum. Simdi eve gelip bunlari yazdigimda ise anlamsiz geliyor bu hisler. Iste 10 saat gecirince boylesi bir kisilik bolunmesi dogal olsa gerek.
Ogleden sonra grup halinde, 11. Kat ziyaretine gittik; insanlarla ilgilenmek yerine guney yonundeki manzaraya bakmayi sectim, sonra asagi kata donerken kendisine en fazla bir saniye tek baktigim Max' i dusundum. Her aksam cubuk makarna yedigimizi, onun kilolarindan dolayi erken oldugunu arkasindan cok agladigimi dusundum. Simdi eve gelip bunlari yazdigimda ise anlamsiz geliyor bu hisler. Iste 10 saat gecirince boylesi bir kisilik bolunmesi dogal olsa gerek.
Tuesday, July 7, 2015
11. kata kahve makinasi alinmis olmali ki, kahveye ilginc misafirlerimiz olmadi bugun. Tabi herkesten yarim saat sonra ise ulastigimi da hesaba katmak lazim, gec gidince ofisin sabah trafiginin bir kismini kacirmis oluyorum. 40 dakika hizli tempoda yurudukten sonra, katin tuvaletinde ayakkabilarimi degistirip sonra yine kosar adimlarla ofise girdigimde artik terlemeye baslamis oluyorum; ofis arkadaslarim ise sakince bilgisayarlarinin basinda ilk kahvelerini bitirmis oluyorlar. O kacirdigim surede neler olduguna dair hic fikrim olmuyor, ayni duyguyu aksam saat 7' yi beklemeden ciktigim gunlerde de yasiyordum ki bugun bazi sebeplerle gec cikinca son yarim saat icinde de cok ilginc seyler yasanmadigini gozlerimle gormus oldum.
Trader'larin aramizdan ayrilmasina uzulmus gibi yapsam da onlarsiz ikinci gunumuzde ofiste hic konusmadigim o kalabalik yiginindan kurtulmus olmanin rahatligini kesfettim. Onlarsiz hayatimiz daha sakin ve geriye kalan researcher'lar grup olarak kaynasmaya basladik bile, hatta bugun iki defa ofiste yuksek sesle guldum. Benim dalga dalga gelen gulmem birilerinin cok hosuna gitti ki ofisin oteki tarafi da hareketlendi. Sonra Man' in espirilerinin anladigim kadarini hep komik buldugumu farkettim, bu farkindaliktan ve is hayatimin ilk gulmelerinden sonra gulmenin icimde birikmis bir ihtiyac oldugunu anladim. Karsilikli gulusmek, espiri yapmak, birbiriyle alay etmek en cok hosuma giden seylerdi, ve eksikligini hissediyordum. Ilerki gunlerde gulme firsatlarini cok daha fazla kullanacagima eminim artik.
Trader'larin aramizdan ayrilmasina uzulmus gibi yapsam da onlarsiz ikinci gunumuzde ofiste hic konusmadigim o kalabalik yiginindan kurtulmus olmanin rahatligini kesfettim. Onlarsiz hayatimiz daha sakin ve geriye kalan researcher'lar grup olarak kaynasmaya basladik bile, hatta bugun iki defa ofiste yuksek sesle guldum. Benim dalga dalga gelen gulmem birilerinin cok hosuna gitti ki ofisin oteki tarafi da hareketlendi. Sonra Man' in espirilerinin anladigim kadarini hep komik buldugumu farkettim, bu farkindaliktan ve is hayatimin ilk gulmelerinden sonra gulmenin icimde birikmis bir ihtiyac oldugunu anladim. Karsilikli gulusmek, espiri yapmak, birbiriyle alay etmek en cok hosuma giden seylerdi, ve eksikligini hissediyordum. Ilerki gunlerde gulme firsatlarini cok daha fazla kullanacagima eminim artik.
Monday, July 6, 2015
Sukur, sendromsuz bir pazartesiydi yine, isimi severek yapiyorum, saatler daha kisa geliyor ve en basta kendimi korkuttugum gibi stresli bir is ortaminda olmadigima her gecen gun ikna oluyorum. Yeteneklerim bu ise uygun ve sorumluluk duygusuna bir de heveslilik katilinca arkadaslarimi sinir edebiliyorum. Kendilerine sagladigim matematiksel desteklerin uzerine yatanlar, ogrenip ogrenip sonra sorguladigim kisimlari anlatmaya basladigimda uzmanlik taslayip "geri kalanini bana birak" diyenler ve bir de ilk haftadan korkulu ruyam olan Man. var ki, basli basina programlama maceramin dusmani.
Onun disinda ofis sadece isten ibaret degildi: yuksek sesli kahkahalari, "haaa!" diye kendisine seslenenlere karsilik verisi, olanca yontulmamis halleri ile dikkatimi ceken Max. vardi, taa ki ofisi bugun itibari ile yukari kata tasinana kadar. Max' i butun ofis ahalisinin icinden secmeme sebep teknik bir problem uzerinde tartisirken kendine guvenli konusmalari ve kulaklarimi dolduran Italyan aksani, kisadan uzun sari saclari miydi acaba, tabi ki degildi: apayri bir enerjisi vardi ya da sadece ince ruhunu saran asiri maskulenligiydi hosuma giden. Ben onu sectim diye mi yoksa onu secmeme sebep olan seyin karsiliginin onun uzerinde de etki etmesi ile mi, o da sanki benle ilgileniyordu: Yani sabah ve ogleden sonra kahvesini doldururken bir bakisi da masamdam yana esirgemiyordu.
Bugun ofice gittigimde, patron gulumseyen bir yuzle karsilayip , beni yeni masama goturdu. Herkesin yeri degismisti, komsularimi tanitti, sevdigimi bildigi icin kitaplarimi gostererek yuzumde sevinc ve onay bekledi; Sabahin o saatinde elbetteki esirgemedim ondan mutlu enerjimi. Yeni yerimi kirler icinde devraldigim icin saglam bir temizlik yapmak zorunda kaldim, ozellikle keyboard'a ve masaya. Sonra kitaplardan birini acmis yavas yavas okuyordum ki tanidik bir ses duymamla basmi dondugum yerde Max.' in daha once hic gormedigim simsicak ve hayal gormuyorsam nerdeyse sevgi olu bakislarini bulmam bir oldu. Onu oyle gorunce kontrol edemedigimbir gulumseme belirdi yuzumde, ayrica utandim ve bakislarimi kitaba cevirdim ancak gulumsemem devam ediyordu. Machine learning, kitabina egilmis basim ve iki taraftan uzanan duz saclarim melek goruntumu pekistiriyor olmaliydi ki , Max. in yuzunde bir melege bakiyormus ifadesi vardi. Gun icinde ara ara kendimi elestirdim, yakici bir gucum vardi; insanlar benden daha iyisini bekliyorlar diye mi yoksa gercekten dusuncesiz oldugumdan mi ara ara feci kalp kirabiliyordum. Tanri' nin esirgemedigi cogu guzelligi kotuye kullanmaya baslamistim ve bunu arsizca yapiyordum; kotu niyetle olmasa da zevk pesinde kosarken birini incitecegini dusunmeden kullanabiliyordum guclerimi. "Tanri beni nasil yaratmis boyle" diye, dusundum. Umursamazdim, kendime yetmek zorunda kaldigim gunden beri umursamaz olmustum ve bu vurdumduymazlik, yuzumun masum goruntusu, zihnimin asilmis sinirlari ile birlesince ortaya cikan tablo akillara zarardi.
Onun disinda ofis sadece isten ibaret degildi: yuksek sesli kahkahalari, "haaa!" diye kendisine seslenenlere karsilik verisi, olanca yontulmamis halleri ile dikkatimi ceken Max. vardi, taa ki ofisi bugun itibari ile yukari kata tasinana kadar. Max' i butun ofis ahalisinin icinden secmeme sebep teknik bir problem uzerinde tartisirken kendine guvenli konusmalari ve kulaklarimi dolduran Italyan aksani, kisadan uzun sari saclari miydi acaba, tabi ki degildi: apayri bir enerjisi vardi ya da sadece ince ruhunu saran asiri maskulenligiydi hosuma giden. Ben onu sectim diye mi yoksa onu secmeme sebep olan seyin karsiliginin onun uzerinde de etki etmesi ile mi, o da sanki benle ilgileniyordu: Yani sabah ve ogleden sonra kahvesini doldururken bir bakisi da masamdam yana esirgemiyordu.
Bugun ofice gittigimde, patron gulumseyen bir yuzle karsilayip , beni yeni masama goturdu. Herkesin yeri degismisti, komsularimi tanitti, sevdigimi bildigi icin kitaplarimi gostererek yuzumde sevinc ve onay bekledi; Sabahin o saatinde elbetteki esirgemedim ondan mutlu enerjimi. Yeni yerimi kirler icinde devraldigim icin saglam bir temizlik yapmak zorunda kaldim, ozellikle keyboard'a ve masaya. Sonra kitaplardan birini acmis yavas yavas okuyordum ki tanidik bir ses duymamla basmi dondugum yerde Max.' in daha once hic gormedigim simsicak ve hayal gormuyorsam nerdeyse sevgi olu bakislarini bulmam bir oldu. Onu oyle gorunce kontrol edemedigimbir gulumseme belirdi yuzumde, ayrica utandim ve bakislarimi kitaba cevirdim ancak gulumsemem devam ediyordu. Machine learning, kitabina egilmis basim ve iki taraftan uzanan duz saclarim melek goruntumu pekistiriyor olmaliydi ki , Max. in yuzunde bir melege bakiyormus ifadesi vardi. Gun icinde ara ara kendimi elestirdim, yakici bir gucum vardi; insanlar benden daha iyisini bekliyorlar diye mi yoksa gercekten dusuncesiz oldugumdan mi ara ara feci kalp kirabiliyordum. Tanri' nin esirgemedigi cogu guzelligi kotuye kullanmaya baslamistim ve bunu arsizca yapiyordum; kotu niyetle olmasa da zevk pesinde kosarken birini incitecegini dusunmeden kullanabiliyordum guclerimi. "Tanri beni nasil yaratmis boyle" diye, dusundum. Umursamazdim, kendime yetmek zorunda kaldigim gunden beri umursamaz olmustum ve bu vurdumduymazlik, yuzumun masum goruntusu, zihnimin asilmis sinirlari ile birlesince ortaya cikan tablo akillara zarardi.
Sunday, July 5, 2015
Gecen hafta ortaokuldan tanidigim, daha sonra da cok gorusmedigim bir arkadasimla gecirdigim zaman, aklima Amedeus filmindeki Salieri' yi getirdi. Arkadasim ulastiklari ile Salieri olmaktan cok uzakti ancak bir ortaklik vardi yine de: Tanri ona oylesi bir kiskanclik vermisti ki, hayati etrafina bakip gorduklerini sahip olduklarindan cikarmak ve ortaya cikan sonuca imrenmekle geciyordu. Hayata bakisi bundan ibaretti ve bunu degistirmenin tek imkani olarak kendine donup bakacak cesareti yoktu ya da kendindeki tavrin yanlisligini anladiktan sonra kabul etmek yerine iyilestirmeyi secmek icin fazlasi ile tembeldi. Salieri' nin buyuk bir farkindalikla isyan ettigi gibi Tanri ona olamayacagi seyi cok istemeyi vermisti, peki bunun kimin ne faydasi vardi. Gordugu herseyi istiyordu ancak bunun icin gerekli herseyden yoksundu; akildan, cesaretten, gucten; oyleyse nedendi bu istemek?
Is hayati ile tanistigimdan beri haftasonu tatilinin uc gun olmasi gerektigini savunuyorum. Nitekim iki gunluk sure ne segiren gozumun eski haline donmesine yetiyor, ne de tatile doyup "hadi artik ise gidip, gun boyu masaya yerleserek machine learning ogreneyim" demeye. Insanin birseyleri ozlemeye firsati olmali, ozlemek ve istemek gucu yaptiklarimizi siradanliktan kurtaracak olan.
Saturday, July 4, 2015
Ev bakmaya ara verdigim su saatte, sicagi ile bunaltmayan bir yaz gununun renklerini salonun insansiz sessizliginde yasiyorum. Bir elimde buzdolabindan yeni cikmis bir salatagi isirirken, digeri ile minik minik bu satirlari yaziyorum. Seni, anin icine cekmeye calisiyorum, ayrintilarin icinde sakli yasami bir bir cikarip paylasmak istiyorum. O yuzden salatalik biterken agizimi kaplayan serinlikten, yolunu sasirip acik camdan iceri dalan sinegin vizildamalarindan bahsetmek istiyorum, ya da hergun on saat boyunce iste neler yaptigimdan, her yeni deneyimle evrilmekten, yorgun zihnimde apayri bir beni kesfetmekte olmaktan...
Thursday, July 2, 2015
Eve gelen misafir cok zor gunler gecirmekte, hayatindaki anlami parada, mutlulugu ise sekilde bulmus misafirimin baskalarini anlamak konusundaki beceriksizligi ve su ana kadarki simarik yasami burda gecirdigi gunleri iskenceye ceviriyor. Her ne kadar Londra'da alamadigi zevklerin faturasini bana cikarsa ve Turk kizi formunda en yuzeyselinden sekilsel ve maddi kaygilardan ote gitmeyen laflari ile beni cileden cikarsa da, herkesin ara ara hayattan dersler almasi gerektigini dusundugum icin icten ice bu mennuniyetsiz haline seviniyorum. Bugun onu iyice cileden cikarmak icin Demetevler pazari'ndan alinmis don kolleksiyonumu ona gosterip seksopalitenin brezilya donlarinda olmadigini ancak ki zihnini ve ruhunu evrilttikce farkli hazlar kesfedebilecegini anlatacagim.
Subscribe to:
Posts (Atom)