Sunday, May 31, 2015
bitmeyen milfoy poaca
Yeme icme konusunda degisik bir hafizam var: cocuklugumda ilk defa tadina baktigim, misafirlikte yedigim, ya da yerken kendisiyle cebellestigim seylere dair guclu bir hatirlama kapasitem var. Bugunun konusu da zamanin gurme anilarinin ancak bir kismi olabilir. Icinde basarisiz bir yeme deneyimi olmasa o gunu hatirlar miydim bilmiyorum, ama zihnimde yirmi yildan fazladir duruyorsa hikayesini anlatmak gerekir. Annem ve Cemo teyzem ayda yilda bir plan yapar butun cocuklari toplayip iki kadin ve yanlarinda kalabalik bir civciv ordusu goruntusuyle evden carsiya dogru yavas adimlarla yuruyerek uzun bir gezmeye cikardi. Bu gezmelerden iki ya da en fazla uc tanesini hatirliyorum, ve bunlarin birinde merkeze vardigimizda teyzem bizi bir pastaneye sokup bir elimize dondurma digerine milfoy poaca tutusturmustu, gezme rotamiza yemekle mukellef oldugumuz yiyeceklerle devam ediyor olacaktik. Dondurma fena degildi ancak oteki koca siskin sey gozumu fena korkutuyordu. Yemeye neresinden baslayacagimi bulamiyordum, yuzumu kirinti icinde birakmamak icin agzimi kocaman acmam gerekecekti ama bu nasil mumkun olacakti? annemler sonunda konusmadan kafasini kaldirip cocuklarin yeme performansina bakana kadar, ucundan ufacik isirabilip yemekten vazgectigim milfoy poaca elimde oylece durmustu. Ne kadar surmustu bu cile, kestiremiyorum ama basaramamak ruhuma agir gelen bir deneyimdi: o poacadan kurtulmak cozulmesi gereken bir sorundu fakat bunu yapacak gucum ve kapasitem yoktu. Kuzenim Sev, uc yas daha kucuk olmasina ragmen cok daha iyi bir is cikarmis, son lokmayi yutmaya hazirlanirken; ben ise mahcubiyet icindeydim. Genel istahsizlik halim ailenin malumu olan bir konu olsa da o gun toplum icinde kendime gorev bildigim seyi yapamamis olmaktan dolayi ruhum iskence icindeydi. Bir taraftan kuzenime hayretle bakiyor; o yagli, garip ve devasa seyi nasil yiyebildiginin sirrini cozmeye calisiyordum, ote taraftan yenilgiyi kabul ederek elimde iskence aleti haline gelmis yiyecek ile gezmekten kurtuldugum icin bir hafiflik hissediyordum. Buyuk porsiyonlardan urkme, korkma ve hatta tiksinme durumu, beslenme saatlerimin kendi ellerimle hazirladigim ya da ince direktiflerle hazirlattigim yiyeceklerini de belirleyen guctu. Kucucuk bir parca ekmek, mandalina ve cevizden olusuyordu okul menum ve bunlardan birinin olcusunun belirledigim standardin disina cikmasina otistik tepkiler verebiliyordum. Her gun annemle babamin, ekmegin kucuklugunu gostermek icin, cok daha fazlasini bir lokma halinde babamin agzina atarak demonstrasyon yapmasi ikna edici olmuyordu, fazlasini eve tekrar getirisin sozlerine de kulak asmiyor minik posiyonlarin disina cikmiyordum. Yavas buyuyordum, kucuktum ve cok zayiftim, ilk okul birde dokulen sut dislerim ucuncu sinifta zar zor cikmaya baslayacakti, 20 kilo hedefine ulasinca alinacak hediyeler listesi uzuyordu, yine de hicbir guc bana yemek yediremiyordu.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
2 comments:
Başarısız bir "milföy poğaça" yeme girişimi ancak bu kadar güzel anlatılabilir :) Bu arada çok zayıfmışsın hakikaten,kilonu dikkate alırsak o sıralar en fazla 5 yaşında olmalısın.
Canım milföylü talaş böreği çekti birden.Gidip milföy alacağım az sonra,içine de tavada kızarttığım tavuk ile haşlanmış garnitürü koyup hiç beklemeden fırına vereceğim.
Sevgili, yasayan birinin gunlugu :) Yemek serim henuz bitmedi,ozel istek uzerine hamburger hikayesi de var sirada, sen en iyisi malzemeleri hazir bulundur, gecenin bir vakti yazarim da okursun ve canin isterse magdur olma diye :)
Post a Comment