Thursday, May 7, 2015

Bugun kendime yaptigim iyilik, Finsbury Park'i kesfe cikmakti. Her ne kadar bekledigimin aksine bakimsiz da olsa, havada bir ozgurluk hissi vardi, ozellikle golette sarki soyleyerek pedal ceviren 13-14 yas arasi kiz cocuklarini gorunce bir huzur hissettim; Turkiye'de degil, medeni bir ulkede oldugumu hatirladim.
Parka kosarak gidip, donuste LIDL magazasindan Almanya'da oldugu gibi fume somonlari ve eglenceli gorunen bir kac parca sebzeyi toparladiktan sonra ayni yoldan, bu defa elimdeki agirliklardan dolayi yuruyerek donmek durumunda kaldim. Parktan eve donus yolu, gocmenlerin yogunluklu yasadigi bir cevreden geciyor. Yol boyunca turlu cesit yiyecek mekani, berber salonlari, ivir zıvır ve antika esya satan yerler var. Fiyatlar uygun gorunse de take-out' lara bulasmak istemiyorum: Aklima San Francisco' da uyusturucu bagimlilari, hayat kadinlari, ve evsizlerin mesken tuttugu mahallede bir kafeterya'da denedigim  poacalarin tadi geliyor, ondan bu yana  boyle mekanlarda ucuz yiyeceklere yaklasamiyorum. Sonra gocmen mahallesinin bitip, alisik oldugumuz Ingilizlerin pahalli cafe, bar ve delicatessenlerinin basladigi mekana ulasirken, bir guzellik salonunda pedikur yapilmakta olan bir ayak dikkatimi cekiyor. Bir insanin ayak tirnaklarindan guzellesmeye calismasi komik geliyor ve yilda en fazla bir defa kuafor yuzu goren saclarimi hatirliyorum, bu kez fazla ihmal ettigimi biliyorum. Ben de baska bir noktadan sinirlari zorladigimin farkindayim:  Mudahalesizlikten, en sonunda dogal ile vahsi arasinda kendini bulmus kaslarim mesela. Ayaklardan guzellesme cabasi aslinda aklima baska bir aniyi getiriyor: tamamina erememis bir manikur sevdasini. Eskiden arada bir kendime bir guzellik yapasim olurdu:  saclarimi kivircik yapip onlar tekrar duzlesene kadar caresizce o saclarla nasil basa cikabilecegini bilmeden gecirdigim aylar, palyocadan hallice makyaj yapabilirken,  gozlerini boyama sevdasina kapilip lens taktigim donemler olmustur. Ya da bir kiyafete goz koyup ona ulasana kadar onun icinde ne kadar iyi gorunecegimi hayal ettigim de olmustur ve bu heveslerin hepsi beklentilerimin cok altinda kalarak da olsa bir sekil gerceklesmistir, bir manikur sevdasi haric. Bunun yapilabilir birsey oldugunu Bilkent' ten oda arkadasim E. sayesinde gormus, bir sure sonra da kendim icin de istemeye baslamistim. Cok nadir dunyevi seyler istedigim icin annemin konuya heyecanla yaklasmasini ve sokaktaki kuafor dukkanlarina girip "manikur yapiyor musunuz" diye sordugunu hatirliyorum. En az iki uc ay boyunca istedim bunu, ama neden sonucsuz kaldi ve nasil istedigim seye eremeden ondan vazgectim, bu nasil mumkun oldu, onu dusundum bugun.
Ve bu ani ile birlikte acilan bir donemin hikayesi basliyor, birbirine gecmis anilar var: Bilkent-Demetevler tezatinda, K nin esliginde bilim/felsefe/edebiyat eksenin arayis/bunalim/mucadele  dolu yillar, sabirla yazilacak yasanmisliklar...

No comments: