Mesela yegenim büyüyüp aşkın dinamiklerini söktü. Benimle aşktan bahsetmeyi seviyor, ona ancak ilkokul aşkımı anlatıyorum,
onun anlattıkları ile parallelik arz etmesi itibariyle. Sonrasını kendi
keşfedecek, ve anladıkça bana anlatacak. Bir de öyle dikkatli ki evde kaybettiğim herşeyi onun sayesinde buluyorum.
En cok da doğal insanların filtrelenmemiş argumanları var: anneme göre insanlar birbirini görüntüleri için değil "kafa" ları için beğeniyor. Kafa dediğim şey karakter olarak anlaşılmasın, para kazanacak kabiliyet ve bilgiyi temsil ediyor kendisi.
Bir de şunlar var: İzleyecek güzel bir manzara olmayınca anlamsızlık su üstüne çıkıyor. Söylenmiyorum çevremizi saran basit ve ikiyüzlü ilişkilere. Bakacak güzel bir görüntü olsa; mesela San Diego'da olsak ve ben bütün gün masmavi suyun kıyısından palmiyeler altında yürüsem, bir banka otursam ve birileri saksafon çalmaya başlasa o anlamsızlık anlama dönüşmez elbet ama ortadan kaybolur gider. Güzele, temiz havaya hasret kaldım, bütün szılanışlarımın yarısı ondan. Diğer yarsından dün bahsetmiştim zaten.
Thursday, January 30, 2014
Wednesday, January 29, 2014
Yapmam gerekenler var, ve
basim agriyor, Kendimi dizginleyip birseylere bakmaya zorlarken bas agrilari ani sabote ediyor. Vaktimin calindigini hissediyorum, bazen is ortami bazen kendi motivasyonsuzlugum yuzunden. Yasamla aramda sagliksiz baglar var. Ogrenme uzerine kurulmus gecmisim simdi geride kaldi, gecmisim yok gibi. Evet iste sorun bu: gecmisim yok gibi...
Tuesday, January 28, 2014
Yazmadan
gecen gunlerde yazilacaklar buhar olup ucuyor. Bazi gunler idare edilebilirken bazi gunler hasret ve guzel anilarin hayaletlerince "haunted" edilmiscesine geciyor. Carrefour magazasi var ise yakin,dun ilk defa ugradim. Baska hayatlarimdan tanidik kurabiyeler, hint usulu sos karsisimlari, receller bir bir gozume takilirken ne kadar garip hissettigimi tahmin edemeyebilirsiniz diye bunlari yaziyorum. Hem bir tanidigi gormenin memnuniyeti hem de o tanidikla ortakliginizin bitmis olusunun hatirlanisi. Cok sevdigim yerden kopmak zordu, uzaginda olmak ise giderek zorlasiyor. Ozlem gozumde buyurken, ozledigim yerin eksikliklerine ikna oluyorum. Burda birseyler yapma ihtimalim oldugunu hissetmekteyim ama ya o baska mekanlarda, oralarda guzelliklerle kovalamaca oynarim ancak, yalniz bir basina ve cabasiz. Diger taraftan kendime bir hayat da kurmadim burda, bilincli ya da bilincsiz. Evim var, isim var, ailem var ama arkadaslarim yok. Eskilerden kimse ile gorusmuyorum, yenilere yaklasmiyorum. Ozlemle yasiyorum ama gitmeli miyim tekrar, ikna olamiyorum.
Tuesday, January 21, 2014
Bir, birbucuk yuz yil once soylu olarak gelseydim su dunyaya
bir de soylulugun getirdigi bilmislikle buyuk islere kalkisip bir kismini da yapmis olsaydim, su kitaplarda abartilmis biyografilerde karsimiza bol bol cikan hafif tirlak bilim adami, yazar, ressam, dusunur ayarinda olurdum iste birseyler. Yaratici adamin butun hastaliklari mevcut iken yaratma ve uretme noktasinda bir kangren durumu var. Bu da bizim cagin modasi olsa gerek! Alacakaranlik kusagi seklinde seyreden ruyalarla girdigim paralel dunyamdan en seckin bilim insanlarinin arasinda yasadigim Salier sendromu'ndan rahat batan tatminsiz kadin Madam Bovary hallerinden... hepsinden bol bol tasiyorum su celimsiz bedenimde,
Monday, January 20, 2014
Ruyalar uzerinden
devam etmekte olan paralel his dunyam, yani o alingan, dargin hisli kisiligim periyodik bir dongu icine girdi. Her gece baska bir hassas noktasi sahnede oluyor. Dun gece sanki saatler suren bir ruyada, eski bir dosta ozlemimi onun normalde olmayan ancak ruyada olmus cocuguna sarilarak giderdim. Bu ozel eski dosta dair ruyalar da tekrar eden ruyalardan. Onlarca ruyaya ragmen bilinc altimin hala cozememis oldugum bir konu, o insanin hayatimda cikip gitmis olusu. Minik cocukta ondan izler arayip uzun uzun sarildim, aslinda belki o cocugun baska biriyle olmus olusuna kiskanclik yapmam gerekirken. Insan bir insana uzun sure buyuk ask duygusu ile baglanirsa zihninde o insanin aslindan baska birini severmis ya, benim ruyalarim da oraya baglaniyor. Ruyamda surekli gormekte oldugum kisi gercek bir insandan ilham almis ancak su anda zihnimin derin cikmazlarinda ideallik boyutunda bir sevgiyle tek tarafli bagli oldugum gerceginden bagimsiz biri. O kaybetmis oldugum sevgi duygusunun nesnesi. Bilincli, uyanik halimle oyle bir insanin olmadigini biliyorum lakin bu hikayenin bir yasanmisliktan ilham almis olusu vesilesiyle ruya ile gerceklik arasinda bir puzzle var. Ve gercek hayatta bile kavusmayacagim bu insanin ideasi aslinda kalbime gomulu olan. Bu imkansizliklar ucgeni, zihnimin icine girip girip drama oynadigi bir mekan ve ruyalar ertesi gunu o kadar etkileyebiliyor ki bugun cozumsuz bir burukluk vardi icimde.
Sunday, January 19, 2014
Alacakaranlik
ruyalar serime bir yenisi daha eklendi: iki defa tekrar eden ruya temasi o tema cozulmedikce seriler halinde ortaya cikacak; o gecelerde terlemeler, inleyerek aglamalar seklinde duygular sel olup disari vurulacak demektir.
Vucudumuzun yaptigi herseyin mutalaka bir faydasi olmak zorunda degil, ya da bir faydasi varken daha cok ve buyuk zararlari olmamak zorunda da degil. Ancak belli ki zihnin korkulari ya da endiseleri ile firsatini buldukca yuzlesmeye ihtiyaci var.
Bilim hayatini ozluyorum, o soyut gerceklik icinde kaybolmayi, sinirlenmeyi, guzel bir sebep icin "frustration" icinde hayati yasamayi, iyice delirmeyi, yorgunluktan ve fazla yuklenilmekten ucmus beynimle nadir zamanlarda hayatin icine karismayi, dagilmis saclarim, ustumde bir tarafa daha cok kaymis bol yesil gocuk, ayaklarimi suruyerek bir kitapciya dalip insanlari gormeden, el kol koordinasyonunda bile zorlanarak saga sola bakinmayi, icimden birseyler mirildanarak bir yerlere yurumeyi ozledim. Deli olma luksunu doruklarda kullanabilecegim o kutsal ugrasi ozledim. Kendini feda etmeyi, yok saymayi, conventional insanliktan doya doya cikarmayi ozledim. Cok ozledim, bana en sonunda ozgurlesmeyi basartmis herseyi.
Vucudumuzun yaptigi herseyin mutalaka bir faydasi olmak zorunda degil, ya da bir faydasi varken daha cok ve buyuk zararlari olmamak zorunda da degil. Ancak belli ki zihnin korkulari ya da endiseleri ile firsatini buldukca yuzlesmeye ihtiyaci var.
Bilim hayatini ozluyorum, o soyut gerceklik icinde kaybolmayi, sinirlenmeyi, guzel bir sebep icin "frustration" icinde hayati yasamayi, iyice delirmeyi, yorgunluktan ve fazla yuklenilmekten ucmus beynimle nadir zamanlarda hayatin icine karismayi, dagilmis saclarim, ustumde bir tarafa daha cok kaymis bol yesil gocuk, ayaklarimi suruyerek bir kitapciya dalip insanlari gormeden, el kol koordinasyonunda bile zorlanarak saga sola bakinmayi, icimden birseyler mirildanarak bir yerlere yurumeyi ozledim. Deli olma luksunu doruklarda kullanabilecegim o kutsal ugrasi ozledim. Kendini feda etmeyi, yok saymayi, conventional insanliktan doya doya cikarmayi ozledim. Cok ozledim, bana en sonunda ozgurlesmeyi basartmis herseyi.
Saturday, January 18, 2014
ölmüş, cenneti görmüş
sonra da tekrar dunyanin cok sansli olmayan yerine donmus biri olarak kendi catismalarimi yasamam dogal. Doganin guzelliklerine ve insanoglunun yeryuzunde ne kadar ozgur olabilecegine dalip mest oldugum yillardan sonra yeni mekanimda haliyle kivramislar icine giriyorum. Gun ve gun baskici atmosferin sindirdigi insanlari ve hayatlari gordukce icimde biriken sinir ve stresi disrariya aktaracak yollar ariyorum. En son buldugun tur fantastik edebiyat, gercekustu olabilecegi gibi dibine kadar inilmis gerceklik de olabilir. Bir sekilde ruhumun yaralanmakta olan yerlerine inmem lazim, yaralar kasiniyor ama onlari kasimak iyi bir fikir mi bilmiyorum. Delilik de bu noktada devreye giriyor, sonrasini dusunmeden ileri gitmekte.
Sunday, January 12, 2014
Zamanla
hucrelerimize kadar degisiyoruz, artik bes yil onceki halimizle bir bedeni paylasmiyoruz. Hayatta bir yaprak misali savruldugum, savrulmaktan ancak arada sirada rahatsiz olmam dolayisiyla kararli hale gecme kararliligini gosteremezken, yeni mekanimda hucrelerimi yeniden yapilandiriyorum.
Daha onceden New York gezmelerinde starbucks kahve ve blueberry scone ile yapilanmakta oldugunu hissettigim temiz hava ve bol spor ve besinle canlanmis bedenimin zamanlari gibi. Kilik kiyafet rahatligiyla birlesen nemli havalarda kisa bir katli etegin uzerine bir sweat shirtle ruzgara birakilmis upuzun nemle dalgalanmis-kivrilmis saclar zamanini hatirliyorum. Acik mi kapali mi giyindim, kimse bakar mi endiseleri olmadan istedigin gibi kollarini, goguslerine kadar bagrini acip vucudunu ruzgar ve gunes ile bir araya getirebilmenin o tatli hissini ozledim. Peki bu ulkede ozgur hissetmek mumkun mu...
Daha onceden New York gezmelerinde starbucks kahve ve blueberry scone ile yapilanmakta oldugunu hissettigim temiz hava ve bol spor ve besinle canlanmis bedenimin zamanlari gibi. Kilik kiyafet rahatligiyla birlesen nemli havalarda kisa bir katli etegin uzerine bir sweat shirtle ruzgara birakilmis upuzun nemle dalgalanmis-kivrilmis saclar zamanini hatirliyorum. Acik mi kapali mi giyindim, kimse bakar mi endiseleri olmadan istedigin gibi kollarini, goguslerine kadar bagrini acip vucudunu ruzgar ve gunes ile bir araya getirebilmenin o tatli hissini ozledim. Peki bu ulkede ozgur hissetmek mumkun mu...
Thursday, January 2, 2014
Yakın zamanda yaşamaktan
vazgeçip, rahat etme kaygılarını da beraberce ölüme taşıyormuş izlenimi veren yazım sizi yanıltmasın. Nitekim hayat iyisiyle, kötüsüyle her yerde biraz esnetilebiliyor ya işte o esnetmelerde derin ve daha önceden keşfedilmemiş nefesler alınabiliyor. Mesela işe geç geliyorum, akşam en erkeninden çıkıyorum, öğlen dışarı çıkmışken gelmek bilmiyorum. Yakında beni atarlar burdan, o da çok dokunmaz:ikinci eleman alımında daha yüksek maaşla tekrar girerim işe, bu arada da satılmamış günlerimin tadını çıkarırım. Güzel Akdeniz ülkemizi gezerim, havadan nemle beraber depresyon kapma huyum ortadan kalktı ya artık şu ülkeyi gezerken zevk almama engel birşey yok. Entellektüel susamışlığım bir yana hayat yaşanıyor bir şekilde, ha orda ha burda.
Subscribe to:
Posts (Atom)