Wednesday, January 6, 2010

kendini sevme

Kendimi en cok dinginken seviyorum ve encok sinirleri bir sekilde ayaklanmis ve saga sola saldiriken keyif aliyorum kendimden, o yuzden bir tarafim dur derken digeri sirtini sivazliyor o saldirganin-azmisin. Ve ancak yalnizliklarda yaratici olabiliyorum, insanlarin icindeyken ve saldirgan da degilken "hic" oluyorum, ne kendimi bilyorun ne etrafi, ne de soylenenleri anliyorum... ve yalnizliklarda Tanri'ya karsi rolumu daha iyi oynuyor hissediyorum, yani o yalnizlik anlarinda hissediyorum ki Tanri beni yarattigina memnun, duzeni bozamadan ya da duzenle isi gucu yokken arada isyan ederken -duzene filan degil cahilligine, bilmezligine- ve gulerken bu kadar insanin ayni bilgisizlige ragmen biliyor rolu yapisina, Tanri'nin gozlerini uzerimde hissediyorum... Bazen o insanlardan daha vasat bir seviyede bile olabiliyorum: mesela rol kesmeye basliyorum, arkalarindan guldugum insanlara yaranip mertebe sahibi olmaya calisiyorum...Hepsini de yapiyorum... yapiyorum ki Tanri'nin bana verdiklerini tastamam kullanmis olayim ve ona eglenceli bir film cikarayim. Varsa bir gorevim yeryuzunde, o da bu olsa gerek ... hI, gorevimi yerine getirmem mi lazim? yok oyle bisey, ne zaman neyi, nasil oynamak istersem, bosuna mi bu irade(!)

No comments: