Friday, September 5, 2014

Aylardır aynı yoldan estetik yoksunluk, tatminsizlik ve bu yüzden damağımda tatsızlık hisleri ile geçerken, dış mekanda geçen vakitler ancak ki yaşamı ötelemek olmuş oluyor. Göz yumuyorum bu  anların içinde huzur ve memnuniyet olmayışına. 
Providence'da ise her gün, her dakika doğanın ve medeniyetin birbirine zarar vermeyen uyumunun en doyurucu halini takdir ederken ancak ki güzellik sarhoşu oluyordum. Uzun süre sürekli sarhoşluk hissi yaşamaktan beynimin kimyası bozuldu. Yıllar boyu mevsim, mekan, mod ayrımı yapmadan ince ince matematikle, fenle, merakla ve azimle şekillendirdiğim beyin kıvrımlarım, dopamin havuzunda düzleşti, kendini reddeder hale geldi. Varsa yoksa estetik doyumdu, bilgi her yerdeydi, kitaplar raflara sığmıyordu,  onlara erişmek çok kolaydı, onları yanında dünyanın herhangi bir yerine taşıyıp, sadece sessiz bir mekan bularak kitapların anlattığı dünyaya girebiliridin. Halbuki estetik bambaşka bir şeydi: çok daha kırılgandı, zamana, mekana ve dış saldırılara ne kadar açıktı. Onun varlığı sanki bir tesadüftü, ya da mucize! O mucizeye sımsıkı sarılmak lazımdı, mucizenin düşmanları çoktu: zaman, mekan, iklim, insan ve herşey. Mucizeye var olduğu sürece sımsıkı tutundum. Artık varsa yoksa renkler(aah o turuncudan sarıya hiçbir tonu atlamadna değişen renkler) kokular, şekiller, güzel yüzler ve bedenler, mekanlar, uyum.
Bu sayede apayrı bir duyguyu yaşadım. Hayatımda bir defa hiç çaba göstermeden uzun uzun çok mutlu oldum, sarhoşluk boyutunda.

No comments: