Tuesday, December 31, 2013
Yeni yıl fikri evrilerek de olsa hayatımızdaki yerini koruyor. Yeni yıl midesi son limitine ulaşacak kadar yemek yemek, ağzı uruyacak kadar çerez yiyip meyve suyu niyetine ardı ardına mandalina soymak değil artık. Eski yıl ile yeni yıl arasındaki belirsiz çizgide birini toparlayıp onla vedalaşmak diğerine güzel dileklerle girme koşturmacasına girmek de değil. Sonunda yeni yıl özelliğini korumakla beraber beklenen fantastik, bilişsel ve tutarsız gizemli doğasına kavuşmakta. Vitrinlerdeki süslemeler, son dakika mecburi hediye alımlarıyla hayatıma gelen yeni yıl havasının akşamında yaşıma yaraşır bir yeni yıl rüyası görmüş olmanın şaşkınlığı içindeyim. Aylarca ev bakmış olmanın etkisi huzurlu bir şekilde yaşayacak bir ülke bulamamış olmakla birleşince, rüyamda ölmek üzre olan kendim için mezar yeri bakmaktaydım. Kıtalar, mezarlıklar, tarih hep birbirinin içine girmişti ve hatta yakılarak ölmede karar kılmaktaydım. Mezar taşımla ölmeden önce tanışırken bir kaç yıl önce aynı ada ve soyada sahip nenemin mezar taşı üzerinden kurduğum espirili benzerlik o an utanç ve pişmanlık olarak yaşatıyordu kendini. Providence'da üç yıl önce görüp beğenerek orda yatmayı dilediğim mezarlıktan sonra mezarlıklara daha bir alıcı gözle bakar oldum, ölümün alıcısı olmak çok garip şey, ölümle tutarlı bir düşünsel bağ kurmak biraz daha zaman alacak.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment