Monday, November 12, 2012

"Ağzını şapurdatmayınca

yedidiğinin tadını alamamak" ve "yaşamayı becerebilmek", günün öne çıkanları, halbuki aslında ne kadar çok şey var anlatılmayı bekleyen ama hepsi de yukarıdaki iki şeyden en az birine bağlanılabilir. Bir hayal kırıkılığı çöküyor üstüme, mutluluktan havalarda olmadığım ya da dünyayı kurtarır gibi işbaşında olmadığım zamanlarda. Alışık olmadığım kadar kısa ve zahmetsiz bir seyahatın ardından başka bir paralel evrendeki hayatımdayım. Galiba en çok Amerika paralelini sevmiştim. Tekrar başlamayacağım "ne güzel günler yaşadım ne temiz havalar soludum " muhabbetine ama işte şimdilerde öyle bir yerdeyim ki, ne çok seviyorum ne de sevmiyorum, en garibi de hakkında en ufak bir fikre sahip olmadığın bir yerde yaşamak. Galiba dilin bir işlevi de bu, dilini bilmeden bir yeri anlayabilmek mümkün mü?

No comments: