Wednesday, July 2, 2014
Diğer işleri yapacak enerji olmadığından
Gündüz Vassaf'ın bol kepçeden karaladıklarını okuyorum: seçimler üzerine konuşuyor, herbir seçimin özgürlüğü nasıl kısıtladığından bahsediyor, bizi totaliter rejimin kalıplarına soktuğundan; aynı şekil taraf olmaktan ve tarafına sorgusuz sadakatten bahsediyor. Kulağa iyi gibi gelecek bu şeylerin hepsi ona göre kötü şeyler. Benim kulağıma ise çok uzun zamandır iyi bile gelmiyor bu kavramlar. Evde kural ve düzen savunucusu annem ile yaşamanın ve onun koruma amaçlı görünen müdahalelerinin zorlukları bir yana, özgürlüğü doya doya seçimsiz yaşamanın, din tutmamanın, taraf tutmamanın başka pratik zorlukları da var. Mesela taraf olmanın sorgulanmadığı bir ülkede tarafsız olmak kimliksiz olmak gibi algılanıyor, insanları şüphe ve korku duymaya itiyorsunuz. Ve işler iyi gitmediğinde yalnızlığın doruklarında güvenliksiz dolanıyor olmanın yüksek adrenalinine, hiçbiryerden hiçbir mucize beklemiyor olmanın çaresizliği ekleniyor. İnsanların büyük bir bağlılıkla 18 saat oruç tuttuğu bu şartlarda, yaptıkları fedakarlık karşısında inançlarından aldıkları rahatlığın boyutunu ve kullanım şeklini merak ediyorum. Hayatta hiçbirşeyi sabitlemek istemedim, hayatın evrilip evrilip yeni hayatlar gibi hissedilmesini, hızlı yaşamayı bol bol tüketmeyi sevdim. Bir noktadan sonra hisler işin içinden çıkmak zorunda kaldıysa da adrenalin-stres-şaşkınlık-hayranlık-hayret ile işler yürümeye devam etti. İçinde bir din faktörü olsa daha mı deterministik olurdu hayat, belki de olmazdı ama risk edemedim.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment