onu anlatacak parmaklarim arasinda uykusuz gozler ve yorgunluktan puslanmis bir zihin var. Bir de bahar deliligi var, insanlardaki guzellikler gozume carpiyor, elestirmek degil herseyi birden kucaklamak istiyorum, ve o anlarda kalbimde bir cumbus oluyor, birbirine hic benzemeyen ve bu o yuzden birbirini bu kadar guzel tamamlayan sevgilerden...
Bugun devlet tiyatrolari programinda gordugum bir Yunus Emre sozu var: hayati anlamanin yolu, onu once yikip sonra icinde tekrar insaa etmektir, gibi birsey. Iste onu cok iyi anlayabiliyorum. Yikip-kurma konusunda ne kadar basarili oldugumu saatlerce ve hatta orneklerle anlatirim ama siz sanmam ki anlayasiniz, o yuzden kendimi yormayacagim.
Hem sozlere dokulerek vucut kazanmayi bekleyen ic kipirtilarini, hem de cesaret hikayelerimi kendimle uykuya goturecegim. Belki cok guzel bir ruyaya donusurler; sabah kalkinca, hayata "lanet olsun, boyle guzel seyler ancak ruyada olur zaten" dedirtecek tur ruyadan bahsediyorum. Eskiden cok gorurdum o ruyalardan, artik azaldilar
No comments:
Post a Comment