Tuesday, December 31, 2013

Yeni yıl fikri evrilerek de olsa hayatımızdaki yerini koruyor. Yeni yıl midesi son limitine ulaşacak kadar yemek yemek, ağzı uruyacak kadar çerez yiyip meyve suyu niyetine ardı ardına mandalina soymak değil artık. Eski yıl ile yeni yıl arasındaki belirsiz çizgide birini toparlayıp onla vedalaşmak diğerine güzel dileklerle girme koşturmacasına girmek de değil. Sonunda yeni yıl özelliğini korumakla beraber beklenen fantastik, bilişsel ve tutarsız gizemli doğasına kavuşmakta. Vitrinlerdeki süslemeler, son dakika mecburi hediye alımlarıyla hayatıma gelen yeni yıl havasının akşamında yaşıma yaraşır bir yeni yıl rüyası görmüş olmanın şaşkınlığı içindeyim.  Aylarca ev bakmış olmanın etkisi huzurlu bir şekilde yaşayacak bir ülke bulamamış olmakla birleşince, rüyamda ölmek üzre olan kendim için mezar yeri bakmaktaydım. Kıtalar, mezarlıklar, tarih hep birbirinin içine girmişti ve hatta yakılarak ölmede karar  kılmaktaydım. Mezar taşımla ölmeden önce tanışırken bir kaç yıl önce aynı ada ve soyada sahip nenemin mezar taşı üzerinden kurduğum espirili benzerlik o an utanç ve pişmanlık olarak yaşatıyordu kendini. Providence'da üç yıl önce görüp beğenerek orda yatmayı dilediğim mezarlıktan sonra mezarlıklara daha bir alıcı gözle bakar oldum, ölümün alıcısı olmak çok garip şey, ölümle tutarlı bir düşünsel bağ kurmak biraz daha zaman alacak.

Thursday, December 12, 2013

Uyku

Öğleden sonra mevsim için yetersiz kalan spor botlarımın içinde ayaklarımın ısınmaya başlamasıyla vucuduma yayılan o hoşa giden sıcaklık dalgası ile
beraber uyku basmaya başlıyor. Sesleri bir taraftan duymaz hale geliyor, on saniye süren uyuklamanın ardından kulağa eskisinden çok daha güçlü gelen konuşmalar ile ofis hayatına döndürülüyorum.
Ancak çok sürmeden yine uykunun kollarına doğru emin adımlarla yürüyor oluyorum. Arka fonda Rachmaninov Symp 2, ekranda "Seven habits of highly effective people " kendime çeki düzen veriyorum, işimin gereği olarak. "Boş vakitlerinde alış veriş sitelerinde gezinen arkadaşlarım gibi olmadığıma dua edin" diyorum sanki böyle açık açık ofiste kitap okurken.
Hızlı okuma kursundan kendi yorumumla faydalanabiliyorum, artık daha hızlı değişiyor masamdaki, çantamdaki, yatağımın kullanmadığım kısmındaki kitaplar.

Friday, December 6, 2013

bugun cuma

yeni evimde ilk sakin ve yerlesik haftasonu baslamakta. Ozellikle son haftanin bol gemiler yakmali az uyumali gunlerinden sonra elimde okumak icin yuregimin yaglarini eritmekte olan kitaplar, damagimda, yalama olmus iliskilerin tadi, umutsuzluga eklenmis deli hiperaktifligi ve manik depresifligin hic bu kadar siklasmamis donguleri icinde bir can cekisip bir sevinclere kapilmakta ordan kucuk hatirlatmalarla eski yorungeme donmekteyim.
Bugun oglen kendimi soguk Ankara sokaklarina attim, Kugulu park'a ordan da herzamanki rotamda Karum'a ogleden sonranin ciliz kis isiklarini hissetmek arzusuyla yolun solundan yurudum. Ayni yerden donup D&r' a ugradim. Otomatiklesmis bir hizla Ingilizce kitaplar reyonundan "Outliers" diye basligiyla gozume takilan kitabi alip yola bakan cam kenarina oturmak uzre ikinci kata ciktim. Muzik katiydi ve Duman'a ait oldugunu dusundugum yeni bir CD caliyordu. Elimde kitap, sagimda gunesli cadde, kulagim muzikte, okuduklarim ise havada ucusuyordu ve yuregim acayip daralmaktaydi. Hersey tam isabet kalbime degiyordu; muzik, gunes, kitaplar ve tamamen korkunc oldugunu iddia edemeyecegim sekilde cok daraliyordum. Garip bir histi, sadece calan sarkilari algilayabiliyordum, bir sarki ustune bir daha derken oturmakta oldugum koltuktan kalkip hizli adimlarla isin yolunu tutmam gerektiginin bilinci gelmisti, hemen kalkamadim once o ortamda butun ogleden sonrayi gecirmeyi dusundum, sonra bir sarki daha dinleyip kalkmaya karar verdim ve kalkarken olay yerini kosarak terk ettim ki bir dusunce karadelik'i yutmasindi beni. Ise geldim ve sonra kisiel gelisim etkili iletisim kitaplari arasinda her okudugum satirda bir baskasiyla anlasabilmeye dair umutsuzlugum artarak  ogleden sonrayi gecirdim.

Wednesday, December 4, 2013

New York'da bir Haziran gunu

agaclar yesermis, gun ogleden sonra, gunes isiklari turuncumsu olmus, kirmizi kiremitli evler fonda, hava ilik ve tabi ki nemli, yer suyun kenari. Gunes ve ruzgar bizi yuzumuzden gozumuzden opmekte... Su aralar zihnimde ozgurlugun ve huzurun resmi bu, herseyden uzakta, herseyin oldugu yerde, dogayi hissederek. Ozlemler yuregimde buyumekte, gozlerim eskisinden daha kolay nemlenmekte, ve eve donerken daha yavas sokaga ve araclara dikkat etmeden ayni ritimde yurumekte, agzima attigim seyi cigneyip yutmayla cebellesmekte... Kisaca duygular yuregime agir gelmekte. Boyle gunleri biliyorum, bir seferinde gunun yarisindan donmustum. Sonra o gun hakkiyla yasandi. Bugun ise(yillar sonra) isler daha kolay artik, birazdan da uyku gelecek zaten ve belki uyandigimda cok daha iyi hissedecegim. Hayat ayni hayat, icerdeki annemin sesinin nesesinde bir kayip yok, halbuki bende dunden bugune cok degismeler var. Artik ihtimaller kumesinde en olasi olanlar yok. Simdi kendimi farkli bir gelecege hazirlamaliyim.

Tuesday, December 3, 2013

Ayriliklarda

bu kadar aci ceken bir ben mi varim acaba? Her iletisim eksikliginin, enerjisizligin, bitise terkedisin kefaretini niye ben oduyorum. Ya da zavalli zihnim melankoli firsatlarini mi gozluyor. Ayriliklar bu kadar kotu olmazsa eminim daha cok date ederdim, ama artik zor... Galiba konusamamak, derdini analatamamak ustune bir de hakkiyla sevilmemek en kotusu. O yuzden butun kriterlerim uc seye indi: ortalama zeka, dinleme ve anlama kabiliyeti; seni sevme ve senin icin birseyler yapmaya hazir olma. Bunun karsiliginda ben de karsimdakini cok sevip cok dinleyecegim.