Saturday, October 26, 2013

Mahallede horoz

var, aralarda ottukce hatirlatiyor kendini.
Haytimdan herkes cikti, bir tek memleketteki islerin bitmesiyle hayatima giren annem var: fedekar, yorulmak nedir bilmeyen ama bir o kadar da inatci bir kadin. Bir gun icinde on defa kavgaya tutusup her seferinde konunun dagilmasi ile kursagimizda kalan kavga hevesi ile yine ogleden sonrayi ettik. Aksam gunesi giriyor iceri minicik bir noktadan, bir de sabah gunesi, dolu dolu. Ankara' nin sabah gunesi ile tanisikligimi kaybedeli cok olmus,  tanisiklik tazeledik. Her gun evden cikmadan 10 dakika once ben aynanin karsisinda kremlenirken arkadan bir anda kendini hissettiren gunes, o isima aninin bir parcasi oluyor, mutlu oluyoruz ikimiz de. Hizli hizli metroya yuruyorum, metroda Sartre okuyorum-bu aralar- inince daha az acele ile kizilay'dan Tunali'ya yuruyorum. Ofise geldigimde son yarim saattir ziyaret ettigim dusuncelerin mutluluk olarak zihnimi sardigini hissediyorum.Gun guzel geciyor, istedigim makaleri okuyup gerekli buldugum arastirmalari yapma firsatim olmussa eger. Hayat guzel, en guzeli de nerde olursan ol mutlulugu bir ucundan yakalayabiliyor olmak ve kendine guzelinden yetmek.

Sunday, October 20, 2013

Tatil sonu,

Pazartesi önümüzde, iş başvuruları kapıda -tabi eğer şu halimden memnun değilsem-, ev bulmam lazım ki onun için de her akşam internetten bakıp işaretlediğim evlerin sahipleriyle iletişime geçmem lazım. Bugün alışverişe çıktım ve iyi bir harcama yaptım: iki pantolon bir kışlık manto derken, ha bir de dökülen saçları durdurmak için marketin raflarında yeterince pahallı yabancı markalı ürünler ararken ve yakın zamanda  kullanmaya başladığım özel şampuanlar kremler derken yaşlanarak kaybedilen güzelliği yerine getirmenin yüksek maliyetini  düsündüm, pantolon denerken farkettiğim fiziksel estetiksizliğin muhtemel sorumlusu her bedeni güzel gösterme becerisinden yoksun ucuz pantolonlar olmalı deyip içinde tek tük yağlı müşteri bulunan dükkanlara gözümü diktim. Bir de erkek milletinden üst üste gelmiş bir iki karamsar yorumla bir suredir duymadığımı farkettiğim iltifatların eksikliğinde bir şeyi farkettim ki; hayatımda ilk defa güzel olmama tehdidi yaşıyorum galiba. Lakin önemli olan bu değildi aslında, ama asıl önemli olanın anlaşılmadığı ortamda güzellik güçlü bir silahdı. Gerçi yeni aldığım duyumlara göre dolgun maaş da kapatıyormuş tonla kusuru. Off, hani daha  aşk çıkacaktı karşımıza, sevgi yumuşatacaktı yüreklerimizi, kötü tarafı başka bir hayat da yok önümüzde. Insan şudur, budur diye yorumlar var ya; bana göre insan, var olmayanı ya da ulaşamayacağını varmış ya da mümkünmüş gibi arzulayan hayal gücü gelişkin  ve aynı zamanda saf(salak anlamında) canlıdır.

Friday, October 18, 2013

Bu da nesiymis

deyip merakla baktigim seyler cok kisa zamanda anlamini yitiriyor. Merak duygusunun yerine rasyonel bir siradanlik hatta basitlik hissi geliyor. Madem bu kadar basitmis basta neden ilginc geldi diye de soruyorum kendime. Aklima bir kac sebep geliyor: safi merak, deneyimsizlik, surekli arayis hali ve butun bitislerin sorumlusu: dunyanin tahmin ettigimiz kadar ilginc bir yer olmamasi.

Wednesday, October 9, 2013

Bitti

sonunda, süründürülmüş zamanın kollarına bırakılarak sadece acıtmadan bitmesi için uzun vadeye yayılmış bir ilişki daha. Elbette hüzünlenir insan ki eğer konumuz ayrılık ise ve yine acıtır beni en çok da anlatamıyor olmam karşımdakine onunla çıktığımız yürüyüşlerden kalan anıları: o halen yüzümde dokunuşunu hissettiğim serin, soğuk, ılık rüzgarları, önünden geçerken içinde yaşanılan hayatları hayal ettiğim sevimli evlerin siluetlerini. Anlatamadım ya onunla geçirdiğim anların ruhunu ve o sanıyor ya bu anları sadece az bulunacak kadar iyi biriyle yaşanmış şeyler diye, en çok o hakkı verilmemiş anılatın vebali çöker ruhuma ve ben o zaman çok ağlamak isterim. Iki insanın konuşamaması acıtır ruhumu. Hep aynı hayal kırıklığı soluğumu tıkar ki o da ardına bakmadan yeniye koşanların arkada bıraktıklarıdır, benim işim o devamı gelmeyecek anıları kucaklayıp ağlamaktır, gözyaşlarıyla yıkamak, onlar gömülmeye hazır olana kadar sabırla ve yalnız bir şekilde beklemektir.

Wednesday, October 2, 2013

Baska cozum yoksa

yeni bir yol kendini varedecekti. Bir gun ogle yemeginde ilik corbasini tatli tatli kasiklarken, bedeninin icinde bilmedigi bir boyutu farkedecekti. "Ben" denen sey oturdugu yerden kalkip icinde ikamet ettigi vucudu sefkatli kollarina acacakti. Kendisine sevgiyle yemek yedirecekti, gulumseyecekti, disarinin da sevimli bir yer oldugunu ondan korkmamak gerektigini anlatacakti. Sacinda bir el oksamasi, vucudunu saran bir sevgi sicakligi hissedecekti. Sonunda demek ki bir gun hersey yetersizligini ispat ettiginde o hakkiyla kendine yetecekti.