Friday, April 26, 2013

Buyumenin

en guzel tarafi buyumek, zamanin akisina bir itirazim yoksa o da getirdigi buyumekten ve ogrenmekten dolayidir. Mesela simdilerde yeterince uyku alamadigim gunleri kurtarmanin yolu olarak kahveyi buldum. Evet yeni buldum, eskiden adet yerini bulsun diye bir kahve icer uyanmaya niyetli olmadan etkisini beklerdim, simdi hangi kahveyi ne yogunlukta hazirlayip ne miktarda icecegimi ve etkisinin ne zaman ortaya cikacagini biliyorum,  bu sabah yaptigim ve ardindan cin gibi olup bu yaziyi yazmaya koyuldugum gibi. Dedikleri gibi insan gec yatinca erken kalkiyor. Gecenin bir yarisi (sabahin ikisini gecerken) pilates yapip olan uykuyu da acip, ancak uc gibi uykuya teslim olunca ve kulagimda (aslinda olmayan) fisiltilarla sabahin erken vakti (8 am) gibi gozler acilmaya baslayinca ve kendini tekrar uyutmanin zorlugu uykusuzlugun yukune baskin olacaksa ayaklanip tekrar pilates yapmaya koyulmak absurdlugu hayatimda olagan birsey. Kendi basina yasamanin guzellikleri diye bir liste hazirlasam o liste bu ve benzeri seylerle dolu olur. Disardan odami dikizleyecek biri varsa onun eglencesiz kalmadigi kesin. Her an her sey olabilir beklentisi ile: bu insan olusumuna imkan vermedigi gobegi eritmeye kalkabilir, tam onu eritmisken mutfakta kendime bir proje yaratabilir, gecenin bir yarisi temizlik yapmaya baslayabilir, ustelik bunu yapmak icin iki ya da uc hafta beklemis de olabilir. Ve bu temizlik zamanla en yuzeyselinden olmaya baslayabilir. Olmeyecek kadar temiz olmak iste... Kendini eglendirecek kadar yemek yapmak, zamani oldurmuyorum diyecek kadar kendini gelistirmek, hayatimda arkadaslarim var diyecek kadar onlari ara ara evine cagirip, yedirip icirip ugurlamak; merakliyim diyecek kadar wikipedia karistirmak, sosyal sorumluluk sahibiyim diyecek kadar surekli tekrar halindeki uzun aktivist yazilari okumak, aile baglarim var diyecek kadar ritmi degisen bir sekilde ama hep bir ritim icinde aileyi aramak, onlara yeterince bilgi vermek. Iyi teyzeyim, halayim, manevi teyze/halayim diyecek kadar amazon'un kargo servisini kullanarak ufakliklara yilda bir hediye yollamak. Iyi kiz arkadasim diyecek kadar skype gorusmesi yapmak;  hafif bir guler yuzu, kisilik (bozuklugu) derecesinde somurtkan erkek arkadastan esirgememek ve birkac sayili sey daha.

Thursday, April 25, 2013

Konumuz

paronoya, bunu dusundukce oyle beynim agriyor ki depresyonu opup koklayip basinin ustune koyasi geliyor insanin. Hayir hayir saka yaptim! Olur mu oyle sey: Annemin tabiri ile "kış kış lanet şeytana!"
Beynine hastalik kaptirmis bir nesiliz biz, onceki kusak ise şaşkın,  ancak ki bizi süt kuzusu olmakla sucluyorlar, daha fazla empirik olmalari gerektiginde ise kendilerinin gitmedigi bizim gittigimiz yuksek okullar, bitmeyen egitimler suclaniyor hastaligimiza sebep olmakla. Ailelerimizi hayatlarinda hic bilmedikleri kavramlarla tanistirdik: Depresyon kelimesi, "piskolojisi bozuk" deyimi dillerinde pelesenk oldu yillarca. Onlar  her piskolojisi bir defa bozulmustan umutlarini kesmisken biz iyilesip iyilesip onlara nelerin mumkun oldugunu gosterdik. Sonra baskalarimiz baska baska hastaliklar getirdi/gecirdi, sonunda oyle zaman geldi ki analarimiz/babalarimiz'in  babalarinin, amcalarinin bize biraktiklari psiko-nevrotik mirasi da teshis ettik onlerine koyduk. Yutkundular ama kabul ettiler. Eskiden delilik simdiki gibi bir etiket degil olmasi gerektigi gibi bir kisilik durumuymus ve anladigim kadariyla kisilikler genelde bozuga meyilliymis.

Her bir

cagrisim hikayeye donusuyorsa kafanizda, birseyler yasadiniz demektir. Ben de yasamisim galiba, her ne kadar hep yasamin disinda kalmislik hissi olduysa da en cok normalden hazzetmez oldugum zamanlarda bile aslinda bir gozum hayatin uzerindeymis. Simdi disardan baksaniz normal'den ayirt edilmem, nitekim kendimi toptan normale hazirlamakla mesgulum. Maceraya bilinmeyen bir sure ara veriyoruz, artik bilimin cileli yollarinda bir asagi bir yukari oldum-olmadim histerileri yerine, herkes gibi kisitli hayatin icinden maksimum haz cikarmanin pesinde olmayi denemeye gidiyorum. Bunu boyle soyledikce de insanin hevesi kursagina tikaniyor ama kaba tabirle yeni hayatin kisa ozeti bu.
Neler gordum bu meslekte... Kendim uzerinden olmasa da, sizin anlayacaginiz dille Nobel, benim dilimle Fields Medal' a kosan birini bastan cikarip bu degisik hayatin icinde olmaya devam etmek varken, onu da istemiyorum. Gemileri yakmaktan degil, hayatin geri kalaninin cilekesliginde, sıkıcılıgında hayata katlanilecegimi ispat etmeye. Isiklarla, renklerle, orada burada anlasilmamis mutluluklari kesfederek mutlu olmaya gidiyorum. Minik bir bebege can vermek uzre hayatimi hem fiziksel hem de entellektuel anlamda tehlikeye atmaya hazir olmama az kaldi. Hatta sevgiyi karsi tarafta gormemeye inat bu fikir gelismis olabilir; en basindan sevgiye duyarli bir canli yetistirip ona gonlunce bencil sevgiden bosaltmak icin, cunku yine bencillikten o sevgiyi karsiliksizca kimseye vermemekten ve karsilik bulmadikca biraz buruk kalmaktan.
Hayir soylenmiyorum, sadece soylenme luksum vardi ve insan bir luksu varsa kullanmali mantigi ile ustune ustune gittim kahpenin. Maddi kisitlamalara ragmen cok zengin bir hayatti simdiye kadar, elim hep gucluydu. Bundan sonrasindan ise hic ama hic korkmuyorum.

Wednesday, April 24, 2013

Malatya' daki

evi aradim, cevap veren olmadi. Gunun carsamba oldugunu hatirlayip, annemin muhtemelen pazar'a bir defa daha bu kez begendigi domatesleri almaya gittigini tahmin ettim. Ikinci aramamda  telefon acildi, gercekten pazarda oldugunu ve son olarak kucuk bir cig kofte legeni aldigini soyledi. 19 yildir her Carsamba kapinin onunde kurulan o Pazar' in inadina hurmet ederek, gunesli ve sicak bir yaz gununde meyveler, sebzeler, ucuz oyuncaklar, kiyafetlerle renklenmis o sokagi gozumde canlandirdim, en cok da ilk acildigi zamanki haliyle ve de o zamanki halimle.
Gelecek haftaki seyahetime annemin canla basla daglardan kivircik ve gobelek toplamak suretiyle hazirlanmakta oldugu soylemesinden sonra en son haberlere gectik. Daha once bir yazida da bahsettigim favori kuzenim S.' nin son durum ve davranislarinin da etkisiyle artik cok da cekinmeden kendisine paronoya tanisini  koyerken, bosanma asamasinda ona neyin ne sekilde faydali olabilecegini bilemeden bir sure beyin firtinasi yaptik. Cozumsuz kaldik.  Bir yandan ailenin fayda konusundaki basarisizligini, hatta bir yerde ancak ki cozum olarak her seyi S. ' nin insiyatifine birakarak ne kadar dogru bir harekette bulunduklarini dusunuyorum. Buna da cevap bulamiyorum.

Monday, April 22, 2013

duygularin transformasyonu

diye yeni bir konsept hayatima girdi. Guclu duygularini sakladigini iddia eden B' nin saklamakta oldugu seyi ve yok olan sevgi gosterilerinin yaninda toptan olmayan/belki hic olmamis sefkat duygusunu incleliyorum. Bir insanin bir zamanlar sevdigine sevgisini gostermisken artik sevgi gosteremeyisi ne anlama gelir? Heyecan ve ask zamanla sakinlesip sevgiye donusuyormus, ama tabi gizli sevgi bu, oyle disardan anlasilacak turden degil. Nitekim bakiyorum bakiyorum ama sevgi var mi yok mu anlayamiyorum. Beni gordugu an yuzunde tek bir gulumsemenin belirmeyisi, gozlerimin icine nerdeyse mallik boyutunda bir donuklukla bakisi, bazal metabolizma ayarindaki  hal ve hareketlerinin kaybetme korkusu altinda bile degismeyisi sayilacak ornekler arasinda. Olaylarin icindeki celiskiyi gorebiliyorum, dile getiriyorum ve karsimdaki uzerine dusunup anlamak yerine bana kliselerle cevap veriyor ki en cok orda hayal kirikligina ugruyorum. Hayatta sektirmededen takip ettigim, karakterimi olusturan bir prensip de adalet prensibi. Ve bu prensibi yerine getirme arzusuyla  B. ' nin sessiz haline ragmen durumunu gorebildigim icin, ona kendisiyle aramdaki sadaket baglarimi ortadan kaldirarak gerekli cezayi verdim. Simdi sira uygun bir dille farkinda olmadan cektigi cezanin farkina vardirilmasinda.

Wednesday, April 17, 2013

son keşfim

bir kiz bir oglan diye bir blog, gunun cogunu is yapmaya ara vermek bahanesi ile bu blogu okuyarak gecirdim, okurken de gulmekten kirildigim cok yerler oldu. Aksama kadar evdeydim. Bulutlu baslayan gun, gunesle devam etti; boylece yatagimda oturarak birseyler okuyarak da olsa aydinliga taniklik etmek guzeldi. Onceden planladigim uzre aksam yuruyusune cikip, bir Avrupa kaynakli bir  Iran kaynakli klasik muzik esliginde nehir kiyisinda yesilliklerden yuruyup, kopruyu gecerken kosarak ve nehrin oteki kiyisindan tekrar eve dogru yuruyerek geri geldim. Donuste markete ugrayip, aldigim taze meyveleri yemekten once susuzulugumu gidermek uzre buyuk parcalar halinde yutarken, evdeki ispanagi, ve marketten yeni aldigim mantarlari en sevdigim marka makarnalara ilave ederek yillar once Providence'da cok az kere bir araya geldigim bir arkadasin Fransiz yemegi tarifini tekrar ettim. Yururken beni bekleyen yeni hayati ve asilmasi gereken yeni engeli dusundum:  mutlu olmayi basaramadigim bir ulkeye baska ulkelerden ogrendigim mutlulugu tasiyacaktim.  Bunu yapabilicek gucu hissettim kendimde. Eve geldigimde, guzel gunun ardindan bir kac gun once oldugu gibi bir umutsuzlugun yerine hic bir kotu hissin olmayisi sasirtmadi beni. Insanin hizli adaptasyon yetenegini bir kez daha kutsayip, iki gun arasindaki farki dusundum. Bugun bakis acimi kontrol edebiliyordum. Gunlerdir B. ile konusmamistim, ve onun bu gorev haline gelmis konusmayi yerine getirmeye pek niyeti yoktu ki, sessizligini ancak ki aksamin gec saatlerinde bozdu, o da benim uyku saatimin gelmekte oldugu baskisiyla: uc yilimi yatirdigim iliskiyi sonunda anlamistim, sevgi ya da ilgi talep ettikce daha az sevilecektim. O yuzden butun umutlari geri cekmistim. Birinden birsey bekleyemeyecegini bilmek guzel bir his degil, hele o insan sizin en yakininizda olmaya talip olmussa. En yakinimda olmayacakti, degildi de.  Onunla konusabilir, gulumseyebilirdim bile ama sonunda bu da bitmisti.

Sunday, April 14, 2013

Bazen gafil avlanirsiniz,

 uzun zamandir ilk defa gunesi ve sicagi bir arada gormus saatlerce nehir kiyisinda yuruyup eve donmusken, gunlerdir gormediginiz yuz size icinde oldugunuz ikilemi hatirlatir: yuzunuze gulerek bir parca cozum olacakken, gulmez. O gulmeyince sessiz ve uzun alisilmadik bu aksam ustu sessizlesir, sessizlesir ve rahatsiz eder sizi. Bir umutsuzluk coker dort koldan, etraftaki daginiklik can sikar, oturdugunuz cirkin kanepede kalakalirsiniz.

Thursday, April 11, 2013

Yeni kavramlar:

stoicism, ataraxia, apatheia. Hangisini secerseniz secin, sonu huzura cikiyor. Acaba yillarca kufur diye algildagim "stoic" lik miymis guzel bugunumuzu borclu oldugumuz sey?

Tuesday, April 9, 2013

Bir suredir

dogru duzgun bir sey yazamiyorum. Dusunceleri sistematik hale getiremiyorum, hep beraber olasiliklar evreninde hayaller pesinde kosuyoruz. Hepsi biraz eksik, hangi yol izlenecek olursa olsun sonuc hep biraz husran. Bugun ise farkli, gunes cikti diye midir acaba? Enerjili bir gundu, defalarca telefon gorusmesi yapabilecek, basitin icinde tekrardan huzuru bulabilecek olma umuduyla dolu bir gundu. Gun bitmis degil, ve bu duygulari bir sure koruyabilir miyim belli degil, ama uzun zamandir ilk defa tekrar birseyler yapma gucu hissediyorum. Degisik hayatlari deneyimlemek, her birinin icinde mutlulugu ve ic huzurunu tekrar bulmak istiyorum. Hayat o kadar degerli ki; onun icinde kose bucak gezinerek onun hakkini vermek istiyorum.

9 Nisan 2013, Bonn