iki zaman var: bir gun isirken bir de batarken. Neden bu kadar mutlular, ya da telas icindeler bu saatlerde. Bilmekle anlamak ayni sey degil, ama anlamak mumkun onlari. Gun pembe pembe batarken benzer bir huzur sariyor beni de. Sair olmaya oykunmuyorum, duygulardan ote kaybolmusluk icinde olan biri ancak ki felsefeye yonelir, o da yok... Otuzlu yaslara baslamadan once herkesin yaptigi gibi biraz olsun muhakeme yapmaya yeltenen biri var, -belki bu halin onla da ailgisi yok- sahip olduklarini, zamanla ve sanki hep zor yollardan ogrenmis biri var. Bu beceriksizligin sirri ne olabilir acaba? yine de yasanmis bir hayat var, dolu dolu kullanilmis bir beyin, bol bol hayatin anlamini kaybedip o zamanlarda anlamsiz yasamaya alismis bir ruh var.
Bir de kuslarin otmeyi biraktigi, can seslerinin uzun uzun calmaya basladigi aksamin muhtesem saatleri var. Muhtesemlikleri, getirdikleri yalnizlikta. Sizi bir cirpida bogabilecekken sirf sonunuzu merak ettigi icin caninizi bagislayip, hayatiniza yalnizligi kat kat orten yasama askiniz olan bahar havalarini tasiyan aksamda dogaya sukranla kayboluyor insan.
No comments:
Post a Comment