Sunday, March 31, 2013

çan seslerini

ancak ki birseyler ters gittiginde duyabiliyorum, Eylul'de buraya ugradigim zamanlardaki gibi, az cok herseyin ters gittigi o gunlerdeki gibi, yemek yemenin zorlastigi, evdeki sessizlikte bir saat gecirmenin imkansiz oldugu, sessizligin agiz birligi yapip sanki seni yutmaya hazirlanisi gibi...
Yillarin emeginin, sorgusunun, sevgisinin parmaklarinin arasindan bir kez daha kaymakta oldugunu ilk kez hissetigin bu gun gibi.

Thursday, March 28, 2013

Yazmasam

ne deliririm ne de ölürüm, ama zaman ucup yok olmasin diye yazmak en guzeli. Sarma sarmis bir bilmecenin icindeyim, secmek ve sectigim icin caba gostermek zorundayim, kalbim ve aklim uzlasma noktasina gelemiyor. Hersey yarim, gucluler dik basli, gucsuzlukler ise  baska turlu guzelliklerle sevimli hale getirilmis. Gucsuz olan hazir dinlemeye ve degismeye; guclu bildigi yolda.
Isvicre ziyaretim Fransa' ya kadar yayildi. Buz gibi soguk ve sisli bir gunde Mont Blanc'a kadar teleferikle cikip, ardindan Lyon'un eski sokaklarinda, meydaninda, koprulerinin uzerinde yuruyup, Chemin de Croix (haç yolu) deneyimi icin Notre Dame Fourviere' e tirmanip, yamac boyu merdivenlerden nehre indik.
Isvicre'nin cikolatasi ve peyniri derken simdi iki yeni aliskanligim var. Yemegin ardindan cikolata yemek, yemekle de peynir yemek. Coop' dan aldigim bir buyuk parca Gruvier ve degisik cikolatalar bitince bu aliskanliklar da sonlanabilir.
Hayat guzel: elimde yazarak kendime hatirlattigim bir parca cikolata, onumde guzel olsun diye uzerinde calisilmasi gereken gelecek; hersey guzel olacak.

Thursday, March 21, 2013

Yazmiyorsam

bir sebebi yok, yani bildigim bir sebebi yok ama zor mu sebep bulmak, zor degil. Hareketlilikten olsa gerek yazamiyorum: gecen hafta Kopenhak' la tanistik, simdi Cenevre'ye gidiyorum. Arada 5 gun mola verip, dinlenmek yemek icmek seklinde enerji depoladim. Cunku gezerken insan haliyle biraz sefil oluyor. Disariya tam bagimli yasarken, finansal limitleri de goz onunde bulundurunca rahatliktan ve kaliteden kismak gerekiyor, kisiyoruz biz de. Annemin yarin tekrar yola cikacagimi ogrenince tepkisi, ruh sagligimin ne kadar yerinde oldugunu sorgulamak oldu. Ona, bu davranis degisikligi garip geldi ve akli basinda bir insan olarak sakayla da karisik olsa ruhsal dengeme birseyler mi oldu diye sorusu komikti, Ben de kaybettigim dengemi ariyorum diyerek onu sakinlestirdim. Kaybolan bir denge durumu yok, belki de vardir. Bir daha buralara gelemezsem, ilerde Karadeniz kiyisinda kucuk bir kasabaya yerlesip hayatimin geri kalanini orda gecirirken bu lukslerim olmazsa diye simdilerde her firsatta etrafi dolaniyor olabilirim. { Bu yil Ekim sonu-Kasim basi Turkiye ziyaretimi yaptiktan sonra, Aralik ortasinda Paris' e, ordan dondukten sonra Berlin'e, Berlinden bir hafta sonra San Diego'ya, ordan Washington DC'ye, DC'de iki hafta gecirip Bonn'a donup, Bonn'daki bir ayin sonunda Seattle'a, ondan sonra tekrar Bonn'a, donusun ardindan 10 gun icinde Kopenhak'a, Kopenhak'ta bes gun gecirip eve donup bes gun dinlenip ardindan bes gunlugune Cenevre'ye gidiyorum. Bundan sonra ilk firsatta tekrar Turkiye' ye gitmeyi planliyorum.}
Annemin denge uzerindeki suphelerinde haklilik payi olabilir. Is aramak yerine, kendimi kulturlerin arasinda dolanmaya salmak biraz garip gelebilir. Ama benim halen umudum var ya, ondandir.

Thursday, March 7, 2013

Bir bahar sabahi,

diyelim ki universite yillari. Annemin yataginda uyanmisim, uyanir uyanmaz elime topoloji kitabini almisim ogreniyorum, yeni yeni matematiksel yapilar, modeller. Huzursuz bir insanim ama o anda huzur var.
Hersey birbiriyle karismis zaten o yillarda, derinden seyreden bir aci var ve butun tatlari renkleriyle bir hayat. Aciyi/anlamsizligi seyreltmek icin girisilmis bir savas var. Aciya karsi sinema seanslari, misir patlagi, kola ve frambuazli pasta ile savasiyorum. Ve galiba galip geliyorum ki yillar sonra bu savasi
hatirlayabiliyorum. Ya da devlet tiyatrolari arada imdada yetisiyor, her yetiskinin hayatindaki aciyi secmeye odaklanmis beynim bunu yapiyor her karaktere ve boylece daha az yalniz hissediyorum. Bilkentte gecirilmis hepsi birbirinden yogun mevsim tekrarlarinda hep bir mucadele "challenge" var. Ogrenilecek yeni konular: algebra, analiz, geometri, Fourier tarnsformations, PDE... Gri siniflarda zihnimin dogal akisinda kavrayamadigim algebraic geometri icin kendimi zorlarken, disarida apaydinlik bir bahar var, uluslararasi iliskilerin matematik bilmeyen rahat ogrencileri var. Onlara ozenmiyorum, bir tek daha cok vaktim olsa
belki kendimi anlayip ona gore cozumler uretebilirdim diye dusunuyorum. Kendimi anlamaya vakit olmayisi asil agirima gidiyor.
Kizilay var, kitaplar, yazin bahceli, kisin camur var, kar var, ardindan bahar.. O gunlerde kosturarak servisi yakalama telasi var, hep.
Cumartesi sabahlari annemin domates salatalik kokulu sofralari, patetes/biber kizartmali, katmerli kahvaltilari var. Renklerine aldanip yedigim pateteslerin ardindan fazladan bir rehavet cokusu var, patateslerin gectigi yolu meyvelerle yikamaya calismak var.

Mart 7 2013

Wednesday, March 6, 2013

Bu saatler gelince

iki satir yazmak ihtiyacini hatirlatiyor civildamaya baslayan kuslar. Bugun sakin bir gun, ilk defa uc gun ust uste gunesi gorduk. Gunler gunese gore sekillenmeye basladi ki oyle olmasi lazim, gün-güneş.
Bugun gunese ciktim, bir bucuk saat Ren nehrinin kiyisinda gunesle bulustum.
Mart 6 2013

Tuesday, March 5, 2013

Kuslarin otmeye basladigi

iki zaman var: bir gun isirken bir de batarken. Neden bu kadar mutlular, ya da telas icindeler bu saatlerde. Bilmekle anlamak ayni sey degil, ama anlamak mumkun onlari. Gun pembe pembe batarken benzer bir huzur sariyor beni de. Sair olmaya oykunmuyorum, duygulardan ote kaybolmusluk icinde olan biri ancak ki felsefeye yonelir, o da yok... Otuzlu yaslara baslamadan once herkesin yaptigi gibi biraz olsun muhakeme yapmaya yeltenen biri var, -belki bu halin onla da ailgisi yok- sahip olduklarini, zamanla ve sanki hep zor yollardan ogrenmis biri var. Bu beceriksizligin sirri ne olabilir acaba? yine de yasanmis bir hayat var, dolu dolu kullanilmis bir beyin, bol bol hayatin anlamini kaybedip o zamanlarda anlamsiz yasamaya alismis bir ruh var.
Bir de kuslarin otmeyi biraktigi, can seslerinin uzun uzun calmaya basladigi aksamin muhtesem saatleri var. Muhtesemlikleri, getirdikleri yalnizlikta. Sizi bir cirpida bogabilecekken sirf sonunuzu merak ettigi icin caninizi bagislayip, hayatiniza yalnizligi  kat kat orten yasama askiniz olan bahar havalarini tasiyan aksamda dogaya sukranla kayboluyor insan.

Hersey kaybolurken

bu an kaybolmasin diye yaziyorum. Almanya' ya bahar gelecek, gunes her zaman oldugundan daha erken giriyor ofise. Gonlunce masalarda, yerlerde kazara orda olan yuzlerimizde geziniyor. Surekli gozluklerimi temizliyorum, cunku ustundeki tozlar hatta surekli ayni bezle silinmekten ince bir tabaka halinde camin ustunde yer etmis yagli katman guneste daha da belirginlesiyor. Gunes bizi mutlu ediyor, bir taraftan da sessizlestiriyor. San Diego gibi, lise'de apaydinlik bir ogleden sonra, ogle yemeginde bezelye bulgur pilavi ve cacik combo'sunun oldugu gun gibi. Doga meydan okumus insana, renklerden baska kimseye soz hakki kalmamis. Yine lisede bir Cuma ogleden sonrasini hatirliyorum, toprak nasil kahverengi, ara ara nasil yesillenmis, gokyuzu nasil mavi ve herkes nerede, ben neden onlarla degilim de degisik hayat kirintilarini kesfe cikmisim.Ascinin ailesi, farelerimizi uhulayan gencecik amcanin degisik karisi, iki kucuk cocugu, kullandiklari guzel dille yasadiklari hayatin uyusmayisi, asagidaki ogretmen lisesi insaatinin yasli bekcisi ve karisi ve onlarin dogurmadiklari ama ailelerine kattiklari minik kiz bebek/cocuk. Bu gunesli havalar taa nerelere goturdu beni. Onumuzde bir de bahar aksamlari var, heyecandan ve gizemden nefes almanin zorlastigi o aksamlar bu kez apayri anilar/hisler getirecek...
5 mart 2013
Bonn

Monday, March 4, 2013

Gidişin dönüşü

olarak dönerek, bu projeyi de tamamlamis oldum. Daha az aciliydi oteki donmelere gore, cunku biraktigim yerin buyuk/cirkin sehirlesmesi ve acimasiz duzeninden daha huzurlu buldugum bir yere donuyordum. Trende bir ogleden sonrasi seyahat eden normal insanlar, o sirada acmis gunes, gunlerdir yoksun kaldigim seyi getirip gozumun onune koydular. Bilincsizce bindigim trende bana yardim eden, annesiyle seyahat etmekete olan kisinin, valizime yardim etmeye calismasi, trenden indikten sonra ikinci binecegim treni ozenle bulup iyice anladigima emin olana kadar trenin butun detaylarini verisi de guzeldi. Seattle'da Ingilizce kitap bulmak firsatini kullanarak aldigim kitaptaki psikatri analizleri ile coktandir ismini koydugum seyi teyit ettirirken, icinde bulundugum durumu degistirebilecegim ve kontrol altina alabilecegim hissini guclendirdi. Yillardir fazla mutluydum. Universite'de baslayan uzun depresiflik hali, onu takip eden doktora yillarinda manic'e cevirmisti. Genetik egilimimin de destekledigi uzre, ilimli bipolar bir hayat geciriyorum. Cok uclara gitmese de manik' lik, normallik denen seyin ne oldugunu uzun yillardir bilmiyorum. Onemli olan normal olmak degil, olamadiginda icinde bulundugu durumun sadece dezavantajlarini yasamak yerine, bir kismini avantaja cevirebilmek. O yuzden cozum uretebilmek icin ne oldugunu bilmek onemli.

3 Mart 2013
Bonn

Bilmem kacinci

defa olacak, yine yarim agizla bile ancak zorlayarak ev dedigim yerime donuyorum, Her donuste, peki ama neden buraya sorusunu kliselesene kadar sormaya karali bir sekilde. Simdilerde planlanmis projeleri bitirme konusunda bir tur aceleciligim var. O yuzden gidilecekse gidip ardindan da gitmek isi bitsin diye geri donmeyi seviyorum galiba. Bugun Seaatle'da son saatleri sirtimdaki agir laptop'a ragmen sokaklarda gezerek, dukkanlara girip cikarak gecirirken eskiden yapmadigim birseyi yaptim. Dunyanin garip bir yerinde, kisa zaman once planlanmis bir yerde olmayi bir luks tadinda yasadim. Eski tuketici olmak, hep ileri gitmeye ac olmak, herseyi normallestirmek, simarmamak ve zevk bile almamak seklindeki gormelerim degisti ve yerini  "aah bak ne guzel birsey yapiyorum, ozlemisim burda olmayi, ne guzel bir his burda olmak, ne kadar sansliyim" seklindeki dusunce serisine birakti.
1 Mart 2013
Seattle

Bu yil

hic bos durmadim, hep yazdim. Bir kismi sadec draft olarak saklandi bir kismi cemaat ile bulustu. Yapilmasi gereken seyler oldukca ben kendimi anilari hatirlamaya, gunu yasmaya, ani yakalamaya, yakaladiklarimi da yazmaya verdim. Iyi yaptim, hersey gitti yazi kaldi.
Neden dogru duzgun seyler yazmiyorum, mesela soyle bir problem var onu soyle cozebiliriz, soyle bir kitap okudum suralarini elestiriyorum, haberlere sinir oldum bu ne bicim ulke, insanlik namina sunu yapalim, haydi ayaklanalim gibi faydali hicbirsey yok bu blogda. Bu blogda hakkaten faydali birsey yok, ancak ki bir insanin cok alisilmis olmayan hayatinin icinde cok alisilmis ikilemler ve klasik endiseler var. Bu blog faydasiz, ve faydasizligi zoruma gitmiyor. Akilli ya da derin olmaya calismayali yillar oluyor, zaten kim dinliyor ki engin mantik ve takintili ozgurluk prensipleri altinda sekillenen dusuncelerimi de okuyup da esinlensin. Haa bir gun guce yaklasirim, o zaman diktatorluk rejimi altinda insanlara ozgurluklerini ve mantiklarini ayni anda kesfettirmeye kalkisabilirim. Kendimin zor yollardan kesfettigi seyi dayak zoruyla baskalarina da buldurmaktan baska bir cozum simdilik goremiyorum. Bu blogda faydasiz seyler gormeye devam, bir gun ki aklima guzel bir fikir gelirse yazarim.