Wednesday, August 15, 2012

Yeni Yıl temalı


bir Ağustos yazısı yazmak istiyorum, delilikten işte... Ortaokul'dan şu anda bağlarımız tamamamen kopmuş bir arkadaşim sonbahar'ın en sevdiği mevsim olduğunu söylediğinde oldukçca şaşırmıştım çünkü sonbahar o  zamana kadar benim için depresyon mevsimiydi ve başka bir iki arkadaşımı da yutarak öyle kalmaya bir süre daha devam edecekti. Neyse ki ilerleyen yıllarda yaz ve bahar depresyonları yaşadıktan sonra sonbahar'a dair hastalıklı çağrışımşarım yalnız kalmayacaktı. Şimdi en sevdiğim mevsim kıştır dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz çünkü en çok sevdiği şeyi bilmek hususunda zihnimin pek gelişkin değil Benim ne en çok sevdiğim film vardır ne de kitap, hayatımda biri varken (ki genelde birileri oluyor) bile onu mu en çok seviyorum yoksa annemimi diye düşünüp taşınırım. Bu sorunun cevabı niye önemli onu bile bilmem, ortada bir güven arayışı olduğuna mı işaret acaba, aslındaki pek sevecen değilim ve birgün tastamam(burada açıklama yapmak lazım) kendime yettiğimde sevecen olmayan halimle hayatımda tuttuğum ancak sevgi gerektiren ilişkilerden kurtulduğumda mutluluğum daim olacak.
O yüzden yarından itibaren başlayan yeni yıldan kendine yetebilen, sosyal hayvan kimliğinin sosyallik kısmını yırtmış biri olmayı arzuluyorum.
Evet demek istediğim şey acaba şu muydu: yeni dilekler için yeni yılı beklemeyin ?
Hayır söylemek istediğim başka birşeydi: Grandma Moses diye bir ressam var, doğa en çok da kış resimleri yapıyor, onun tablolarına bakarken kış resimlerini ve filmlerini sevdiğimi anladım. Baktıkça hafıflediğini hissediyor insan. Yukarıdaki de başka bir ressamın bir kış resmi, alıp eve asılabilecek türden.

No comments: