Saturday, February 24, 2024

Dogmamis cocuk

Cakir gozlu, beyaz tenli, dalgali siyah sacli,  sakin ve utangac cocuk... Yoksun ama hayalimin bir kosesine yillar once yerlesmissin ve neden bilmem olmadik zamanlarda aklima geliyorsun. Bir ogleden sonra, mevsim belki kis, hatta belki subat ayi, gunes yavas yavas alcalirken, evin kapisi aciliyor, sen icerdesin ben disarida, ve o kapinin arkasinda beni bekliyorsun. Yuzun sitemkar, sessizce birseyler mirildaniyorsun. Dort yasindasin,  hep dort yasindaydin. Birbirimize biraz mesafeliyiz, belki hic gercekten kucaklasamadigimiz icin. Ama ahh evlad, annenim iste... 

Feb 24, 2024

Thursday, February 15, 2024

iyilik, guzellik

 14 Subat 2024,  Ailece sevgililer gununu kutladik.  Okuldaki kutlamalar, ust uste gelen hediye seker ve cikolatalar oglanin modunu zaten yukseltmisti, ve onun etkisiyle gunun geri kalanini da guzel gecirdigimiz nadir ozel gunlerden biriydi. 

Aksam hep beraber yuruyuse ciktiktan sonra eve gelip hizlica yemek hazirligina koyuldum. O kosturmacanin ardindan masada beraber oturup uzun uzun yemek yedik. Su aralar aile saadetini en yogun (ve yine nadir) hissettigimiz anlar herkesin nese icinde sofrada gecirdigi zamanlar.  

Aile olmak, iki yetiskinin birbirine es olmasinin cok otesinde. Ailenin surekliligi icin gosterilen her caba takdir ediliyor, belki esler olarak birbirimizin yuzune bakmaya vaktimiz olmuyor ama biri yemek sofraya konsun diye, digeri aksam mutfak toplansin diye kostururken, affoluyor eksikler. Eskiden olsa gozlerim kusur arardi, karsimdakinin sevgisini/samimiyetini surekli sorgulardim. Simdilerde (uzun yillardir) boyle lukslerim yok, tek sansim elimdeki guzellikleri gorebilmek ve onlara sahip cikmak. 

Hayata karsi tutumum da tarihsel en olgun seviyesinde. Cozmek zorunda oldugumuz aktif bir problem olmadigi surece kaygiya kapilmiyorum. Kayginin dibine vurduktan sonra gerceklesti bu tutum. Beynimim yanlis calisan bir merkezi daha kendini yemek uzerinden feshetti. Huzur....

Sunday, February 11, 2024

Bir zamanlar

 Eski yazilara bakarken, 2013 ocak ayinda  kisa sureligine  konferans icin San Diego'ya gidisimi hatirladim.  San Diego'nun ilik ruzgarlarinda ruhum gidiklanmis ve kalbimin acittigi bir gece haric sadece guzel deneyimlerle ayrilmistim bu okyanus sehrinden. En belirgin ani olarak,  Balboa parkinda cennette oldugum hissini yasadigimi biliyorum. Kutsal kitaplarin anlattigi, o cok guzel ve insana sadece huzur veren yeri dunyada deneyimlemistim, ve o ani yasarken istemsizce o mekani cennet ile bagdastirmistim.  

Kisin ortasinda,  sicak bir iklime isinlaninca bana hep olagandisi seyler olmustur. 2010 Mart'inda Arizona'ya konferansa gitmistim. Kuzey'in soğuğundan, çölün sicagina inince havalaninda yuzumu yalayan tatli ve sicacik hosgeldinden sonra ertesi gun hem matematik sarhoslugu hem yaz havasi derken,  artik dümenin basinda degildim. O aksam konferans salonunda bir calismadan sonra masada Ar.'nin sohbetini dinledim, ne afacan bir cocuk, gozleri parliyor, once ablaca hislerle sevimli buluyorum o halini, "cute genius" cok guzel konusuyor ve anlatacak ne cok seyi var. Ertesi gun ogle yemegine gidiyoruz grup olarak ve Ar.'da var gurupta, cikista kapiyi gecmem icin tutuyor ve bana capkin bir bakis atiyor, aman allahim, seni bacaksiz! O andan sonra, onun gozu benim ustumde, benim gozum de onda. Gunun aksaminda kampüsun sessiz bir kosesinde bir bank'in uzerinde aksam ruzgarlari esliginde oturuken artik ikimiz de cok aşığız. O anlatiyor ben dinliyorum, ben anlatiyorum o dinliyor, ama konusmamizin tek sebebi birbirimizi daha cok anlamak, hissetmek ve daha da aşik olmak. Işe yarıyor. Konferansin iki gunu daha var, ve biz sadece el ele, Göz göze, dudak dudaga... Bir kac hafta sonra bahar tatili olacak ve ben onu ziyarete gidecegim diye anlasiyoruz, boylece dönuş kolaylașiyor. Hayatimda ilk defa böylesi karsilikli ve yoğun bir romantik his yasiyorum. Sonra yazismalarimiz ve gorusmelerimiz devam ediyor, yani bir sure...

2013 San Diego'da bir aksam arkadaslarla yemege gittigimizde  Ar. ile karsilasiyorum. O da konferansa gelmis ve onu gorunce kalbim sıkışıyor, sonucta ona karsi hissettigim guzel hisler kaybolacak seyler degillerdi. Onu gordugume cok memnunum, biraz mesafeli konusuyoruz ama ikimiz de  dostca birbirimizi incitmemeye ozen gostererek.  Gecenin bitiminde, cok fazla yiyecek ismarlamisiz ve kalanlardan bitkisel olanlari kahvalti'da yemesi icin onun icin paketliyorum. (Ben sevgimi en kolay yoldan yemekle gosteririm, eger birini seversem onun karnini dusunurum :) bu hep boyledir). Son bir sevkat parcasiyla ona hislerimi gostermis oluyorum ve geceyi bitiriyoruz.  Herkes oteline dogru ayriliyor ve o son gorusme oluyor.

Friday, February 2, 2024

Cuma en sevdigim gün, önünde biraz olsun özgürlük oldugu icin. Babamin karli bir Cuma gunu hayattan kopusu, ne Cuma gününe ne de taze yagan  kara küstürdü beni. Çünkü  güzel seyleri ve özgürlük hissini Tanri'dan bile cok severim, daha dogrusu Tanri'yi bunlar icin severim diyelim, ve yasadigim kötü seylerin sevdigim iyi seyleri öldürmesine izin verecek kadar saf degilim. 

Babam o cocuk yasimda öldügünde, iki secenegim vardi. Ya basima gelen kotu seylerin beni tanimlamasina izin verecektim, ya da....Acinin beni kusatip daha da büyümesine izin vermedim,  onun yerine kendimi büyüterek acîyî kücülttüm.  Babam gittiginde cok garip seyler oldu zihnimde. Ondan once, icimde neye donusecegini bilmeyen bir bulut vardi, kafasi karisik, hayat dolu, iyimser, rengarenk bir seydi, memleketin kirac topraginin kahverengisi ve kayisi bahcelerinin yesili ile animsadigim bir renk cümbüsü. Gri gomlegini  ve kahverengi takimini  heryere uniforma gibi giyen, kahverengi gozluklu o gobegi tombis babam gidince, cocuk olma hakkim da bitti. Ufak tefek seylere üzüldügümde yanina gidip derdimi anlatacagim, cocukca sizlanacagim o insan artik olmadiginda, incitebilecek herseye kapadim kendimi.  Taziyenin üçüncü gunu ders kitabimi actim ve 3 yil boyunca kafami kaldirmadim.  O kucuk sehrin icindeki hayata karismadan bir perdenin arkasinda yetiskin ruhlu bir cocuk olarak etrafimi izledim, ögrenerek kendimi özgürlestirdim.