Depresif’in en kotu zamani sabah uyanma anidir; depresif kisi dusuncenin bloke edilmesine bagli olarak depresiflige yer olamayan uykusundan uyanirken, bilincinin ilk aklina getirecegi onceki gunden arta kalan kokusmus dusuncelere hazirliksiz yakalanir. O an uyandigina uyanacagina bin pisman olur; zaten vucudu da normalden daha fazla uyku ihtiyaci icine girmis; uykudan medet umar olmustur. Sabah uyanmasinin sokunu atlattiktan sonra faydali birseyler yapmaya koyulur ve cirpindikca enerji uretme potansiyeli ortaya cikar, sabah kahvesi icilerek olasi bir bas agrisinin onune gecilir ancak ilk lokmalarini agzinda evire cevire, yemeyi ilk defa ogrenmis bir cocuk gibi ya da yemeye gucu olmayan yasli ninesi gibi ogutmesi oglen saatlerini bulur. Bu sirada umuduna sahip cikar ve bunun en onemli nokta oldugunu bilir.
Bugun depresif kisi olarak uyandigim uykumdan sonra, ogle saatlerinde bir is gorusmesi icin South Ealing’ in yolunu tuttum. Iki gun once Jump’ in gorusmesine giydigim takimi tastamam oldugu gibi, gomlegini bile yikamadan ustume gecirdim. Ikinci defa giyilmesine ragmen, sokaga ciktigimda lacivert pantolon, kizil mont; siyah saclar, acik mavi gomlek; sari kurdelalali bej deri babetler ve siyah bilgisayar cantamla profosyonel goruntum tastamam olmustu ve bulutlarin altinda gri kalmis sehirde ustumdeki renklerinden dolayi bir neon gibi parliyordum. Gayet iyi gorunuyordum; sabah “shit” gibi hissederek kalktigima bin sahit lazimdi. Oglen evden cikmadan once bir yildir binayi saran scaffolding’ i sonunda kaldirmaya niyet eden isciler; gurultulu bir sekilde sirtimi dayadigim balkonda calisirken, sonunda parkin goruntusu ortaya cikti; tam zamaninda ustelik; ise gitmeyi birakmis, gunduzlerime kavusmusken, onu bloke eden bir tabaka mavi plastikten kurtulmak cok guzel bir surprizdi.
Piccadliy line’da sallana sallana sersemlemis bir sekilde South EALING’de inmis; dogru olduguna kannat getirdigim yonde - Big West Road’ a dogru- yurumeye koyuldum. Polish marketler; Napelese restaurantlar ve kucuk semtlere ozgu yavaslik hosuma gitmisti. Henuz gorusmeye gittigim isyerinin neye benzedigini bile bilmeden buraya tasinip, bu sokaklarda alisveris yaptigimi ve bundan huzur duyacagimi dusundum; sanki her hayat formuna hazirdim: Havada cok fazla gunes olmadigi takdirde herseyi yapabilirdim. En guzel kiyafetlerimi giyip is pesinde kosturabilir; bazen cok, bazen az kazanabilir, yasadigim yeri gormezden gelebilecek kadar yogun olmayi basarabilirdim.
No comments:
Post a Comment