Saturday, November 28, 2015
Zafer edasiyla biten Cuma gununden sonra Cumartesi sabahlari yorgun ve tukenmis uyanmanin mantigini anlayamiyorum. Sabah saatlerinde extradan uyunan uykuda ancak ki koca bir programlama projesiyle ugrasiyor oluyorum, bunun bilinc alti temizlemekle nasil bir ilgisi olabilir ki...Bos vakitlerimde ne yapacagimi bilemiyorum, lanet olasi isim yuzunden bu hale geldigimi biliyorum fakat bu ruh hali yuzunden yine en huzurlu oldugum yer ofiste olup bir projede kendimi unutmak ve butun enerjimi orda harcamak. Bedenim sanki bir yanardag gibi enerji uretiyor ve onu kanalize edecek bir yer bulamadigimda ise kendimi yakiyorum. Arada Turkiye' nin gunesli bozkirlarini dusundukce, uzerine de olup bitenleri ogrendikce ruhuma saplanan agrilari tarif etmek icin uzun ve caresiz bir yaziya girimem lazim...Mehpare'ye ozeniyorum, Turkiye'de manik evre yasayabildigi icin. Bu ruh hali ile yalnizlik da hic iyi gitmiyor. Mary' nin ve annesinin depresif genleri aklima geliyor; Providence'da yuzyillik evimizin ust katinda salona asili rengarenk abstract calisma bir depresifin hayat donme yolculugundandi. O ara oyle mutluydum ki sokagin binyillik sessizligi ancak ki ruhuma daha fazla huzur dolduruyordu ve Mary' nin gunlerce odasindan cikmadan yasayabilmesinin altindaki mutsuzlugu anlayamiyordum. Simdilerde..
Thursday, November 26, 2015
depresyon.
Yillardir hikayeler biriktirdim. Gorduklerimin ve yasadiklarimin rehavetine kapilmadim, hep seyirci oldum, bir filmi izler gibi onumde akip gitti anlar ve mekanlar. Geriye anlatmak istedigim delilikler kaldi; limitlerimin esiginde ruhumu ve bedenimi kullanmanin cezasini ansizin gelen depresyonlarda odedim. Butun yaptigim kotuluklerinin bedeli de ordan ya da burdan, otuz yillik hayatimin bir tarafindan cikarildi ve odendi. Yine de bu hesaplasma bitmedi: bu aralar "bitse de gitsek" modunda yaklassam da hayata, bir falcinin yuzume bakip da ortaya attigi kehaneti dogrulamak uzre daha uzun uzun yeni belalar ile kovalamaca oynayacagimi biliyorum. Su aralar simariklik yapiyorum, yorgun ruhum dert yaniyor bana, ona biraz iyi davranayim diye. Halbuki biliyorum, gercek acilara da sira gelecek.
kafa dengi bir iki arkadas bulsam Turkiye'de bile yasayabilirim ama arkadaslik kurmaya kalmadan ulkeden kacmis buluyorum kendimi. Is olayini da anladim, isin insana yaptigi en buyuk iyilik kisinin butun vaktini almasi; okul da oyle...vaktimiz bize kaldiginda iyi seyler ortaya cikmiyor.
Bugun ofise gitmedim; gidince ayri dert (10 saatin sonunda medeniyet denen tek disi kalmis canavardan soguyorum) gitmeyince ayri dert(saatlerce kosullar uzerine kurulu hayat planlamasi yapiyorum)...ona ragmen bugunu cok verimli degerlendirmek istiyorum. Daha ne kadar surer bilmiyorum ama hava gunesli ve evde gunesli odada kis gunu okumalari yapmak icin cok uygun.
Saturday, November 21, 2015
bir tam marmite,
dibinde bir ceyrek kalmis fistik ezmesi, ucte biri ancak tuketilmis bir kavanoz bal, yeni acilmis bir kavanoz fransiz kayisi receli, yarimsar paket nohut, mercimek; paketlerinin dibinde bekleyen her boydan bulgur, indirimde diye cifter cifter alinmis turk salcalarinin fazlaliklari... bunlari bir ayin icinde tuketmeliyim, yakinda asya turuna cikabilirim...
Thursday, November 19, 2015
marmite
Camasirlar cikacak makineden, onlari asmaya mecalim yok, ne de iki sozcugu bir araya getirip, yorgunluktan uyusmus beynimden dert yanmaya halim var.
Sonunda anlamli bir yatirima donussun diye heba ettigim gunlerimin yuzlesmesini sehrin ustune cokmus aksamin sessizliginde yarim yamalak da olsa yapiyorum, sonuc yok. Hicbirsey icin harcanan uzun saatler, yasanamayan gun isiklari, altinda islanilmayan yagmurlar ve cakili kalinan sandalyeler, aklini yitirmis patronlar, havasi yetmeyen ofisler... ve bunun yerine koyacak daha iyi bir alternatif dusunemiyor olmak. Son zamanlarda en cok hissettigim iki sey var: sabir ve cesaret. Etrafimdaki anlamsizlik buyudukce, basa cikma gucum artiyor; ve yuzlesecek daha az korku kaliyor, bazen gercekten hicbirseyden korkmuyorum, cunku cok yorgun oluyorum.
Sonunda anlamli bir yatirima donussun diye heba ettigim gunlerimin yuzlesmesini sehrin ustune cokmus aksamin sessizliginde yarim yamalak da olsa yapiyorum, sonuc yok. Hicbirsey icin harcanan uzun saatler, yasanamayan gun isiklari, altinda islanilmayan yagmurlar ve cakili kalinan sandalyeler, aklini yitirmis patronlar, havasi yetmeyen ofisler... ve bunun yerine koyacak daha iyi bir alternatif dusunemiyor olmak. Son zamanlarda en cok hissettigim iki sey var: sabir ve cesaret. Etrafimdaki anlamsizlik buyudukce, basa cikma gucum artiyor; ve yuzlesecek daha az korku kaliyor, bazen gercekten hicbirseyden korkmuyorum, cunku cok yorgun oluyorum.
Saturday, November 7, 2015
Lanet olasi bir gun, beynim bu denli bir yorgunluga katlanamiyor. Is-guc-ulke probleminde yanlis yaptigim noktayi anladim, yorgun oldugum icin birinden digerine kactigim is-akademi arasinda kendime iyi birsey yapmiyordum. Gelismis bir ulke ve bir kariyer yolundan baska istedigim yoktu, simdi ise herseyden en cok da bu acimasiz kapitalismden nefret eder haldeyim, gorduklerimi kaldiracak gucte degilim.
Subscribe to:
Posts (Atom)