Friday, October 16, 2015

Turkiye'deki atmosferi gazetelerdeki haberlerden anlayabiliyorum. Dolayli olarak ogrenmek, bizzat sahit olmaktan ya da birinci agizdan dinlemekten daha iyi. Kuzenlerim dahil butun ulke birden Turk milliyetciligi akimina yakalaninca, dayanamayip Facebook hesabimi kapatmistim, sonra cok daha kotu seyler oldu... Aci ceken insanlari cok iyi tanidigim icin belki, acilarini da tanidim ve oldurulenlerin sayisi arttikca, aci icinde kalanlarin sayisi 100' lerle carpilarak buyurken, ayni hizla aci da buyudu. Dusunmekten kacmaktan baska care yoktu; mesai haftasi baslayip kendime ayiracak dakikam kalmadiginda , dunyadan kopmak acinin belirli bir formundan uzaklastirsa bile, gorduklerime verdigim tapkiler degismisti: insanliga guvensizligim saglam bir kalibi dolduruyordu artik ve duydugum her kelimede yoruluyordum. Herkesi kotu goruyordum, ve icime seytan kacmis gibi asi ve kaba davraniyordum.  Akli basinda gorunen insalardaki kusurlar gozume carpiyordu. Cogu zaman bos gozlerle bakan, arada sevimli ve samimi bir iki soz soyleyerek beni sasirtan David'i hayatimdaki diger insanlara tercih eder olmustum (bu hislerim henuz gecmis degil).
En azindan bunca yorgunlugun uzerine Cuma gunu serefine, ve aciya teslim olmamis olmanin kismi zaferi ile guzel bir gun gecirdim. Ogle arasinda Bricklane, aksam Greenlane, bolca sonbahar ruzgari...

No comments: