Yasar Kemal de o ilk genclik doneminde kucuk abim ve cevresinin evire cevire okuduklarindan. Ben de biraz okudum, begenmedim de degil ama ruhumun ihtiyac duydugu sey orda degildi, Tolstoy gibiydi, daha dunyevi.
Ayreten, Yasar Kemal 'e sempatim azdi, televizyondan kisaca edindigim intiba ile biraz fazla direkt ve politik buluyordum. Ben ise mesafeyi sever(d)im, ciddiyeti, az konsumayi, soyut kavramlarla ugrasmayi. Yasar Kemal ise "basit" memleket meselelerine karsi bile sinirlerine hakim olamiyordu.
Gel zaman git zaman, benim keskin taraflarim da kirildi, ve bir mucize eseri icimle derdim bitti. Hatta disariyla ugasirken de iceride cok yol alinabilecegini gordum, ve sonunda bazi temel prensiplerde karar kildim. Mesela savas meselesi, aklim savasi almiyor birilerinin savas baslatmasini, ve kahraman ilan edilmesini ya da bu yoldan guc toplamasini, ozellikle yuzune tukurulmesi gereken insanlarin devlet yonetmesini... Bir de ozgurluk meselesi var, dusunce ozgurlugu, hele olmayinca nasil da kiymeti anlasiliyor. Yasar Kemal tam da bunlardan bahsediyormus. Turkiye'de kurumlarin hep bu gunkune yakin kaypaklikta islemis oldugunu hatiralarimizi yoklayinca anlayabiliyoruz, o yuzden Yasar Kemal'in ofkesi de anlasilirmis.
Peki bu hayati yasarken ruhumuzu nasil sevindirecegiz? kultur ile, taa icimize islemis, icine dogdumuz, cok iyi anladigimiz dilimizin bize sundugu hazine ile. Orda da bulustuk mu yine! Kemal, seni daha once es gecmistim, ama simdi kesfedilecek bir dostsun benim icin.
No comments:
Post a Comment