ne guzel, dun de aksam ufak ufak yagmur yagdi. Yerleri bile islatmaya yetmedi ama benim yagmur susuzluguma biraz olsun iyi geldi.
Sabah kalkinca yazmak, aksam yatarken yazmak istiyorum, kendi kendine konusmak -yani buraya yazmak - kendi kendine e-mailler yazip haber dagitmaktan daha iyi.
Son yillarda kurdugum iliskiler cozuluyor, cozulecek. Eskilerden bazi dostlar ise buraya geldigim bilgisi ile
onlari yilllardir arayip sormamis olmami dusunmeden iletisime gecmeye basladilar, sagolsunlar.
Telefonumum olmamasi insanlara o kadar garip geliyor ki ben de buralilasmayayim diye almayi dusunmuyorum. Burada yasayabilirim ama burdaki insanlardan biri olmak istemem. Cok fazla insan agi var, onlarin arasindan kurtulup kendini bulmak problem olur.
Annem yeni eve cikmamam icin elinden geleni yapiyor, haftalardir ev bakiyorum, emlakcilardan hic hoslanmiyorum ayrica bekara ve memur olmayana ev vermeyen zihniyetten midem bulaniyor.
Saturday, August 31, 2013
Thursday, August 29, 2013
Bugün içindeki siniri nasıl yapıcı kullandın
Sorusuna bir cevabım var: Metro'da bulunduğum vagonda çekinerek izin istedikten sonra müzik yapmaya başlayan iki cocuğu "burasi toplum" diyerek durdurmaya calışan şuursuz bir ayıya karşı çıkıp, çocukların muzigini destekleyerek. Ne halk kahramanı varmış içimde de haberim yokmuş.
Bu arada Karanfıl sokaktan metroya yürürken Green Peace' in destekçisi yapıldım. Hatta çevre duyarlılığı konusunu işime taşımaya karar verdim, büyük başkandan veto yiyene kadar meseleyi irdeleyebilirim: ne de olsa bu yılki misyonum iyileştirme.
Bu arada Karanfıl sokaktan metroya yürürken Green Peace' in destekçisi yapıldım. Hatta çevre duyarlılığı konusunu işime taşımaya karar verdim, büyük başkandan veto yiyene kadar meseleyi irdeleyebilirim: ne de olsa bu yılki misyonum iyileştirme.
Adaptasyon üzerine yaz yaz bitmez, ama en çok bu süreçte ayırdına vardığım şey değişkenlik ve rastgelelik, yabancı okuyucunun da anlayacağı şekilde: ´´volatility´´ and ´´randomness´´. Her an herşeyi hissetmek mümkün bu ülkede. Bir zamanlar burdaydım diye mi yoksa bu kültür tonla duyguyu birden uyandırıyor diye mi... Her şekilde burası duyguların ve tutarsızlığın kalbi benim için. Kendimi kontrol edebildiğim, tek düşünceye teslim olmadığım, her değişik ortamda hayatın farklı bir yüzünü yaşayabildiğim bir yer. Doğa tarafından hükmedildiğim zamanları özlemiyor değilim, burda yaşamak ve hiçbirşeyi özlememek ne mümkün!
Sunday, August 25, 2013
Kızgınlığımı
yapıcı olarak kullanmaya başladım G nin de tavsiye ettiği gibi. Parkta koşarken ufak laflar atan ya da göz ucuyla taciz eden kimse dersini almadan elimden kurtulamadı, benim eğitimlerim sayesinde yakında semtimizin nezıhleşmesi mümkündür.
Pazar günü, Agustos 25, 2013
Ankara
Pazar günü, Agustos 25, 2013
Ankara
Diyalog
Anne: Neden kuzu kuzu bakiyorsun?
H: Cunku mutsuzum... Kuzular da mutsuz.
Surekli uyarilmis haldeki gozyasi kanallarinda tasmak uzre bekleyen iki damla gozyasiyla bildigimiz hayati baska bir sekilde yasamanin yollarini ariyoruz.
H: Cunku mutsuzum... Kuzular da mutsuz.
Surekli uyarilmis haldeki gozyasi kanallarinda tasmak uzre bekleyen iki damla gozyasiyla bildigimiz hayati baska bir sekilde yasamanin yollarini ariyoruz.
Saturday, August 24, 2013
Günlük tadında
yazarken aslinda zor diye anlatilmayan, belki yetmez diye sozcuklere dokulemeyen ne cok sey var. Kisayol kelimeler kullaniyoruz durumlari anlatmaya. Mesela "alismak" diyoruz, "alisamamak" diyoruz: ikisi de sonuc belirtiyor, surecle ilgili hicbir ipucu yok. Mesela benim orenegimde o kadar kompleks bir durum var ki; olayi alismaya indirgemek ne buyuk haksizliktir. Mesela: onceden bakip bakip gecici dedigi seye bu kez bakip kalici demek ne buyuk degisikliktir. Onceden tuketici gozuyle en iyilerin bir kismini yerinde kullanip, bazilarini yaninda goturmek varken artik Botanik parkin yesilinde kirsalin verebildiginin en iyisine bakip, bu cografyanin yogunlugunda hicbiryere kacmayacak oldugunu bilerek bir tepeye oturup karsi tarafta agaclarin parlak yesili ile gokyuzunun acik mavisi arasinda kabullenme egzersizleri yapmak durumunda olmak her babayigidin kari degildir. Eski dunyadan kopabilmek icin caba gosterilmis ve o kopus en guzel haliyle gerceklesmisken, tekrar baglar kurmaya calismak ne kadar sagliklidir. Gevsemis sinirlerle hayata karsi alayci bir tavir takinmak ve etrafindakilere korkular verdigini bile bile otokontrole ihtiyac duymadan kendi dunyasini bu sehrin icine koymaya kararli olmak, alismaktan fazlasidir.
Bes gun belirli saatlerde ise gitmek zorunda olunca haftasonu yasanacak ozgurluk de konsantre oluyor. Mesela dun, Cuma aksami serefine Isulsuyun dogum gununde son enerji kirintilarimla sosyallestim, cocuk kovaladim, pasta borek'leri bir bir denedim. Eve geldigimde "uyku saati geldi ya da yorgunum" demek yerine geceyi birkac saat daha zorlamak istedim. Saat 2.30 am iken Cumartesi hayalleri kuruyordum. Uykuda garip ruyalarla bogusup sabah kalktigimda da coktan kafamda faaliyet sirasi belli olmustu. Pilates, banyo, yeme-icme-dinlenme ve yesil cayirlar. Saatler simdiden cok hizli gececek gibi geliyor.
Agustos 24
Agustos 24
Friday, August 23, 2013
Tuesday, August 20, 2013
Arada
insanın pöyküre pöyküre ağlayası gelebilir, mesela yeni bir ülkeye/şehre taşındıysa ve halen düzenini kuramamışsa; ya da erkek arkadaşı ruhsuzun önde gideniyse ancak bu ilişkiyi bitirecek güç yoksa, sevgi sözcüklerinin yerini skpe emoticonları almışsa ve bu sadece bir ritüelse; annesine önceden anlatamadığı şeyleri bir faydası olmayacağını bilerek ve sadece sinirlenerek tekrar ederken; şehrin her tarafını çirkin binalar kaplamışken...
Monday, August 5, 2013
Son ozgur Pazartesi
gunum sabah sekizde ruyalarla bogusurken Hasan' in actigi telefonun calmasi ile basladi. Nehir kenarinda kosmaya davet ediyordu ve bu fikir uyumaktan daha cazip gelmisti ki, on dakikaya hazirlanma sozu verip telefonu kapadim. Tahmin ettigimin aksine hava hala serindi ve Ren' in sakin ve yesillikli kiyisinda bir sure kostuktan sonra suya iyice yaklasip gunes ve sudan gelen serin havanin olusturdugu kontrastta esneme hareketleri yapip, ozgurlugu ve dogayi daha da hissedebilmek icin aldigim nefesleri derinlestirdim.
Donerken "art supplies" tarzi bir dukkana ugramisken mevsim resimleri ile doldurup bir arada yeni evime asmak uzre kucuk bos tuvaller aldim. Bende kahvalti yapmaya karar verdik ve o sirada son zamanlarda her daim acik cenelerimizle usanmadan konustuk da konustuk, yine ayni konular uzerine: is yapmak, yasamak, para ve kariyer pesinde kosmak uzre. Hayatimin bu donemimde Hasan' la bu karsilasmamiz ilginc bir tesaduf oldu.
Bu yaziyi Hesse' nin Siddharta' sindan Hasan'in sabah dile getirdigi bir diyalogla bitireyim.
Kadin: Bana sahip olmak icin paran olmasi lazim.
S: Param yok, nasil kazanabilirim.
K: Ne yeteneklerin var?
S: Dusunebilirim, oruc tutabilirim ve sabirla bekleyebilirim.
K: Bunlar para kazanmana yetmez, okuma yazma bilir misin?
Donerken "art supplies" tarzi bir dukkana ugramisken mevsim resimleri ile doldurup bir arada yeni evime asmak uzre kucuk bos tuvaller aldim. Bende kahvalti yapmaya karar verdik ve o sirada son zamanlarda her daim acik cenelerimizle usanmadan konustuk da konustuk, yine ayni konular uzerine: is yapmak, yasamak, para ve kariyer pesinde kosmak uzre. Hayatimin bu donemimde Hasan' la bu karsilasmamiz ilginc bir tesaduf oldu.
Bu yaziyi Hesse' nin Siddharta' sindan Hasan'in sabah dile getirdigi bir diyalogla bitireyim.
Kadin: Bana sahip olmak icin paran olmasi lazim.
S: Param yok, nasil kazanabilirim.
K: Ne yeteneklerin var?
S: Dusunebilirim, oruc tutabilirim ve sabirla bekleyebilirim.
K: Bunlar para kazanmana yetmez, okuma yazma bilir misin?
Friday, August 2, 2013
Life does not need to have a meaning
or a purpose. Still for a moment, it would be nice to think of one.
In a very hot summer afternoon, in the middle of the city, surrounded from five sides with concrete, and forcing myself to beautify a work that has no value in my eyes, awkwardness is the length of the waves filling the space.
Better days to come.
In a very hot summer afternoon, in the middle of the city, surrounded from five sides with concrete, and forcing myself to beautify a work that has no value in my eyes, awkwardness is the length of the waves filling the space.
Better days to come.
Subscribe to:
Posts (Atom)