yogun istek (kiyamam size) uzerine devam...
ilk ders gunu hala aklimda. Malatya'da 2. Ordu yer aldigi icin sinifta asker cocuklari vardi ve ordu lojmanlarindaki ilkokuldan tanisikliklari oldugundan grup halinde hareket etmeye baslamislardi bile. Gruba, F. Nur yön veriyordu. F.Nur fazla konuskan ve sicak kanli bir kizdi. Uzun yaz tatilinin ardindan arkadaslarina yeni haberleri veriyor, kim hangi okula yerlesti, kimin basina neler geldi, ardi sira anlatiyordu. O sayede dershaneden tanidigim -yine asker cocugu- Seda'nin ailesiyle Istanbula tasindigini, Malatya Anadolu Lisesini ön siralardan kazanmis olmasina ragmen Istanbul'da bir Anadolu lisesine gidecegini kulak misafiri olarak duymuș, araya girerek bahsettigi kisinin tanidigim S. KFirat oldugunu teyit ettirmistim. Seda'nin bir daha karsima cikmayacagina icten ice sevindigimi hatirliyorum. Seda ozellikle sozel ve ezberde cok basariliydi, fazla konuskan, bıcır-bıcır birseydi ki avrasi ile butun ortami dolduruyordu. Normalde kimsenin sevimliligi ve sosylalligi ile sorunum olmazdi ama tek problem vardi ki basari olarak daha ustun gördüğüm birinin gölgesinde kalmak pek hoșuma gitmiyordu.
O zamana donelim. Ingilizce ogrenmek konusunda hem tedirgin hem de heyecanliydim. O yaz koyde, her oturdugumuz yerde uzerimize yapıșan kayisi veya dut şireleri icinde, dağ- bayir demeden, abimlerin yuz vermedigi Ingilizce yardimci ders kitaplarindan yeni sozcukler ogrenmeye baslamistim bile. Biraz ön hazirlikligin isleri kolaylastiracagini tahmin edebildigimden, ve kendimin patronu oldugumdan, kimseden yonlendirme almadan coktan iş bașina geçmiştim. Yeni okulda ilk ders Tulin ogretmenin "Project" dersi olmaliydi.
Once kendini tanitti: Marmaris'ten geliyordu, ozel bir dershanede ogretmenken bir anda Dogu'ya atanip bir devlet okulunda cocuklara faydali olma idealizmi ile buraya savrulmustu, onun da ilk donemiydi. Bize surekli nasihatler verirdi. Kendisinin zor durumda Amerika'ya kardesine gidebileceginden, bizim ise, -onun gozunde kus ucmaz kervan gecmez- bu kirac topraklardan kurtulmak icin tek sansimizin okumak oldugundan bahserdi. Bir donemde Tulin hoca zihinlerimize kendini kazimayi basardi, ve ilk donem sonunda okula geldigimizde artik yoktu. Hasta oldugunu biliyorduk, yazi yazarken sol koluyla sag kolunu tutarak desteklemek zorunda kaliyordu, demek ki tedaviye gitmisti ve iyilesince geri donecekti(!).
Tulin Hocan'nin ilk dersinde ilk cumlelerimizi ogrenmeye baslamistik. Teneffus zili caldiginda pür dikkat tahtadakileri defterime not etmekteydim. O sirada annem sinifa girip o hevesli halimi gormus, iși bastan sıkı tuttugum icin sevinmisti. Disarida beklerken ise birkac ay once baska bir sinav kapisinda tanistigi diger bir anne ile birbirlerini tanimis yine lafa tutusmuslar. Kadin baslamis oglunu övmeye, annem de merakla dinlemis. Bir annenin cocugundan bu kadar emin olmasi ve övüp durmasi ona garip gelmisti, annemin sorunu bize guvenmemesi degildi ama Tanri'nin her an isleri altust edebilecegine, yani kadere olan guvensizligiydi. O yuzden asla iyi seylerden kesinlikmis gibi bahsetmezdi.
Sonra Kebire Dirik ile Streamline dersi,
Galip hoca ile Grammar dersi derken, her yeni kitapla gelen yeni karakterleri de eklersek birden bire hayatimiz tanimak uzere bircok insan ile dolmustu. Sinifta 30 kadar ogrenci, sonra serviste baska bir grup vardi. Simdi anliyorum ki ben hic konusmadan hep dinlermisim, ve "normal" cocuklar ne cok konusurmus. Inan, Burak, Er & Evr kardesler, Dicle...
Inan, ogretmen anne&babanin akademik olarak basarisiz cocuguydu ki bu durum ailesinde gerginlik yaratiyordu. Burak'in coktan unutmus olmam gerekirdi, ancak anne&babasinin tayini cikip sehirden ayrildiklari ve ona duzgun bir okula gecis imkani saglayana kadar bu sehirde okula gidip buyukanne/baba'da kaldigini bildigim icin kendisine bolca empati yapmaktan hafizama kazinmis olmali. Bir de konusurken acilan burun delikleri yuzunu hatirama kazimis olmali. Haaaa, bir de okul yokusundan asagi, servise dogru beraber yurdugumuz bir gun, onun sinifindan bir kiz yanimizdan gecerken islik calarak imali bir sekilde bize laf atmisti. O zorbaliga beraber muhatap omamiz aslinda olmayan yakinligi, aramizda olusturmustu. Burak yari yilin sonunda okuldan ayrilmasaydi kim bilir daha nerelere beraber yuruyecektik :)
Servisin cocgunlukla ogretmen (ve Alevi) cocuklarindan olusmasinin sebebi ise kendisi de ogretmen olan Er&Evr'nin babasi Hasan B'nin organizatorlugunde biraraya gelmis omasiydi. Bu arada, Hasan B'yi ve esini daha gecenlerde televizyonda gordum, siradan vatandas sifatiyla haksizlik ve hukuksuzluga karsi olduklari icin yuruyuste olduklarini dile getirdiler. "Yavrumuz Er. , mutemadiyen degisik mecralarda gururla haberini yaptiginiz Silikon vadisindeki meshur Turk" demediler, ayrica "normalde biz ortaligi birbirine katardik ama iste cocuklar fazla parlayinca siyasi duruşlarimiz da zamanla fazlaca yumusadi!" da demediler.
Dic'den bahsedeyim biraz da. Servis camiasindaan benimle en samimi olan kisiydi kesinlikle, bu samimiyet yine onun secimi benim dostluga karsilik vermemden ibaretti. Dic' de sehrin butun sosyete haberleri mevcuttu, o sahislarla ilgilenmiyordum, ama iste duydugun olagan disi seylerin hafizama kazinmak gibi bir ozelligi vardi. Az konusup cok incelerdim, o yuzden arkaslik adina eglenceli degildim, ama bu halim insanlari cekerdi, ozellikle Dic. gibi birseyler basarmayi kafaya takmis kimseleri. Devami var...