Gecmisimin icinde olmadıgı yeni bir hayati yasarken, Turkce bir sarki dinlediğimde bir anda gecmis butun alacasıyla zihnimde canlanıyor. Oyle gercek , öyle güçlü ve özlemle... Nerdeyim simdi, ne oldu o anlara, bir anda kayıp zamanın yasinda buluyorum kendimi.
Neredeyse 20 yıl once Bilkent'te serin bir bahar aksaminda, IB binasında beyaz florosanla aydinlatilmis kadınlar tuvaletinin koca aynasında yuzum beliriyor. Ne güzel bir an, kafam biraz karisik ama hayatin en icindeyim, sorguluyorum, yaşıyorum, anlamaya calisiyorum, hissediyorum, kafa karisikligima ragmen, yasama tirnaklarimi geçirmişim, vazgeçmeye hiç niyetim yok. Yüzümde gençliğin susleri birkaç sivilce, saçlarıma aklar düşmemiş, gozlerimden isiklar fiskiriyor, boylesi parıldayan gözlerin altındaki karamsarlığa inanmıyorlar. Zihnim ve kalbim, vücuduma karşı amansız bir savasta. Biri yorgun, diger ikisi yorgunluk dinlemiyor, çok istemekten vazgecmiyor.
Sartlar zor, genclik hem güzel hem yakici, tam olması gerektiği gibi... esip kavuruyor.
1 comment:
Nost'algia. Mare nostrum. I only saw now your comment from 20 months ago. I imagine non-associativity as a trace of irreversibility. I saw an H recently at online seminar, imagining it was you, even if may not. Still connected, eventhough with time antilapse. Time is not important. Take well care.
Post a Comment