Aaah su sabah gunesleri, beton sehirleri gozumuze sokan bu keskin yaz guneslerinden dolayi yasamdan soguyorum. Yesil ya da mavi bir doga manzarasinda gunesten sikayet edecegim yok ama bu koca sehirleri kara bulutlar cekilir kilabilir ancak. Bir yaz gunu anlamsiz bir sehirde can sikintisindan olebilir insan, olmeyi secebilir. Secilmis olumleri cok daha iyi anliyorum artik. Cok defa bunaldi ruhum, ama icimdeki ergen asla yasamdan vazgecmeyi ciddiye almazdi. 30' undan sonra ise isler degisti, ergen sustu ve simarik yetiskin doymusluk hissi ile sakince bir koseye cekilip sadece yok olmayi arzulamaya basladi. Bir aksam arkadaslarla bulusunca dagilabilir bu hisler ve ancak aksam uzeri ugrayan iyi hallerde hayata tutunmak icin aceleyle bir iki guzel deneyim toplamaya calisarak yasama hissini noturlemek mumkun.
Gunesli bir gunun tam oglen 12'si, Madrid'de yuzyillik bir otelin lobisinde el isi tahta kapilari ve dosemeleri sevrediyorum, kristal avizeler ve ozenle boyanmis kubbeli tavanlardan ilham aliyorum ve vucudumu ancak ki hayatin bitmesinde cozumu gordugu dinginlikten yasamin icine davet etmek istiyorum. Esasen ruhum isbirligine hazir, lakin sanki bu huzursuzlugun sebebi bedenimden kaynakli ve ona laf anlatmak ruhuma laf anlatmaktan daha zor olabilir diye umutsuzluga kapiliyorum. Bu aralar sadece saglik istiyorum, gerisini halledebilirim diye umuyorum.
8 Haziran 2016
Madrid
No comments:
Post a Comment