Monday, November 28, 2011

Acknowlegement


Bu aralar matematik alanindaki doktora tezime nasil bir "Acknowledgement" yazsam diye elbetteki kara kara dusunmuyorum. Tersine, dusundukce heyecana kapliyorum. Oyle ki bugun Prof Mundy beni zerre ilgilendirmeyen KaraMete(Ingilizceymis gibi okuyun) algoritmasini anlatirken yuzumde gulumsemelerle yazim icin aklima glen fikirleri karsilamaktaydim. Professor Mundy demisken: bu adam bilime ve "nerd" luge inancimi geri getirdi. Bir insan bu derece nerdy olur, ama yaptigi isi allar pullar, eglenceli hale getirir, dikkat edin ki kolaylastirir demiyorum. Onun anlattigi dersin altindan kalkabilmek icin bir hafta canla basla ugrasmaniz gerekir. Onu yaptiktan sonra, bilgisayar bilimine katki yapmis super karincalarin espirili ozdeyislerine girmek, resimlerini sinifa getirmek, egzotik isimlere sahip olanlarin isimlerininin okunusunu kaydettikleri videolari elinin altinda hazir tutmak, terimlerin isimlendirilisinin tarihine girmek size kalmis.

Neyse konumuz Acknowlegement. Bir insanin hayati bilim cevresinde baslamis, gelismis ve DUGUMLENMISSE, suna tesekkur ederim demek ya da su okula gitti, bu diplomayi aldi deyip, hayat hikayesi yazmak sacma olur.
Evet, hikayenin derinlerine inmek gerekir: sevgili yazarin (bu benim) 12/13 mayis tarihlerinde Malatya' nin Dogansehir ilcesinin Eskikoy koyunde, Bine Xenni (adasinda(!)) gozlerini acisindan baslamak gerekir. Normal bebekler kaloriferli evlerinde anneaneleri tarafindan patates kizarmasi ile beslenir, cizgi film seyrederek " Introduction to Modern life" dersini yaparken, ben bebisi daglara taslara bakan tavuklarla paylastigimiz evimizde her mevsim sekilden sekle giren bahcemizi, bir dogup bir batan gunesi, gunesin dogarken onumuzdeki dagi yalayarak bize ulasisini, turlu cesit bocuklerle, farelerle, tavuklarla, kuslarla vs bilime giris dersi ile ayni anda basladim hayata. Anne-babamin bir zamanlar sehirli olmus olmalari dolayisiyla evde televizyonumuz vardi ama maalesef elektrik olmadigi zaman televizyon ancak felsefik bir konsept oluyor, icinden insanlari seyredebilecegin bir makina(!), detaylar muamma. Tabi batili tarzda mobilyalarimiz da vardi, Ali Dedem annem icin baslik parasi olarak aldigi 9 bin lira ile (zamanin ~1973~ cok buyuk parasi) anneme ceyiz olarak aldigi omurluk mobilyalar bunlar. Daha sonralari altindan dokulen samanlarin, mobilyaciklar cati katinda oldugu zaman farelerin kislik erzak olarak tasidiklari samanlar oldugunu soylerdi annem, halbuki o mobilyalari aslina pek de sadik kalmadan tamir eden Hacova'li hemserilerimize gore bu hikayenin gerceklikle pek ilgisi yok. Sirf o mobilyalari yazsan bir tez yapar o yuzden biz bilimsel esin kismina donelim.

Nerde kalmistik.. hiyar cucukleri mucizesiyle, ya da yesilden kirmiziya donem ilk domatesi gormus olma sevinciyle ya da bir yilanla nerdeyse burun buruna gelmis olma, komsunun kopegini zorla atlatip yoluna devam edebilmis olmak adrenalini ya da nenenin devirdigin sut kazanindan dolayi buyuk sucluluk hisleriyle hayat yeterince inisli cikislydi koy yerinde. Bunlar tabi daha sonraki zamanlar, onceki zamanlar daha kaotik. Ne oldugunu bilmeme, nerden gelip nereye gittigini kavrayamama ve onunde sana nispet yaparcasina bilgiye hakim gibi davranan buyukler, buyukleri gectim bir de senden cok da buyuk olmayan abilerinin sen yabancisina karsi yerli tavirlari...
Abiler demisken, uc abinin "baci" si unvaniyla tanindim insanlar aleminde ilk olarak. Adsiz bir "baci bebek"... sonra az cok kendimi bilince babacigimin prenses doktrinlerine maruz kalacaktim: yok efendim soyle olacakmis bir bayan, boyle egitimli, boyle erdemli, boyle guzel, boyle uzun boylu. Simdi beni taniyanlar diyecekler ki sen uzun boylu olmadin ki, olamadin ki? Sizi bozmak istemem ama babamin tam tarif ettigi boya geldim (en fazla bir iki santim kisa), babamin uzun boy standardi oyleymis 20 kusur yil once. Babam basarilarimdan inanilmaz zevk alirdi, ama belki erkekleri emrinde calistiran, mutevazi ama basarili bir is kadini olsam o daha cok hosuna gidebilirdi. Bu kismi belli ki onceden dusunememisim, dusunsem herhalde oyle biri olmak icin caba gosterirdim ama o da benim koklerime ters olurdu.

Kok demisken, ne diyorduk: doga, kaos, sorular, sorular, bilmemek, bilmediginden dolayi nerdeyse aci cekiyor olmak... Ilk sordugum sourlardan bir tanesi (Baba ben nasil oldum' dan sonra tabi ki, bu arada o sorunun daha guzel ve bilimsel/kamasutrasal cevabini yillar sonra annem sormadan verecekti) gunesin nasil olduguydu, cunku ben saniyorum ki dunya esas, gunes ikincil. Sonra, tohumlari olmayan agaclarin nerden geldigiydi; tohumu dikip agac elde etmek mumkundu tohum yoksa agacin bir parcasi lazimdi, o halde ilk parca nerden gelmisti? Bu sorular ortaya ciktiginda Gauss vari ben, henuz okula baslamamistim ve okuma yazma bimiyor olmamdan dolayi ancak sozlu research yapabiliyordum, tabi durum oyle olunca bilen birini bulup ona sormak gerekiyordu ve bu da en az iki yilimi aldi, sonunda saatler suren Haci Amcanin bilim kurgularini dinlemeye va anlamaya caba gosterirken kimsenin dogru duzgun bir cevabi olmadigina hukmettim ve annemin bir cok kez onerdigi gibi buyuyup kendim okuyup, ogrenmeye karar verdim. Su dunyada annemden daha konusuna hakim kimse yok, annemin konusu ise kendisi hicbirsey yapmadan seni yonlendirmek.
Cocuk: Anne bana bu hikayeyi okusana?,
Anne: Okula gidince kendin okursun?
Cocuk (icinden) yine mi..
Iste boyle... Annem yuzunden buyuk bir okuma meragi ile okula basladim. Annem sonradan "cocukta okumaya merak olmali" diyerek adam olacak cocuk tezinin ilk fikirlerini olusturmaya baslayacakti. Neyse ki ben o meragi annemden aldim, meragim sonmesin diye yalvarma boyutundaki "su resmin altinda ne yaziyor okur musun?" isteklerimin hemen hemen hepsini geri cevirdi. Belli ki annemin benim kadar okumaya meragi yoktu. Ama siyasete ilgisi coktu, siyaset yorumlari soyleydi: Su pezevenge bak, halkine ne zalim; bu yobazlar basa gelince bakalim ne yapicaz; Ecevit iyi adam ya!...
Gordugunuz uzre hikaye dallandikca dallaniyor.
Babama zorla " bana bir matematik sorusu sor, ama zor olsun, yeni olsun bir de!" diyerek soru siparisi vermelerime, kimsenin bu kucuk Gauss' a sahip cikamadiginin detaylarini anlatmaya firsat kalmadi.
Gelecek yazida nasil bilimsel kafali dusunen bir insan oldum, bunca zihin jimnastiklerine, cin cin bakmama ragmen cogu zaman safin onde gideni olmaya devam edebilmeme donelim. Yahu bu yazi da hep "Ben, ben, ben" halbuki hic sevmem oyle yazilari, ama napayim anlatacak o kadar cok sey var ki, agzimi acsam benim kontrolumden cikiyor isler. Hikaye kendini anlatiyor. Ya annem, ya babam, ya dedem ya nenem, ya halam, ya bir kuzen, ya koyun delisi(bu arada oldum olasi cok korkardim delilerden, kendim de oldum da korkum gecti.) o da olmadi Zalhe Mamo, Bago yu Sor,Sorey, soro, tey tey tey teyyyy haydi halaya!!

No comments: