Tuesday, June 3, 2025

Seri bitmedii

 hatta en guzel yerine geldik ama hakettigi ilgiyi  su ara alamayacagi icin yaziya ara veriyorum. 

Yaz okulu basladi, tek ders veriyorum, o da evden.  Bu rejim fiziksel olarak cok rahat oldugu gibi, zihinsel olarak da organize olup gunu verimli gercirmek acisindan harika bir rutin olusturuyor. Bundan tek memnun olmayan kisi ise esim.  Cocugun okulu bitince birkac hafta sabah planlarinin bana gore ayarlanmak zorunda kalmasi hosuna gitmiyor, ve bu yuzden (sanirim) oldukca gergin.  Cunku kendisi gerilmek icin bütün firsatlari degerlendiren biridir.  

B.ye hitaben: Biliyorum kendini bu evde köle gibi hissediyorsun, ama cocuktan sonra evlilik iste boyle birsey.  Ben ancak kendimi kurtarabiliyorum,  seni mutlu olmaya ikna etmek icin dil dokemeyecegim, ve biliyor musun esnemeden mutlu olunmuyor, sanirim yuttugun degnegi cikarip biraz esnemenin zamani coktan geldi. 

Tuesday, May 27, 2025

hazirlik sinifi

 yogun istek (kiyamam size) uzerine devam...

 ilk ders gunu  hala aklimda. Malatya'da 2. Ordu yer aldigi  icin sinifta asker cocuklari vardi ve ordu lojmanlarindaki ilkokuldan tanisikliklari oldugundan grup halinde hareket etmeye baslamislardi bile. Gruba, F. Nur  yön veriyordu. F.Nur fazla konuskan ve sicak kanli bir kizdi.  Uzun yaz tatilinin ardindan arkadaslarina yeni haberleri veriyor, kim hangi okula yerlesti, kimin basina neler geldi, ardi sira anlatiyordu.  O sayede dershaneden tanidigim -yine asker cocugu- Seda'nin  ailesiyle Istanbula tasindigini,  Malatya Anadolu Lisesini ön siralardan kazanmis olmasina ragmen Istanbul'da bir Anadolu lisesine gidecegini kulak misafiri olarak duymuș, araya girerek bahsettigi kisinin tanidigim S.  KFirat oldugunu  teyit ettirmistim. Seda'nin bir daha karsima cikmayacagina icten ice sevindigimi hatirliyorum. Seda ozellikle sozel ve ezberde cok basariliydi, fazla konuskan, bıcır-bıcır birseydi ki  avrasi ile butun ortami dolduruyordu.  Normalde kimsenin sevimliligi ve sosylalligi ile sorunum olmazdi ama tek problem vardi ki  basari olarak daha ustun gördüğüm birinin gölgesinde kalmak pek hoșuma gitmiyordu.  

O zamana donelim. Ingilizce ogrenmek konusunda hem tedirgin hem de  heyecanliydim. O yaz koyde, her oturdugumuz yerde uzerimize yapıșan kayisi veya dut şireleri icinde,  dağ- bayir demeden, abimlerin yuz vermedigi  Ingilizce yardimci ders kitaplarindan  yeni sozcukler ogrenmeye baslamistim bile.  Biraz ön hazirlikligin  isleri kolaylastiracagini tahmin edebildigimden, ve kendimin patronu oldugumdan, kimseden yonlendirme almadan  coktan iş bașina geçmiştim.  Yeni okulda ilk ders  Tulin ogretmenin "Project" dersi olmaliydi. 



 Once kendini tanitti: Marmaris'ten geliyordu, ozel bir dershanede ogretmenken bir anda Dogu'ya atanip bir devlet okulunda cocuklara faydali olma idealizmi ile buraya savrulmustu, onun da ilk donemiydi.  Bize surekli nasihatler verirdi. Kendisinin zor durumda Amerika'ya kardesine  gidebileceginden, bizim ise,  -onun gozunde kus ucmaz kervan gecmez- bu kirac topraklardan kurtulmak icin tek sansimizin okumak oldugundan bahserdi. Bir donemde Tulin hoca zihinlerimize kendini kazimayi basardi, ve ilk donem sonunda okula geldigimizde artik yoktu. Hasta oldugunu biliyorduk, yazi yazarken sol koluyla sag kolunu tutarak desteklemek zorunda kaliyordu,  demek ki tedaviye gitmisti ve iyilesince geri donecekti(!).  

Tulin Hocan'nin ilk dersinde ilk cumlelerimizi ogrenmeye baslamistik. Teneffus zili caldiginda pür dikkat tahtadakileri defterime not etmekteydim. O sirada annem sinifa girip o hevesli halimi gormus,  iși bastan sıkı tuttugum icin sevinmisti.  Disarida beklerken ise birkac ay once baska bir  sinav kapisinda tanistigi diger bir anne ile  birbirlerini tanimis  yine lafa tutusmuslar. Kadin baslamis oglunu övmeye, annem de merakla dinlemis. Bir annenin cocugundan bu kadar emin olmasi ve övüp durmasi ona garip gelmisti, annemin sorunu bize guvenmemesi degildi ama Tanri'nin her an isleri altust edebilecegine, yani kadere olan guvensizligiydi. O yuzden asla iyi seylerden kesinlikmis gibi bahsetmezdi. 

Sonra Kebire Dirik ile Streamline dersi,




Galip hoca ile Grammar dersi derken, her yeni kitapla gelen yeni karakterleri de eklersek birden bire hayatimiz tanimak uzere bircok insan ile dolmustu.  Sinifta 30 kadar ogrenci, sonra serviste baska bir grup vardi. Simdi anliyorum ki ben hic konusmadan hep dinlermisim, ve "normal" cocuklar ne cok konusurmus.  Inan, Burak, Er & Evr kardesler, Dicle...

Inan, ogretmen anne&babanin akademik olarak basarisiz cocuguydu ki bu durum ailesinde gerginlik yaratiyordu. Burak'in coktan unutmus olmam gerekirdi,  ancak anne&babasinin tayini cikip sehirden ayrildiklari ve ona duzgun bir okula gecis imkani saglayana kadar bu sehirde okula gidip buyukanne/baba'da kaldigini bildigim icin kendisine bolca empati yapmaktan hafizama kazinmis olmali. Bir de konusurken acilan burun delikleri yuzunu hatirama kazimis olmali. Haaaa,  bir de okul yokusundan asagi, servise dogru beraber yurdugumuz bir gun, onun sinifindan bir kiz yanimizdan gecerken islik calarak imali bir sekilde bize laf atmisti. O zorbaliga beraber muhatap omamiz aslinda olmayan yakinligi, aramizda olusturmustu. Burak yari yilin sonunda okuldan ayrilmasaydi kim bilir daha nerelere beraber yuruyecektik :)  

Servisin cocgunlukla  ogretmen (ve Alevi) cocuklarindan olusmasinin sebebi ise  kendisi de ogretmen olan Er&Evr'nin babasi Hasan B'nin organizatorlugunde biraraya gelmis omasiydi.  Bu arada,   Hasan B'yi ve esini daha gecenlerde televizyonda gordum, siradan vatandas sifatiyla haksizlik ve hukuksuzluga karsi olduklari icin yuruyuste olduklarini dile getirdiler.  "Yavrumuz Er. , mutemadiyen degisik mecralarda gururla haberini yaptiginiz Silikon vadisindeki meshur Turk" demediler, ayrica "normalde biz ortaligi birbirine katardik ama iste cocuklar fazla parlayinca siyasi duruşlarimiz da zamanla  fazlaca yumusadi!" da demediler. 

Dic'den bahsedeyim biraz da.  Servis camiasindaan benimle en samimi olan kisiydi kesinlikle, bu samimiyet yine onun secimi benim dostluga karsilik vermemden ibaretti. Dic' de sehrin butun sosyete haberleri mevcuttu, o sahislarla ilgilenmiyordum, ama iste duydugun olagan disi seylerin hafizama kazinmak gibi bir ozelligi vardi.  Az konusup cok incelerdim, o yuzden arkaslik adina eglenceli degildim, ama bu halim insanlari cekerdi, ozellikle Dic. gibi birseyler basarmayi kafaya takmis kimseleri. Devami var...




Saturday, May 24, 2025

hazirlik sinifinin

 ilk doneminde basima gelebilecek hersey gelmisti. Butunluk acisindan olaylara oncesinden bakmali. 

O yaz heyecanla Anadolu Lisesi sinav sonuclarini bekliyorduk. Netlerimi hesaplamistim 75 civari gorunuyordu, bu da sehrin tek ve meshur  Anadolu Lisesi icin yeterli olsa gerekti.  Bir taraftan da sinava girdigimden ve kazanma ihtimalim oldugundan haberi olan herkes, agiz birligi yapmiscasina okul kitaplarinin pahalliligindan bahsediyordu. Boylece icimi bir kurt kemirmeye baslamisti, ya gercektan alinamayacak kadar pahalliysa diye...  Annem ve babam ise neşeliydi, onca "uyariya" ragmen kitap ucretlerini dert ettikleri yoktu, ama ben onlarin yerine de bu meseleyi dusunuyordum zaten.  

O yaz cogunlukla köydeydik, Soguk Pinar'a babamin teyze cocuklarinin ailesini ziyarete gitmistik ki, o eve gelen baska misafirlerden sinav sonuclarinin birkac gun once gazetede verildigini ogrenmis olduk, iste o an heyecanlandigimi hatirliyorum.  Evin avlusunda, dut agacinin altinda iskemlelerde oturdugumuz o ogleden sonrasi bu yuzden zihnime kazinmis olmali. Kisa sure icinde  sonuclar eve posta ile ulastiginda,  21. siradan okula girdigimi ogrenmis olduk, surpriz olmadi ama bu defa ailemizi buyuk bir  kayit ve okul hazirlik heyecani aldi.  O yillarda buyuk halamin ve buyuk amcamin cocuklari ardi sira ilk evliliklerini(evet hepsinin ikinci  evliligi de oldu) yapmaktaydi. Ailenin yeni dunurleri bize ve ozellikle bana karsi ilgiliydi. Sessiz ve basarili bir kiz cocugu herkesin kalbini eritiyordu. O dunurlerden, Dervis Amca o yillarda valinin soforlugunu yapiyordu, yol-yordam/protokol bildiginden bizi okula kayit yaptirmaya  goturmeyi kendisi teklif etmisti. Ceviklikle girdigimiz okul binasindan kayit islemlerini hizlica halledip,   haraca tutulmadan cikmamizi saglayarak onumuzden bir engeli daha kaldirmisti. Donuste Carsida inip bir dukkandan toka aldigimizi  hatirliyorum, pembe bir cubuk uzerine  fosfor yesili renkte karakter olan cok sevimli bir tokaydi, saticinin "ithal" diyerek pazarladigini da hatirliyorum.  Ithal kitaplar ve ithal tokalar hayatimin yeni gercekligiydi, galiba sinif atlamistim.

Sirada okula hazirlanmak kalmisti, peki nerden başlanacakti? Annem,  karsi binadan bir ailenin kizinin da Anadolu lisesinde ilk yilini bitirdigini ogrenince,  oryantasyon amacli onlara ev ziyaretine yollandim. Serpil yuzunde hafif bir gulumseme ile karsiladi beni, irice bir kizdi, göğüsler tastamam yerine oturmustu sanki, benden sadece bir yas buyuk olmasi garip geldi. Ancak bana cok faydali bilgiler vermisti, daha okula baslamadan bir yilin deneyimini uzerime bosaltmisti. Derslerden, okuldaki ortamdan, aklina gelen herseyden uzunca bahsetti. Ustelik cuzî bir miktara hazirlik sinifinin Ingilizce ders kitaplarini da bana satmaya raziydi!!! Bu ihtimali neden hic düşünmemiștim, iste simdi dört ayagimin üstüne düşmüştüm. 

Sehrin oteki ucundaki okula ancak ki iki tasitla gidilebiliniyordu, ve ikinci tasitin nerden kalktigina bile emin degilldik.  Annem ilk gun benimle birlikte okula gelecek ve servis bulma isini halledecekti.  Ilk gun icin Serpil'in servisi ile gideriz diye plan yapiyorduk ki,  uzun sure bekledikten sonra ortalarda servis araci olmadini gorunce hizlica plan degisikligi yaptik. Caddeden asagi yuruyup, yine ilkokul sinifimdan Anadolu lisesi'ne gidecek Harika' lara katilalim diye dusunduk. Onlar hala evde yavas yavas kahvaltilarini bitirmekteydi,  yuzlerinde hafice "ne munasebet, nerden cikti bu fikir" diye bir ifade vardi ama acilen okula kavusmamiz lazimdi ve onlarin memnuniyetsizligine  takilamazdik. Iki anne, iki cocuk onlarin arabasi ile okula ulastik.  Okul avlusunda anne babalar yün yumagi gibi birbirine girmis cocuklarina servis bulma telasindaydilar.  O kisimda annem aktifti, israrla "bu amcaya iyi bak, yüzünü hatirla" diye gosteriyor, ona da  benim yüzümü ezberletmeye calisiyordu ki,  gosterdigi amca servis soforu degil Evr. ve Ere.'in babasiydi, ve hepimizin (tanidigi butun cocuklar) ayni servisle gitmesi icin grubu toparlamakta aktif rol ustlenmis  bir veliydi.  Servis soforu ise Mustafa Abi'ydi, sonradan ogrendigim uzere teyzemin 4K Sitesinden yan komsusunun eve geldiginde kızı Nazan ile yatakta bastigi, o anin șoku ile bagirarak bütün konu komsuyu basina toplayip, Malatya gibi memlekette  ailesini toptan rezil ettigi olayin baş kahramaniydi.  Kucuk bir sehirde yasayinca iste herkesle boylesi bir tanidiklik oluyor.  Neyse ki Mustafa ile Nazan hemen evlendirilmis ve konu toparlanmisti.  

Kisa sure sonra Mustafa abi servisi Mahmut abiye devredecekti. Iste asil o zaman Mahmut sabah vaktinde uyanip bizi okula ulastiriabilecek mi belirsizligi  ile bekledigimiz dakikalarin ardindan yesilin dort bes tonunda boyali külüstür minibus koseyi donup caddeye girdigi zaman gunumuz de aydinlanacakti.  


Thursday, May 8, 2025

yazmak,

 unutmamak icin aklinda evirip-cevirip boylece taze tuttugum hikayeleri, sonunda bir baska bellege atmak gibi... yazildiktan sonra onlarin yukunu tasimak zorunda degilsin, guvende olduklarini bildigin icin hedik kurutur gibi surekli karistirip durman gerekmiyor.  Yazi, hatirlamaktan zevk aldigimiz anilarimiz icin bir emanetci. Şimdi yine birkac sahne var aklimda, onlari getirdim.

O kadar yasanmislik toz olup ucarken nasil oluyor da bazi anlar dipdiri. 2008'nin yaziydi, tatilde otobuse binip can dostumun yanina New York sehrine gitmistim. Onun sinavlari vardi ve ona ayak bagi oluyordum ama yanyana olmamizi  yalnizligina tercih ediyordu. Minicik odasini ve  tek kisilik yatagini paylasiyorduk.  Sehrin altini ustune getiriyorduk, cogu gunler birkac posta kutuphanede calisiyor, arada kalan saatlerde bir o parka bir șu meydana diyerek Manhattan'i yukaridan-asagiya, dogudan-batiya yürüyor, arada kahve molalari veriyor ve surekli birseyler yiyorduk. Hava genelde sicak ve nemliydi, yoldayken bazen birden yagmur bastirirdi, ya bir kafeye siginir ya da yagmurdan nasiplenirdik. Dostum sehri benden once karis karis kesfettigi icin rotalari kendisi cizerdi, ben ise menununiyele eslik ederdim. Hangi metroyla handi durakta inilip hemen hangi metroya aktarma yapilacak, hepsini bilirdi, ve yüzünde bir gülümseme ile yaşardi hayati. Ona dair en cok ozledigim sey, o gülen gözleri. 

Iste aklimda sahneler var o yazdan bölük-pörcük. Mutemadiyen elimdeki kahveye bolca soya sutu koyarak iki katina cikarip yarisini arkadasa veriyorum mesela, ya da Cin resturaninda beyaz soslu, fazlaca tatsiz deniz urunlu ve yassı fasulyeli yemegin hayal kirikligi aklimda. Cogu zaman üç arkadas takiliyoruz, ucuncunun mașallahi var ve cool olmak icin de elinden geleni yapiyor. Birgun onunla piknige gidiyoruz, piknikte kucuk bir cocugu kucagina aliyor ve dondurmeye basliyor, aman Tanrim!!! diyorum o an ve onunla cocuk yapmak istiyorum hem de acilen(ama bunlar dusunce baloncugunun icinde kaliyor).  

Yine o yazdan, sanki bir fotograf karesinde kendimi gormusum gibi bir resim var aklimda, Brooklyn koprusunun ayagindayiz,  arkada nehir ve kopru mnazarasi, ayagimin altinda tahtadan guverte,  siyah diz ustu kabarik bir etek giymisim, ustumde ince bir hoodie(kapşonlu), saclarim fazla uzamis ayrica nemden kabarik ve kivrik, gunesten altin kahveye calmis yüzumde gururlu bir gulumseme, sanki o an varolușumun zirvesindeyim. 

Wednesday, March 19, 2025

 Bugun Turkiye gundemine dair iki lafi da buraya koyayim. 


"Sorusturmayi cumhurbaskani ile iliskilendirmeyin" diyor, adalet kuklasi. Hakli olabilir, o halde kendisi ve onun gibi cumhurbaskaninin got yalayicilarinin  insiyatif alarak eyleme donusturdukleri cilgin bir plan olabilir. 

Demokrasi eger seni secerse muhtesem, secmezse bosver gitsin. Eylem sana karsi yapilirsa darbe, sen yaparsan "kayyum".  Halk seni secerse ne hos, secmezse gonder polisi uzerine.  Yahu o kadar zamandir zalimsiniz ki, yaptiginiz haksizlik ve adaletsizligin hesabini odeyeceginiz kadar omrunuz  bile kalmadi. 

herseye susabilirim ama haksizlik baska, hele "bir" insani ozgurlugunden alikoymak ... Baksaniza, Musluman cumhurbaskanini ve göt yalayicilarini guzel dinleri bile durduramiyor. Ancak altin yaldizli salonlarda vergilerimizle guzel iftarlar yapip, gucu ve kaynaklari kaybetmemek icin gelecek planlarini daha saglam yapsinlar. Haram olsun, gerci helal/haram kimin umrunda, yemek olsun yeter!

Wednesday, March 12, 2025

Leyla

 Bu gece ruyamda isten cok az tanidigim, muhabbetim bile olmayan bir arkadasim ile tatli tatli ve "cok guclu" bakisiyorduk. Komik tarafi ustundeki gozler ona bile ait degildi, apayri renk ve sekilde, bu guzel bakan gozleri onun kafasina oturtmustum, dalagali siyah saclari o gozleri yerlestirdigim yuze kontor sagliyordu ve gozlerin etkileyicigini daha da arttiriyordu. Buna benzer seyler cok onceden de basima gelmisti, o zamanlar genc oldugum icin nerdeyse ruyalarima inanasim gelirdi, hatta ruya gercekmis gibi o fikri devam ettirdigim ve hayatimdaki insani ve kendimi zor duruma dusurdugum bile olmustu. Simdi ise bilinc altim ile ustunu birbirine katmamayi biliyorum. 

Geceden Leyla kalktigim uzere, uzun zamandir ilk defa, ofise gelirken telefonumu evde unuttum. Sonra kampuste bir noktada anahtarlarimi kaybettim. Umut ediyorum ki ofiste kaldilar, su anda butun binalari bir bir gezmekte, bir taraftan da ofisin kapisini acabilecek birilerini aramaktayim.  Bahar havasi işte, fena carpti.

Edit: Anahtarlar ofiste cikti, su anda onlarin isiltisi ile gülümsüyorum.  

Friday, March 7, 2025

bilgelik ve aydinlanma

 bu yaslarin teselli hediyesi olsa gerek. Dis guzelligin yerini kafa guzelligi aliyor, zihin yavasliyor ama dogruya daha yakin seyrediyor, hem de nerdeyse icgudusel olarak. 

Olgun yaslarina ermis baska insalarin hayata karsi  tavirlarini, kendilerini ne kadar iyi tanidiklarini ve isteklerinde kesin olduklarini, okuduklarimda goruyorum.  Ve icten ice bana inecek bilgelik çığını merak ediyorum. Evet, daha fazlasini kendimden bekliyorum:  kopyalayarak degil sorgulayarak ve anlayarak yasamaktan, fazla hissetmekten tukenmis, gencligini depresyonlara yedirmis  huzursuz bir ruha daha buyuk bir vahiy inmesi gerekmez mi? 

Kucuk kucuk yasadigim gecici aydinlanmalar sıklașmaya bașladi. En son olan şuydu, bencilligimi kaybettim. Kendim icin sabirsizlanmayi biraktim,  bir yolunu bulup  tekrar donsem dedigim benligimle iliskim bitti. O yuzden artik kimse vaktimi ve hayatimi isgal etmiyor,  cunku isgalden kurtulup donmeyi arzuladigim yer yok artik. Kabullenis, sabir ve hosgoru hayatima girdi. Bunlar yavasca oldu, belki son uc ayda,  yol ayriminda.