Tuesday, October 7, 2025

Jön Aziz

 hikayesi de unutulmadan yazilsin... 

Gecligimde saf bir tiptim, ilgi alanim olmayan konularda top patlasa duymayacak bir avarelikle yasardim. Mesela kimsenin gonul islerinden haberim olmazdi, en son haberler bana ulastiginda haberin degeri coktan kaybolmus olurdu. Kendi kendime șoklar icinde "vay be!" diye soylenirken dedikoduyu bir iki defa daha cevirecek bir eșlikci ble bulamazdim. Yine yillar sonra kulagima gelmis bir haberden bahsedecegim. 

 Lisede sıkı bir hiyerarșik duzen vardi, ve kıdemle beraber gelen ustunluk/haklar da... Mesela 5.  ve 6. siniflarin kizlari alt siniftan jön secerdi, kizlarin ortak karariyla en cok begenilen kisi jön olurdu.  Aziz'in haberi var miydi bilmem ama bizim donem tarafindan jön secilmisti. Ince, uzun, kumral bir cocuktu. Yuz hatlari bir erkek icin fazlaca duzgundu, ilk izlenimle bile kesinlikle unvanini hakediyordu. Tabi onun secilmisligi ile beraber ben de bilimsel bir sevdayla onu daha fazla suzmeye , herkesin icinden ayrilmasini saglayan ozelliklerini daha iyi anlamaya calisir olmustum (evet fazla analitik bir insanim, hep boyleydi, anlamadan birakmam :) Onu nerde gorsem gozum ona takilir olmustu. Ben ona bakiyorum, o da haliyle bana bakiyor ama o kadar konsantreyim ki... Aziz'i yemekhanede goruyorum, o boyla zaten surekli goze carpiyor, gozumun onunden her gecisinde gozlerim o kaybolana kadar onun hareketlerine eslik ediyor, ama inanin aklimdan gecen baska bir niyet yok, (yoksa var mi? guzel cocuk, o kesin!) zaten ayni ligde bile degiliz.

Neyse aradan uzun bir zaman geciyor, universitedeyiz, oda arkadasim F. ile benim liseden alt siniftan  Di. arkadaslar, F. bir gece  Di. 'nin partisine gidiyor , Jön Aziz de orda. F. ilk opucugunu Aziz ile yasiyor, o gece uzun uzun konusuyorlar,  Aziz lisedeki platonik așkından bahsediyor: H. bir gun yemekhanede tepsinini birakirken, onu yan profilden goruyor ve hersey o an basliyor! Așki icin kucuk seyler buluyor, mesela sinifta ceketini H.' nin adinin yazili oldugu askiya asiyor,  Aziz'in etrafinda durum biliniyor, o askı Aziz icin ayriliyor, baskasina izin yok. F., yurt odasina donup o gece yasananlari ve ogrendiklerini anlatinca, en sonunda H. nin de haberi oluyor :)

Monday, September 29, 2025

Büyümek,

  pire icin yorgan yakmaktan vazgecip, iyinin kötüyü yenmesi için ișin ucundan tutmaya mutemadiyen gönüllü olmakmis.

 Kiymetli vaktini ve enerjini baska ruhlarin iyiligi icin hesap yapmadan harcayabilmekmis. 

Teyzemi fedakarliktan fedakarliga kosarken ve herkesi cok severken seyretme sansim oldu.  Onun herbir yakininin yardimina kosmasi abarti bir iyilik olarak gelirdi, mukemmel olmayan insanlara bu derece comertlik fazla safca degil miydi?  simdi anliyorum seni guzel teyzem, insan elinden geliyorsa vermek istiyor, anacligin bir disavurumu bu, ve gayet lezzetli bir hali.

Saturday, August 23, 2025

Yan komșunun

 iki bucuk yasindaki cocugu tam zamanli kreste, 3 aylik bebekliginden beri boyleymis. Annesi calistigi donemlerde evden calisiyor. Bazen  gun icinde biryerlere gidip geliyorsa da tek basina, cocuk tabi ki kreste. Babasi her gun sabah  8'den once cocukla ayriliyor, 6'ya dogru eve ulasiyorlar. Bazen baba cocugu sadece birakmak adina 45 dakika ise gidip sonra geri geliyor,  kendisi evde dinleniyor, ama cocuga dinlenme yok. Babanin olmadigi gunlerde ise cocugu krese birakmasi icin amcasi devreye giriyor. 12 ay bu tempoda.  Kar yagdi, yollar kapandi ama bu cocuk bir gun kar tatili yapmadi, baba yine karli ve donlu yollarda cocugu krese birakti. Annesi gecen yaz haftalarca kiz arkadaslariyle okyanus aşiri tatildeydi, cocuk tam zamanli kreste, kreste olmadigi saatlerde ise babaylaydi.  Hafta sonu anne ve baba'nin "me time" i varmis bir de.  Boyle anne-babalik da mümkunmus! Cocugun krese giderken ki aglamalarini, aksam eve girmemek icin direnmelerini,  eve geldiginde yedigi hazir donmus bebek yiyeceklerini  de bu resme ekleyin. 

Bencil acidan bakarsam: Bu cocuk buyudugu zaman, ondan sefkat ve empati beklenebilir mi, kimsenin ona gostermedigi sefkati o nerden bilsin de birilerine gostersin! 

Cocuk acisindan bakarsak....

Thursday, August 7, 2025

dedikodu

 yapmaya geldim yine. Annemin bende sinirsiz kredisi oldugunu sanirdim. Ufak tefek yanlislari, ya da beceriksizlikleri, onun sevgisine bagimliligimi ortadan kaldiramaz sanirdim. Ne zaman ki kendim anne oldum, ve kimseyi idare edecek halim kalmadi, ustelik yardima muhtac oldum.  Işte o an annemin butun eksikleri sonunda gercek  bir problem oldu. Dinlemeyi bilmiyordu, bosluklari fazla hizli ve yanlis doldurdugunda ise duzeltmek icin caba gostermiyordu. Yuz defa dogrusunu soylesen de yine ikna olmuyordu. Bu, ruhsal bir hastalik mi yoksa asiri bir bosvermislik miydi ? Hicbirseyi cok umursamamasi ile övünüyordu,  hayatta kalmak icin harika bir meziyet bu, ama peki annelik yapmak icin?  Ne zaman ki  yardima ihtiyacim oldu, ve o bunun ne sekilde karsilanabilecegini defalarca acik bir sekilde anlatmama ragmen anlamak istemedi, iste orda annem annem olmaktan cikti, boylece beni ana-yavrusu olmaktan azad etmis oldu. (her kotulukten bir iyilik cikaramasaydik, simdiye coktan batmistik :) )

Elbet  bu gune gelmemde manevi destekleri cok oldu, ozellikle cocuklugumda ona olan  ihtiyacim  onun verebilecekleri ile uyumluydu, ama ne zamanki yeni bir ihtiyac belirdi ve annem sinifta kaldi, ve bu iliskiye verilen emekle alinan fayda ortusmemeye basladi... Biraz soylendim once, agladim-sizladim hatta. Sonra silkelendim, "ne yapalim, vermiyorsa vermiyor" diye gecici de olsa kabullenip, telefonlarina gulumseyen yuzumle ciktim. Ama onunla paylastiklarim cok azaldi, hayatimda 10 sey oluyorsa , sadece 1'ini ancak ki kazara ogrendi. 

Sahsina ozgu bir bulmaca olsa da, annem iyisiyle kotusuyle gelismeme cok katkisi oldu. Onun rasyonel ve problem cozucu tarafini gordum ve kendimde gelistirdim. Onun yanlislarindan ise yanlisin neye benzedigini ogrendim ve onlardan uzak durmanin yollarini buldum.  Mesela sevgi kavgasi yapmak, ya da istedigi gibi sevilmedigi icin hircinlasmak... "Birinden -kavgayla  ya da israrla- veremeyecegi birsey istenmez!" prensibini onun sayesinde edindim.  En son da "bir insana verebilecegin en iyi sey, onun gercekten ihtiyac duydugu seydir" presibi ile hem yavruma ve cekirdek aileme  hem de kardeslerime faydam dokunmustur diye tahmin ediyorum. 

Annem, annesiz buyumus,  ve bu durum belli ki onu fazla dagitmis. Ama onun varliginda,  ben kendimi cok iyi toparlayabildim. Kim dunyadan daha alacakli: "Annem!".  O yuzden ,  ondan bu hayatta kendisine hic verilmemis  anlayisin fazlasini isteyecek degilim. 

Niye bunlari yazdim? Dun kisa bir telefon konusmasi yaptik ve oturdugu yerden herkesi yonetebilmek adina manipulatif bir yolla beni etkilemek icin verdigi ornek, cirkin mi diyeyim, igrenc mi diyeyim, seviyesiz mi diyeyim, hepsi birden mi diyeyim...Ahh anacigim, en azindan evin disina iyi gorunmek icin sarfettigin cabanin birazini da cocuklarinla etkilesirken kullansan, bizi bu kadar zorlamamis olurdun. 

Sunday, August 3, 2025

 Simdi yazmanin sirasi degil, kisa sureligine evde sessizligi bulmusken yapilacak tonla degisik is var. Şu bir saati kriptografi ders notllarini hazirlamak icin, ya da iki haftaligina evden gitmeden once banyoyu camasir suyu ile yikamak icin kullanabilirim. Ama ofis odasina oturmus, fazla sicak olmayan bu ogleden oncesinde, pencereden tam goz hizama denk gelen agac tepelerininn gokyuzu ile birlesme cizgisine bakarken, serin esen ruzgar "bana" ulasiyor, ve alakasiz bir konudan  da girecek olsa,  iki laf da o karsilik vermek istiyor. 

Zihnimin genel olarak hayatin matematigi ile mesgul olmasindan, arada bir-iki denklem cikardigimda, bunu eșimle paylașiyorum.  Uzun suren rahatligin,  mutsuzlukla sonuclandigini;  uzun mutsuzluktan ve savastan sonra buyuk rahatlamalar geldigini bu kez baska bir sekilde ifade etmisken, o bunun ekonominin temel prensibi oldugunu soyledi. Bu prensibi her kavrama uygulayabilirsiniz, iyi hicbirsey bedava degil, bedava gelen mutluluklarin faturasini bir yerde tokezleyerek ödüyoruz. Iyilige kavusmanin daha etkin yollari olabilir ama kolay yolu yok, bunu bilince hayatinin neresinde oldugunu ve  neye daha yakin oldugunu hesap etmek daha kolay olabilir. 

Demiyorum ki hepimiz marathon kosalim ya da fizik muhendisi olalim, ama ne alan olursa olsun yeni bir yere ulasmak icin sinirlarinin zorlanmasi sart. Misal toprakla calismak: terlemen, yorulman, camura, solucanlara bulanip, karsina cikan probleme cozum uretmeden ilerlemen mumkun degil. Ya da annelik, kendini buna tam adamadan, gecistirerek, kisa yollarla, gecici cozumlerle yeni bir noktaya ulasman mumkun degil. O surecten daha guclu cikabilmek icin degisme esnekligine sahip olmak lazim, kendinden gecmek ne kadar acili olsa da sonunda baska bir kendinle bulusacaksin.  Ekonomide "there is no fee lunch" diyorlar, aksi bir ornek verilene kadar "mutlulugun kolay bir yolu olmadigini" axiom ilan ediyorum. 

Friday, July 18, 2025

ikinci

 yarida zaman daha hizli akiyor, tek care bilincli bir yavaslamak, ama ne mumkun..  Olgunluk caginin meyvelerini toplamak istiyorsun, "yaparim bunu", "ne var canim su iste", " aaa aklima bir fikir verdi, bir de boyle deneyeyim" diye hayatla inatlasirken oturup nefes almaya, yasadigini hissetmeye imkan kalmiyor.  Bir kuple dinginlik ne guzel giderdi simdi. 

kisisel

anlamda benim icin bu yilin yeni acilimi,  toprakla iliskimi  cok daha ciddi bir boyuta tasimak oldu. Mart ayindan itibaren Turkiye'de yasananlar kilometrelerce oteden huzurumu kacirmaya yetiyordu,  ordaki sevdiklerimi, haksizliga karsi iki laf ettirmeyen baski rejimi altinda yasayan ve cok daha iyisini hak eden guzel insanlari dusunuyordum.  Iki hafta surekli olarak haberlerle cebellestinten sonra bir anda  kendimi bahcede buldum. Otlari yoldum, surekli bir yerleri sürüp, tohum ektim. Onlar filizlendikce heyecanlandim. Ekili yerlerin cevresine degnekler cakip etrafinlarini da telle cevreledim. Ilk ciceklerle heyecanlanip, dalindan koparacagim domateslerin hayali ile her sabah "kim ne kadar buyumus?" diye bahceye kostum. Disaridan geliyorsam da bahcede birseyleri duzetlmeden eve girmedim.  Yazin ortasinda, dalindan koparacagim  taze salataliklar ve kirmizi eksi domatesler, icimde uzun zamandir duymadigim bir heyecan yaratiyordu. 

Topragi ekmek ve bicmenin anaclikla bir ilgisi olmaliydi:  bir canliya bakiyorsun ve onun ciceklendigini, buyudugunu, meyve verdigini goruyorsun. Herbir zerre emeginin karsiligini aliyorsun, isler yolundaysa yorulmak yerine daha fazlasini yapmak icin motive oluyorsun.  Haa isler istedigin gibi gitmedi mi, offamadan-puflamdan yeniden baska bir tohumla basliyorsun (analiktan farkli olarak). 

Yaratmanin bir parcasi olmak istiyoruz, ve toprak bu anlamda harika bir oyun yeri. Ilgimizi ceken sey yaratmak mi yoksa kontrol etmek mi, evet kesinlikle "etken" olmak istiyoruz, mumkunse en yuksek mertebeden. Erkekler savas aciyor, ulke zapt ediyor, kadinlar cocuk doguruyor, "insan yapmaya" yelteniyor.   Konumuza donersek, topragi dogurtmak, bitkileri buyutmek,  dogamizi gerceklestirmenin bol tatminli ve az masarafli bir yolu, benden soylemesi.  Nenem iki buklum yasliliginda bile her firsatta koca yokusu zar zor inip-cikma pahasina bahceye, biraz olsun calismaya giderdi, o zamanlar bunu cok garipserdim. Simdi ise kendi yetistirdigim domateslerle menemen yaparken bunun bir daha vazgecemeyecegim bir zevk oldugunun farkindayim.