Tuesday, December 10, 2024

Guzel hisleri

 yazmak, eski anilarin uzerinden tatli tatli gezinmek en cok sevdiklerim. Bir de yazmayi sevmediklerim var, tatsiz dusunceler. Yarginlanma korkusu degil, baska birsey... Utanc mi? hayir degil. 

 Yazi  cerez gibi, acisi/tatlisi/eksisi hepsi tuketmelik, okuyup- gecmelik. Iste o yuzden akli allak-bullak eden, dengemi sasirtan seyleri yazmak istemiyorum. Acima duydugum saygidan, ve onu neye donusturmeli, nasil takdim etmeli henuz bulamadigimdan. 

Bugun hava da kapali icim de... elimden geldigince isleri halletmeye calisiyorum ama fazlaca tatsizca. Içe donuk bir insanim, en guclu iletisimim yine kendimle. Sadelik iste boyle olur. 

Thursday, November 28, 2024

sukran gunu

 bu aralar unuttuklarimi ogrenmeye calisiyorum, mesela  duzgun bir nemlendirici ile cildimi biraz iyilestirebilirim, ve hastalik kendi kendine gecmediginde doktora gidebilirim.  Is ve cocuk arasinda mekik dokurken gercekten bazi seylere sira gelmiyor. Uc haftadir devam eden oksurugun altinda zaturre varmis. 8 yil sonra ilk defa kendime dair bir hastaliktan doktora gidip, doktor agzimin icine dusercesine dikkatle beni dinlediginde, ilgiden biraz utandim,  alisk degilim tabi, ama hosuma gitti.  Hele ki su antibiyotik ise yarasin, uc haftada bitmeyen oksuruk ve yorgunluk  5 gunluk antibiyotik tedavisi ile gecsin,  ilaca ve doktorlara inancim yeniden canlanir. 

Thursday, November 14, 2024

bir zamanlar kitap okurken

 karakter delirdi delirecek korkusuyla gerilip dururdum. Yorgunluk katmanlandiginda, isler bozulunca, sevdiginden karsilik alamadiginda, yavas yavas delirilinirdi. Cok yoruldum,  ama delirmedim. Oyle zamanlarda gerceklik algim bozuldu, karamsarlik cokuverdi ustume, soylemek istediklerim birikti,  kac defa,ozellikle gece baslarken,  agzimi acip iki laf etmek istedim, ama yine yorgunluk musade etmedi. Soylenememis onca sozun, cumlelere dokulemeden kaybolup giden hislerin yasini kim tutacak simdi..

Tuesday, November 5, 2024

Mükemmelliyetçi degilim,

 mükemmel'e dair tahminlerim var, ve yaptigim seyler hicbir zaman o seviyede degildi. Enerjimin/konsantrasyonumun tamamiyla bir isi yapmak fazlasiyla tatmin ediciydi, sonucun seklinin/seviyesinin onemi yoktu.

Ancak sonradan anliyorum ki, mukemmeliyetcilik prensibi degil ama "olmasi gereken"  kalibi yasamimda bazi noktalarda belirleyici olmus.  Ozellikle insanlarla olan  ilisklerimde  o tarz bir iliskinin ideasi  fikriyle hareket etmisim, ve ona gore davranislari/hisleri yargilamisim, ve bu yuzden çokca bocalamisim. 

Arkadaslik, ya da romantik iliski... ikisi icin de kafamda bazi sablonlar vardi, ve bazi cok yuksek standartlar karsilanmaliydi.  Arkadaslikta asiri samimiyet (samimi bir sevgi ve  seffaflik) esasti. Mesela dostum beni korkusuzca elestirebilir, bunu bir samimiyet belirtisi olarak gorurum. Ama dostum yapmacik sevgi gosterilerinde bulunmamali. Arada duygular otesi bir cikar iliskisi asla olmamali, cunku o zaman neyin ne oldugunu asla anlayamam ve kafam/kalbim karisir.  Bir ornek vereyim:  Yatili okulda basarili ogrenciler,  derslerde zorlanan ogrencilerin sorularini cozerdi.  Yuzde yirmibeslik kismin boyle duzenli soru getireni vardi. Duygu da sorularini  Banu'ya  getiridi ve Banu'ya  mutemadiyen yumusak bir sesle "guzellik" diye hitap ederdi. Arada  tek tarafli bir fayda iliskisi oldugu icin o "guzellik" hitabi  kulagima zorlama/yalan gelirdi, ve kucuk boyutlu(?) bir tiksinme hissederdim.

Ayni sekil kadin erkek iliskileri de sarsilmaz ve kutsallik boyutunda bir ask uzerine kurulu olmaliydi. Azi rezillikti. Inandigim standardi yakalayamadigimda kendime/karsima/iliskiye cok yuklenirdim. Simdi ise cok farkli prensipler uzerine kurulu bir evliligi sadakatle ve buyuk bir performansla yürütüyorum. Kulagima surekli "olmasi gerekeni" fisildayan o hayaleti bir noktada basimdan savmisim ve huzuru bulmusum. 

Thursday, October 31, 2024

Bir anne

 kaybettigi cocuguna taze yasinda soyle birsey diyor: "ozlemimimden bir parca her kapiya biraksam, yine azalmaz" . Tarif ettigi büyüklük "sonsuzluk", demek ki bu hissedilebilen bir kavram,  baska hislerde  de sonsuzluk mumkun mu, ya da varolusumuzun hangi boyutlarinda mevcut ...    Lakin aci  ne kadar sonsuz olabilse de,   onu da duzlestirebiliyoruz, sadece zaman lazim, bir de iyilesmeye gonullu olmak. Sonsuzlugu yenen mekanizma nedir, onu düşünüyorum...

Tuesday, October 22, 2024

central limit theorem

 hayatin adalet prensibi, cok fazla iyi seyin ayni yerde - ya da ayni sekilde fazla sayida kotu seyin-  ust uste gelip toplanma sansi az. Basimiza gelenlerin toplamiyiz ve toplamda bir orta noktanin etrafinda ya saga ya sola savrulmus haldeyiz, bu savrulmalar (variance)'i kabul etmemiz lazim, because "it is not personal, and  is supposed to happen to anyone". 

On the other hand, life makes sure thaat we are exposed enough, so that you are a proper sum of diverse experiences, which we know is a random variable normally distributed, equally likely to be on the lucky or unlucky side. 

What is the mean for this distribution? it is mediocre average, because too good and too bad requires too much effort (and luck). 

I know that nature is simply playing with us, it wants us all broken.  That is what life is about, getting broken enough to meet at the average with some dispersion.   Surely, someone is watching us. We are here in an experiment to please someones's curiosity.  Each of us is a data point, all together a data set to a wild experiment , about which we can never ask the right questions. I wonder if "why" exists in the universe beyond the dimensions we exist.  


dedikodu

 yapmaya geldim. Bu yaslarda insana bir olmuşluk hissi geliyor, hayatin kaosunun icinde bir duzen kurmus, onun icinde yuzde seksen de mutlu hissediyorsa, "olmuştur" demektir. Bir de hersey zittiyla anlamli. Kendini yedigin 20'li yaslar, kariyerini sekillendirdigin ya da coluk cocukla ugratigin 30'lar sonrasi ilk dinginlikte bunu hissetmen normal. Konuya donersek, Instagram'da olmusluk hissi etrafinda paylasim yapan iki kisi taniyorum, hatta birbirleriyle de arkadaslar, bu arkadaslardan birinin basina cok fena bir olay geldi. Soyle soyleyeyim, hayatinda gercek aci gormemis birinin basina 40'indan sonra dunya uzerinde yasayabilecegi en buyuk aci...Diger arkadas ise, felaket onu teget gectigi icin nazli hayatina fazladan bir sukran hissiyle baglandi, ve belki bunyesi herseyi herkesle paylasmaya oyle  alisik ki duygularini gizlememeyi secti, ya da gizleyemedi. Bana ters geldi, en yakin arkadasinin kayip noktalarindan sukran hissetmek degil ama bunu fazla acik etmek, bunu gorunce cani aciyanin cani daha cok acimaz mi...