Ne zaman yine özgür hissederim, şöyle sokaklarda saatlerce kaygısızca yururum. Oglan yedi mi, icti mi, yemediyse koşup bir makarna pişireyim, yediyse çok koşup da kendini kusturmasın diye endişelenmeden bir yolunu bulup bir sokaga kendimi atıp amaçsızca etrafıma baka baka ve havayı icime ceke ceke yururum, yururum, yururum...
Umudum var aslında. Gecen yıl bu günlerde, üreyip üreyip her defasında sanslı olmuş anama, teyzeme, herkese bakıp ozenirken ve iclenirken, bugun doga ananin normal bebeklerine mucize gözüyle bakmıyorsam, Tanri bu bir yıl icinde bir noktada yüzüme bakmış, bana acimis demektir. Daha çok acınmaya ihtiyacım var. Oğlanın 20 disi ciksin, pizza yesin, tavuk köfte yesin, kendine yiyecek birseyler bulsun, okula gitsin, boyu yeterince uzasın, pandasına sarildigi gibi annesine de sarılsın...
Ben de ustume dusen gorevi yerine getireyim, yemesi icin uzerinde stress olusturmayayim, bunu hep hatirlayayim, hiç unutmayayım ve oğlana bir huzur vereyim.