Wednesday, January 8, 2020

Maxim uyurken pembe odaya geçip iśimin başına oturuyorum.  Gunun bu saatinde güneş bulutların arkasında kalmadigi zamanlarda oda apaydinlik oluyor. Kucucuk odanın iki koca penceresi evin en güzel manzarasına sahip.  Pencereden bakınca Rock Creek Park'in koca agaclarinin siluetlerinin gökyüzü ile buluşmasini seyredebiliyorsunuz. Daha on planda ise çıplak dalları ile görkemli bir ağaç duruyor. Onde kis mevsimine özgü bir ağaç iskeleti daha arkada bazen mavi bazen pembe bazen ise gri  gökyüzünu süpüren mesafeden dolayı minik minik görünen sira agaclarin dalları...
Camların eski tahta çerçeveleri bizi disardaki havadan haberdar ediyor. Iki pencereden de gökyüzünün gorecek sekilde  minder icin yer bulup üstüne yerleşiyorum. Manzaram aydınlık açık mavi bir gökyüzü, onun icinde hızla kayan ince bir tabaka halinde beyaz silik bulutlar,  bir iki cam agacinin hala yeşil uzun gövdesi, kısa dalları,  bir de mahalleye özgü ağaçlardan birinin yakin zamanda budandigi icin  yarim kalmış tepesi.