Tuesday, May 28, 2013

ankara

Tekrar Türkiye'deyim.  Bu kez bir Istanbul gezisi ile baslayan mecburi kaçamağım Ankara'ya otobus yolculugu ile devam etti, son zamanlardaki meraklı tabiatımın sevketmesiyle yolda gelirken bir muzik grubu ile tanıştım, alkolik olduğunu söyleyen dumbelekçi solist akşam çalacakları bara davet etti  beni, gittim dinledim de kendilerini ancak son metroyu kacırmak korkusu ile programı yarıda terketmek durumunda kaldım, halbuki içtiğim bir kadeh beyaz şarapla  yeni gevşeyip daha çok eğlenebilir hale gelmiştim. Bir akşam eglenmek için tekrar Sakarya'ya gidip eğlence çıkışı ekmek arası balık ya da midye tava yemeye de niyet etmekteydim, boşalmış kokoreç dumanı ile kaplanmış Sakarya sokaklarından metroya yarı topuklu ayakkabılarımla seri şakşuk sesler çıkararak yürürken. Geçen gelişimde aklıma geç geldiği için ana dilde Tiyatro imkanını kaçırmıştım, bu kez akşamları tiyatroya didip bütün programı temizlerken gündüzleri de hayatının geri kalanını beni severek geçirmeye karar verdiğini söyleyen anneme kendimi sevdirerek bir haftayı doldurup Köln-Bonn serüvenime geri donmeyi planlıyorum.
28 Mayıs Salı Ankara

Wednesday, May 8, 2013

3. 5 yaşındaki yeğenim

Yağız  ayak fetişi üzerinden gönlünü kaptırdığı halasıyla büyüyünce (ya da ilk fırsatta) evlenme planlarını bugün dile getirdi. Yaş kritik threshold 'a  gelirken moral oldu :)
Konuşma şöyle gerçekleşti ve bir yandan ayakla oynama, ayagi sevme, ayagi ortulere sarip kendine hediye olarak sunma muhabbeti saatlerce devam etti.

Hala: Yagiz ne istersin?

Yagız: Ayak, çıplak ayak.

Hala: Kimin ayagi?

Yagiz: Senin.

Hala: Kimi en cok seviyorsun?

Yagiz: Seni. Seninle evlenicem.

Babaanne: Hala yarin Ankara' ya giderse uzulur musun?

Yagiz: Uzulurum, gitmesin, kalsin.

Hala: Beni mi seviyorsun ayagimi mi?

Yagiz: Ayagini.

Hala: Ayagim guzel mi?

Yagiz: Him cok guzel.

dügümlenerek

büyüyen bir yumak; her başarıyla cözümlenemeyen şey yerine aynı nitelikte birkaç yeni alternatif getirirken akıl sağlığını korumakta olmanın değeri de yükselmekte. Ne güç varmış bende, burnundan kıl adırmadan inadından taviz vermeden, minnet etmeden, istemeden, en zor ve ağır yollardan bu yumağı yuvarlamakta...