Hayali hikayeleri yazmak, gercegi -kendine dair gercegi- yazmaktan hep daha kolay gelmistir, ancak gercegin ustunlugu vardir kurguya. Gercek tektir kurguysa gercek olmayan herseydir ve bunlarin icinde gercek olsa hayatin cok daha renkli olacagi binlerce senaryo vardir. Bazi gerceklikler ise kurguya esdeger sekilde ilginctir ve onlarin mutlaka anlatilmasi gerekir.
Hikaye Adana'da sicak mi sicak bir ogle ustu baslar. Elif nenem sehrin degisik koselerinde itina ile saklanmis; yanik tenli, boylu-boslu evli ya da bekar birbirinden deli kanli Adana yigidinin atesini almak icin buyuk bir gizlilikle suren umumi evlerin birinde 14 yasinda ilk is deneyimine adim atacaktir. Iki katli, en fazla yuz metrekareye oturmus eve kuru ve eskilikten rengi griye donmus yuksek tahta citlerden girip, belli ki uzun zamandan beri kullanilmakta olan ancak boyasi bile tamanlanmamis evin koyu mavi yagli boya demir kapisindan girdigi an nerde oldugunu bilmesine imkan yoktu. Neyseki kapi marasimi uzun surmedi, kapida gorunmemek bu kadinlarin adetiydi, kapi acildigi an saga sola kimse gordu mu diye goz atip geleni hizla iceriye atmak artik otomotige donmus bir hareketti. Kapiyi acan ve Elif'i ve yanindaki Hafize'yi hizla koridordan geciren evin 20 kusur yillik emektarlarindan Melekti. Melek kafa kagidina gore 33'unde gencliginin ve guzelliginin sonuna erismis en fazla eski birkac musterinin ev ziyaretinde hal hatir sormak icin cagirttigi, hos sohbet, bir o kadar da acik sozlu, agzi da hallice bozuk; ayiptir soylemesi eli de pek agir bir orospuydu. Elinin agirligi, sevistikten sonra eli cebine gitmeyen bir iki serseriyi nerdeyse donsuz ev' in icinde bir koseden digerine fare gibi ciyaklatarak kovalamasindan ya da kocalari icin kavgaya gelen kadinlari saclarindan tutup butun vucudu ertesi gun mosmor olacak'a kadar dovmesinden bilinirdi. Zaman zaman da olur du oyle "namuslu" kadinlarin civarda gorundugu. Melek boyle durumlarda "Kiz bu benden de orospu cikti, ekmegimizi elimizden alir haa!" diyerek kirilmaya her an hazir ev halkini kahkahaya bogar zavalli kadincagizi lafla boyarken kotegini de bol tarafindan atardi. Tabi o da cussesine gore secerdi avini, bazan oyle ayilar gelir ki ev'e, affedersin agzina etmeye kalksa bile itiraz edemezsin. Melek'in yirmi kusur yillik hikayeleri saymakla bitmez ama ondan once o kapidan ilk girdigi dakikadan itibaren dokuz yil ekmek kapisi olacak hayatini sekillendirecek bu evde Elif'in ilk dakikalarina tanik olalim, cunku dokuz yilda ogrendiklerinin butununun bir yarisi o ilk yarim saatte gerceklesti. Karanlik holun sonu mutfak'a cikar, tam karsisi ise tuvalettir o yuzden mutfak'tan guzel kokular geliyorsa is bitimi tuvalete ugrayan heriflerin mutfak kapisinda bittikleri olmaz degildi. O sebepten olsa gerek ki bu ev hakkaten ev gibiydi. Bir cok musteri evinde bulamadigi konforu bu ucuz genel evde bulurdu. Normal evdekilerin aksine kadinlar hep guler yuzluydu, temizlik, yeme-icme, cocuklarla ugrasmak gibi dertleri yoktu. Cunku kazandiklarini gelecek tasasina girmeden mutfaklarina harcarlardi. Cocuk'a kalmasinlar diye elinden geleni yapar, kacinilmaz dogmus cocuklar ise bir elin parmaklarini gecmezdi. Onlar da kendilerinde cozemedikleri bir farklilik oldugunun bilincinde diger cocuklara nazaran icine kapanik evin bir odasinda pek kimseye gorunmeden ve cok soru sormadan yasarlardi.
Melek Elif'i mutfaga goturdu ve asci Miyese'ye durumu anlatmaya koyuldu. Mutfaktaki kucuk tek pencerenin kalin Amerikan kumasi tozdan ve yagdan bir tabakayla kapliydi ve iki kadinin birbirinin yuzunu gormesi icin gaz lambasi sartti. Hikaye cok da uzun degildi, buraya dusen bircok kizinki ile ayniydi ya da detaylari muhim degildi. Elif, Adiyaman'da sevdigi delikanli ile adi cikinca oldurulme korkusundan evden kacmis ilk otobusle Adana'ya gelirken, ev'in mudavimlerinden Hasan bu kizcagiz'in halinden iskillenip basina daha kotusu gelmeden aklina gelen tek yer olarak buraya kadar getirmis, gene evin sakinlerinden Hafize'yi mahallenin kosesine kadar cagirmis kizi eve goturup, bir hal caresine bakilmasini babacan bir tavirla tarif etmisti. Hafize Elif'i kolundan tutup Melek'le karsilastiklari kapiya kadar getirmis sonra iki gundur odadan cikmamis once musterisi, sonra sevgilisi ve en sonunda pezevengi kisaca su hayattaki herseyi olan Mahmut'u daha fazla bekletmemek icin hizla odasina cekilmisti. Once Hafize, sonra Melek ve mutfagi ziyaret edip aceleyle bir bardak su icip cikan yanaklari dudaklarindakiyle ayni boyayla allandirilmis bu kadinlarin Elif'in kucuk yasindan beri duyup da ne oldugunu bilemedigi "orospu" oldugu farkindaligi gokten vahiy gibi iniverdi Elif'e. Duyup duyup icsellestirdigi seyi ilk defa gordugunde tanidi ve sorgulamaya bile ihtiyac duymadi. Yalniz aklinin almadigi ancak kuaforlerde oldugunu duydugu ve koyunde kadinlarin hayati boyu bir defa evlendiklerinde nail olabildikleri kirmizi dudak boyasinin bolluguydu. Boya bollugu karsisinda oldukca zengin bir yerde olduguna kanaat getirir gibi olacakti ama duvara gomulu yuklukleri orten carsaflarin atmis boyasi, duvar koselerinde birikmis toz toprakla karismis topak topak saclar, giristeki zavalli somyanin siltesi yirtik minderleri bu kanaatinin onune gecti. Yine de tahmin ettiginin aksine guzel bir hayati olacakti burda ve baba evinde oldugundan daha rahat edecekti.
Nenem Elif, evdeki beyaz tenli etine toplu kadinlara hic benzemiyordu. Hem gun boyu tarlada calismaktan hem de muhtemel soyundan gelen oldukca koyu bir ten rengine sahipti, vucudu acinasi sekilde zayif, uzunca boylu, siyah ve uzun saclari kalin bir halati andirircasina bas ortusunun altinda orulmus, memeleri ise nerdeyse yokluk boyutunda kucuktu. Melek Elif'i soyle bir suzdukten sonra gordukleri karsisinda sasirmis "kiz sen adet gormeye basladin mi?"diye sordu, Elif utancindan "nirc" diyerek hayirladi. Henuz adet gormemisti, oyleyse adet gormesini boylece memelerinin dirilesmesini o surede de kararmis derisinin renginin acilmasini beklemek lazimdi. O zamana kadar Hasan'in hatrina mutfakta calismasi ve yedigi lokmayi haketmesi lazimdi. Elif Miyese'nin yamagiydi artik, Miyese ufacik bir mutfaga iki kisi nasil sigacaklarini dusunurken ustundeki yukun azalacagi umuduyla kisa bir hesap yapip olani biteni seyretmekle yetindi. Melek'in bilmedigi Elif'in umdugu gibi erkeklerin zevkine uygun boylu-poslu, ele gelir yuvarlak kalcali yumusacik memelerinin arasinda kaybolasi bir hatun'a donusmeyecegi hatta bu goruntusunun ancak gec yaslarinda kirismak seklinde degisecegiydi. Onu bilmek hatta butun bunlari bilmek ise nenesiyla ayni adi tasiyan bana Elif Hatun'a malum olacakti.
Tuesday, August 30, 2011
Friday, August 19, 2011
Amerika'da gorduklerim/ogrendiklerim
Madde Madde;
1) ABD'nin her yeri ayni degil. Turkiye'de olmaya tercih edilebilir yerleri ve edilemez yerleri diye ikiye ayirdiktan sonra tercih edilen yerlerini dusunerek yaziya devam edicem.
2)Amerika eger turist olarak gelmediyseniz ve yurt disinda ilk deneyiminizse kultur sokuyla baslar. Bu kultur soku bulundugunuz mekanin "redneck" dedigimiz yerli bol selulitli beyaz/pembe dost canlisi halkinin baskin cogunluk olup olmamasina bagli olarak degisir. Sokakta insanlarin tanimadiklari halde size selam verdikleri bu Midwest diyarindan kuzey dogunun liberal ve herkesin sanatsal/entellektuel takildigi kafa renklerinin koyulastigi vucut hacminin onla orantili azaldigi sehirlerine gelir ve selam/sabah kesilince rahat edersiniz, hafif bir memlekettelik hissi gelir, kultur soku gider. Onun yerine dunyanin nadir silikon vadilerinden birinin icinde liberalce ozgurlugunuzun degisik boyutlarini hic bozuntuya vermeden dogalca kesfetmeye koyulursunuz. Eski heveslerinizin yenileriyle kendini update ettigini gorursunuz, hic olmadigi kadar hizli degisirsiniz. Bu uzun ve tatli hikayeyi "Amerika'da ilk yilim" baslikli kendi basina bir hikaye olacak sekilde gelecek zamana sakliyorum.
3) Simdi ilk yildan cok bahsetmiyceksek, seker tuketimi acisindan bizim seker bayramlarimizi andiran icinizdeki profosyenelin (prostitute) ya da gay'in aciga cikmak icin firsat kolladigi Halloween'i, cuma'dan baslayark butun hafta sonu bir bir gittigimiz ev partileri, catlayana kadar yemeli "thanksgiving", ona ozel "pumpkin pie" dan bahsetmiyeceksek bu yazinin tadi tuzu olmaz. Bu kismi catering/gourmet meselelerine ayiralim oyleyse. Eger hatri sayilir miktarlarda kilo almaya karsi toleransiniz yoksa ve gelmeden once burdaki her turlu yiyecegin ne kadar islenmis, sekerlenmis ve sagliksizlastirilmis oldugu bilgisine erismisseniz ilk bir kac gunu jetlag olmanin da etkisiyle ac gecirmeniz mumkundur. Bu aclik evresinin ardindan kesfetme evresi baslar, once insanlarin iyi referans verdigi, tamamen kendi agiz tadlarina bagli yiyecekleri asiri tuketmekle baslarsiniz sonra raflarin arasinda daha fazla vakit gecirerek, her seferinde denemek uzre bir kac yeni paketle eve donersiniz. Hatta taze meyve sebze reyonlarinda memleketinizdekinin en az 5-10 kati fiyatina satilan sebzeleri once almak istemezsiniz yerine artik yemeye alistiginiz donmus ya da konserve sebzeleri koymayi denersiniz. Bu arada rengarenk marshmellowlu ucuz biskuvilerden baslayarak CVS, Duane Raide, Rite Aid, Wallanger(belki bunu uyduruyorumdur ama mesajimiz o ki liste kisa degil) dedigimiz yerlerdeki ambalajlanmis herseyi denemis olursunuz, ilk alti ayin icinde!!! Bunlarin kalitesi hakkinda spekulasyon yapma ihtiyaci bile hissetmiyorum ama anavatandaki okuyucu icin soyle bir parantez acayim: mesela cerezleri paketlemeden once uzun uzun bayatlamasini beklemisler ustune de yakana kadar bitki yaginda kavurmuslar! dersem hic yalan olmaz. Ama sonra gecer bunlar, hayatin kisa olduguna ve simartilmaya ihtiyaciniz oldugunu dusunmeye baslayip "wholefoods" markette fahis fiyata ne varsa onu alirsiniz, pahallandikca sagliklilasir da yiyecekler!!.
Ve sonunda agziniza soktuklarinizi kontrol edemez hale gelirsiniz ki o zaman spor'a baslarsiniz. Bol gida ve duzenli spor sayesinde yuzunuze bir guzellik ve yanaklarinizla beraber onlara pembelik de gelir. Bir anda sizi bir kac 5 yildan fazladir taniyan insanlardan ilgiler bile yagar ama akli basinda mesafe algisi gelismis her ergen/yetiskin gibi dostane karsilik verip konuyu uzatmazsiniz. Sonunda uzakliklarindan oturu erkekleri potansiyel koca/sevgili olarak gorme yeteneginizi kaybedersiniz. Hatta kisa bir tatil araliginda kazara duygusal bir yakinlasmanin icinde bulduysaniz bile kendinizi donusteki Amerika gercekligi kivilcimlari sondurur hatta unutturur.
3) Unutmak demisken: unutursunuz gecmisi, onceyi unutursunuz. Bir suru degisik sebepten unutursunuz. Aileniz ozellikle anneniz sizi ozlemekten vazgecmez onlarin yoksunluk hissi zamanla azalmaz cogalir ama sizinki azalir, azalir... oyleki onlar icin bile olsa donmek en son seciminiz olur. Tatiller size yeter, ama her tatil sonrasi dagilan yine arkada kalan anneniz olur, gideceginizi bildiginden varliginizin her tatli anisi onu daha da acitir.
4) Sonra bookstore dedigimiz kitapcilardan bahsedelim.Bu yaziyi okudugunuza gore buyuk ihtimal anadiliniz Ingilizce degil, yazinin burasi cok kasvetli. Tonla kitap onunuzdedir. Okuyabilmek icin yirtinirsiniz, son care ogrendiginiz yeni kelimeleri saga sola yazip kelime hazinenize koymaya calisirsiniz ama olmaz, hele de isiniz yazmak ve okumak uzerine degilse. Olmuyor iste kardesim israr etmeyin!
5) Bu liste cok uzun, sonra bir ara donelim mi?
Subscribe to:
Posts (Atom)